Tarih: 27.12.2010 12:10

CHP vitrinine AKP modeli

Facebook Twitter Linked-in

 Kılıçdaroğlu’nun CHP vitrininde, sorumluluk alanları belli, “ölçülebilir” performans kriterleri var. Böylece muhalefet Ak Parti’yi başarıya götüren modeli benimsemiş oldu. Bu yorumların sahibi Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş bugünkü yazısında CHP'deki gelişmeleri anlattı..


İŞTE O YAZI:


Hep yüreği ağzında, hep krizden krize koşan bir ülke burası. Astrolog Susan Miller’ın bu ay Türkiye için öngördüğü felaket senaryosu tutmamış olsa da, genelde yanıltmaz Türk siyaseti falcıları. Yaz, kış bilmez krizlerimiz. Ama Aralık ortası dedin mi kısa bir sükunet gelir Ankara siyasetine. Tansiyon düşer, siyasiler yumuşar, gazeteler haber bulamaz. Ardından yine başlar yüksek gerilim hattı.

Bu yıl da 1 Ocak’tan itibaren Türkiye’nin hayli yorucu ve tek maddelik bir gündemi olacak: seçim...

Aslında iktidar partisi seçim hazırlıklarına çoktan başladı. Ak Parti yönetimi zaten referandumu bir genel seçimin provası olarak kullandı. Referandumun ertesinde gözünü kendisine oy vermeyen %42’lik Hayır’cılara diken hükümet, reklam kampanyasından yeni sloganlara kadar seçim hazırlıklarında son aşamaya gelmiş durumda.

CHP için başarı ne?
Ana muhalefet partisi de geçen haftaki kurultay sonrası oluşan yeni vitrinle resmen seçim startı vermiş oldu. Ancak kolay değil CHP’nin durumu; bir yandan Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde parti içi devasa bir değişim ve yenilenme hareketi, diğer yandan da 6 ay gibi kısa bir zamanda AK Parti’ye karşı varlık göstermek ihtiyacı var...
Peki seçim çalışmalarına geriden başlayan CHP, Haziran’a kadar gerçekçi olarak ne yapabilir? Tek başına iktidar bu aşamada uzak hayal gibi gözüküyor; bu durumda Kemal Kılıçdaroğlu, ne oy alırsa partisi “başarılı” sayılacaktır?
2007 seçimlerinde %21 gibi düşük bir oy almış olduğu için CHP’de çıta zaten oldukça düşük. Ama hedefler değil.

Medyada birkaç puanlık bir artışla %25-26’yı CHP için başarı sayanlar var. Fakat bu yüzdeler, anamuhalefet partisini, MHP ya da BDP’yle koalisyon yapsa bile, iktidar alternatifi haline getirmiyor. Seçim sistemi, birinci partiyi kayıran şekilde tasarlanmış; bu yüzden AK Parti’nin şansı diğer partilerden daha fazla. Referandumda aldığı “Evet” oylarının bir bölümünü tutması beklenen AK Parti’nin bugünkü yoklamalardan yola çıkarak % 40-45 bandında bir oy beklentisi var.

Ak Parti’nin %40’ları yeniden yakalaması, CHP ve MHP’nin toplam oyları % 45 olsa bile, tek başına AK Parti iktidarı demek. Bu durumda Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçime kadar yapması gereken, bir yandan AK Parti’yi aşağı çekmek, diğer yandan da kendi tabanını “klasik CHP seçmeni” ötesinde genişletmek.

“Derin CHP” %35 diyor
“Derin CHP”de özel sohbetlerde dile getirilen hedef, %34-35. Bu, Ak Parti iktidarda olsa bile siyaset dinamiğini tamamen alt üst edecek bir rakam. Bugün itibariyle gerçekçi gözükmese de bir an mümkün olduğunu var sayalım. Peki nasıl ulaşır CHP %30’un üstüne? Parti, tarihi rekor sayılabilecek böyle bir rakama ulaşmak için, sadece yeni söylem kurmak değil, mevcut teşkilatını ve tabanını da “genişletmek” durumunda. Laiklik hassasiyetiyle CHP’ye oy verenler ancak yüzde 20’ye ulaşıyor; ayrıca Türkiye muhafazakar bir ülke, seçmenin üçte ikisi genelde sağ partilere yöneliyor.

Bu durumda Genel Başkan ve partinin ikinci adamı teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcısı Gürsel Tekin’in stratejisi, 2009 yerel seçimlerinde İstanbul’da yakaladıkları %37’in sihirli formülünü bu kez tüm Türkiye’ye yaymak. Yani? Sıkı çalışan bir üst kadro, çoğulculuk, Türkiye genelinde adam adama markaj ve son yıllarda CHP’ye oy veremeyen iki kilit kesime açılım: Kürtler ve mütedeyyinler.

Geçen hafta Ankara’da görüştüğüm üst düzey bir Ak Partili net konuştu: “CHP için % 30 çok büyük bir başarı olur. Bizi, CHP’nin yeni söylemi ya da Kılıçdaroğlu’na kamuoyu desteği zorlamaz. Bizi zorlayacak tek şey, yeni CHP’nin Ak Parti’yi taklit etmesi olur.”

Ana muhalefet partisi seçime giderken tam da bunu yapmayı planlıyor. CHP’nin büyük tantanalarla yürürlüğe giren yeni tüzüğü, Ak Parti’ninkini andırıyor. Genel sekreter zayıf; buna karşın genel başkan yardımcılarının kesin hatlarla çizilmiş görev alanları var. (İnanılmaz ama geçmişte yoktu). Ak Parti’de olduğu gibi kadınlar, Kürtler ve dini gruplara yönelik özel görevlendirilmiş isimler var.

Kılıçdaroğlu aynı Tayyip Erdoğan gibi parti MYK’sını seçerken seçime yönelik yüksek performanslı isimlere yönelmiş durumda. Partinin kasası Hurşit Güneş’de; ekonomi, bundan sonraki aşamada amaç piyasalara güven vermek olacağı için Hazine kökenli Faik Öztrak’da. Umut Oran, Süheyl Batum, kurmay pozisyonlarını koruyorlar. Osman Korutürk, PM üyesi Faruk Loğoğlu’yla birlikte CHP’yi dış politikada söz söyler hale getirmeyi hedefleyecek. Eski Trabzon belediye başkanı Volkan Canalioğlu, sadece Karadeniz’de Ak Parti’nin yükselişine karşı değil, aynı zamanda Trabzon’da uyguladığı formülü diğer belediyelere de yaymak için getirilmiş. Bir Karadenizli karşısında önemli bir Kürt aydını olan Sezgin Tanrıkulu var. Sena Kaleli Bursa’daki çalışmalarıyla öne çıktı; bugün parti içi eğitimden sorumlu.

Her vekil bir ilden sorumlu
Bu atamalardaki amaç, AK Parti’de olduğu gibi soluk soluğa sürekli koşuşturan bir üst mekanizma oluşturmak.

Geçmişte CHP’de sorun, milletvekillerin ölçülebilir başarı kriterleri olmamasıydı. Bu sefer Ak Parti’ye benzeyen bir diğer yeni uygulama, her milletvekili ve parti meclisi üyesinin belli bir ilden sorumlu olması. Örneğin Melda Onur, Antalya, Şahin Mengü Diyarbakır, Sezgin Tanrıkulu Denizli, ilahiyat kökenli Muhammet Çakmak Gümüşhane’den sorumlu. Başarıları, o illerdeki durumla ölçülebilir olacak.
Bakalım bu yolla sadece ideolojik altyapısını değil, örgütlenmesini de değiştiren çalışan CHP, önümüzdeki 6 ayda seçim hedeflerini tutturabilecek mi?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —