Tarih: 03.01.2011 11:25
Ürküten deprem senaryosu
Türkiye’deki sanayi tesislerinin yaklaşık yüzde 40’ına ev sahipliği yapan İstanbul’da şiddetli deprem halinde risk, sadece fabrikaların yıkılıp yıkılmama ihtimalleri üzerine kurulu değil. Nitekim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la kasım ayında Türkiye Ticaret ve Sanayi Şûrası’nda İstanbul adına sunulan taleplerde olası bir depremin gündüz gerçekleşmesi durumunda çoğunluğu faal halde olacağından sanayi tesislerinin depreme karşı dayanıklı hale getirilmesinin önemine dikkat çekilmişti. İstanbul’da sanayinin depreme hazırlanmasında öncülüğü İstanbul Sanayi Odası (İSO) yapıyor.
İSO üyesi 16 bin 481 işyerinin İstanbul’daki dağılımına bakıldığında ise tehlike dikkat çekiyor. 17 Ağustos 1999 Depremi’nden bu yana hem kamu koordinasyonu altındaki çalışmalara katılan hem de kendi çalışmalarını yürüten İSO için 2008 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nden Eser Durukal ve Mustafa Erdik’in yaptığı çalışmada 7.5 büyüklüğünde bir depreme göre İstanbul sanayisinin yaşayabileceği olası kayıplar ele alındı. Deprem zararının dolaylı pazar, işgücü kaybı gibi dolaylı maliyetleri bile bir kenara bırakıldığında sanayinin doğrudan 8-10 milyar dolarlık kayıp yaşayacağı öngörülüyor. 7.5’lik bir depremi 8-9 büyüklüğünde yaşayacak tesisler arasında sektörüne göre yüzde 20’ye varan kayıplar yaşanacak.
KRİTİK EŞİĞE DİKKAT
İSO Başkanı Küçük’e göre İstanbul Avrupa Yakası’nda sanayinin en yoğun olarak yer aldığı yerler, Beylikdüzü ile Topkapı arasında kalıyor. Depremde ise bu bölgelerde yoğun yer hareketi beklendiğini söyleyen Küçük, Anadolu Yakası’nda ise Maltepe’den başlayarak Dilovası’na kadar uzanan dilim içinde yer alan tesislerin hem sektörel özellikleri hem de beklenen deprem yer hareketinin seviyesi bakımından kritik eşikte bulunduğuna dikkat çekiyor. İSO üyelerinin İstanbul içindeki dağılımı da Avrupa Yakası bakımından depremde yaşanabilecek tehlikeli duruma işaret ediyor. Üye tesislerin toplam yüzde 43.96’sına denk gelen 7 bin 700 tesis Büyükçekmece, Küçükçekmece, Bağcılar, Güngören, Avcılar, Bakırköy, Zeytinburnu, Esenler ve Bahçelievler’de yer alıyor.
Kafa karışıklığından taşınarak kurtuldu
Kendi işyerinde ne gibi önlemler aldığını ve uzmanların birbiriyle çelişen açıklamalarının sanayici üzerinde nasıl bir hava yarattığını sorduğumuz Tanıl Küçük, başından geçenleri şöyle anlattı: “17 Ağustos Depremi’nden sonra üretim binamızda hiçbir hasar olmamasına rağmen, takviyeye ihtiyacı var mı yok mu diye bir kontrol çalışması yaptırdık. Kolon takviyesi önerildi. Fakat daha sonra, böyle bir takviyenin aşırı yüklemeye sebep olacağı ifade edildi. Aldığımız bu çelişkili tavsiyeler karşısında doğal olarak kafamız karıştı. Şimdi, yeni yerimize taşındık, artık böyle bir sorunumuz yok. Deprem sonrasında yaşanabilecek sıkıntılara karşı tedbir almaya çalışıyoruz. Dolayısıyla, bina takviyesi ile ilgili olarak, çelişkili, kafa karıştırıcı bir durumu bizzat yaşadım.”
Çevrelerine olan risk belirlenmeli
Olası depremin sanayi üzerinde yaratacığı etkileri ve hazırlıkları sorduğumuz Küçük, “Depremin sanayi üzerine etkilerini büyükler ve KOBİ’ler olarak en az iki farklı boyutta ele almak gerekiyor. KOBİ’ler ya organize sanayi bölgelerinde yer alıyor ya da kentsel doku içine yayılmış durumdalar” dedi. Yapılan çalışmaların KOBİ’lerin yoğun olarak görüldüğü bölgelerin aynı zamanda İstanbul’da bina ve nüfus yoğunluğunun en çok olduğu bölgeler olduğunu gösterdiğini anlatan Küçük, “Bu da sanayi tesislerinin kendi deprem risklerinin yanında, çevreleri için yaratacakları risklerin de çok dikkatli şekilde ortaya konması gereğini hatırlatıyor” diye konuştu. Gündüz veya gece İstanbul’da bir deprem yaşanmasının tedirgin edici bir olasılık olduğuna dikkat çeken Küçük, şunları söyledi: “Üretim tesisleri gece de gündüz de faal olabilir. Normal koşullarda fabrikalarda gündüzleri daha çok çalışan olacağı için, can kaybı açısından daha çok risk söz konusu olabilir. Diğer taraftan, tesisin faaliyet alanı risk açısından önemli bir etken. Patlayıcı, yanıcı hammaddelerin söz konusu olduğu tesisler daha özel önlemleri gerektiriyor.”
Tesislere kapsamlı program gerekli KOBİ’ler sıkıntılı
1999’dan bu yana geçen 11 yılda hiçbir şey yapılmadığını söylmenin büyük haksızlık olacağını belirten Küçük, “Özellikle okulların yenilenmesinde önemli mesafe kaydedildi. Ama hâlâ çok eksiğimiz var. Konutların ve üretim tesislerinin yenilenmesi, depreme hazır hale getirilmesi için kapsamlı programlara ihtiyaç var” dedi. Sanayi tesislerinin mevzuata göre inşa edilmesi halinde hasar göreceği ancak çökmeyeceğinin söylenebileceğini ifade eden Küçük, “Bir sanayi tesisinde yer alan makine, ekipman ve stokların düşme, devrilme, kayma ve çarpışmaya karşı, tehlikeli maddelerin de sızma ve akmaya karşı güvenceye alınması gerekiyor. Tesislerde deprem erken uyarı ve alarm sistemlerinin kurulması, doğalgaz ve elektrik gibi kritik sistemlerin kontrol altına alınması sağlanmalı” şeklinde konuştu. Tesislerin deprem sonrası oluşabilecek yangın, patlama, su baskını ve benzeri süreçlere de müdahale etmeyi planlaması gerektiğine işaret eden Küçük, “İmkânları ve kaynakları daha fazla olan büyük şirketlerin önlem aldıklarını söyleyebiliriz. Ancak KOBİ’lerimizin bu konuda daha sıkıntılı olduklarını görüyoruz” dedi.
Tekstilde ciro kaybı yüzde 30’u bulabilir
* 7.5 büyüklüğünde bir depremde İstanbul’daki sanayi binalarında toplam kaybın % 6-8 olması bekleniyor.
* Deprem şiddetini 9 olarak yaşayacak yerlerdeki tüm sanayi sektörleri için üretim kaybının yıllık cironun % 5-10’u arasında olacağı öngörülüyor.
* Ciro kaybı kimya sektörü için % 50, tekstil için % 30 ve otomotiv için % 20’ye ulaşabilir.
* Deprem şiddetini 8 olarak yaşayacak yerlerdeki üretim durmasından kaynaklanacak kayıp, tüm sektörler için % 2 ile 3 arasında olabilir.
* İş gücü kaybı 250 bin-300 bin arasında gerçekleşebilir.
* Pazar, insan kaynağı, talep daralmaları haricinde doğrudan sanayi kayıpları 8-10 milyar $’ı bulabilir. (2008)
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —