Tarih: 28.04.2011 08:03

Fazilet erkek midir?

Facebook Twitter Linked-in

Türkçe “erdem,” Arapça “fazilet,” İngilizce “virtue” ve Latince “virtus”…

“Erdem” kelimesinin ilginç ve toplumsal cinsiyeti haykıran bir yanı var. Kelimenin köklerine inince bu algının vahameti ortaya çıkmaktadır. “Erdem” ataerkil algıyı dilbilimsel olarak ifade ediyor. İngilizce faziletin karşılığı “virtue” kelimesi, bir kişinin ahlaki iyiliğini ifade eder. İlk bakışta, sıfat olarak kullanıldığında hem kadın hem de erkek için geçerli görünen bir anlamı ifade eder “virtuous.”  “Şer” ya da kötülüğün zıddıdır.

Fakat…

“Virtue” kelimesi İngilizceye Latince “virtus” dan, o da “vir” kelimesinden türetilmiştir --ki “erkek” anlamına gelir—erkek için geçerli sayılan bir iyilik anlayışını ortaya koyar. Dahası Ernout-Meillet’e göre, “virtus” “vir”den geldiği gibi, “iktidar” ve “şiddet” anlamlarını içermektedir. Eski dönemlerde toplumsal değerlerin doğası gereği, “virtus” “savaşçı olmayı” ve “cesareti” öngören anlamında anlambilimsel daralma içeriyordu. Ve Leo Strauss’un ifadesiyle “erkeğin erkekliği” anlamına gelen bu kelime İngiliz diline “kadının iffeti” anlamında kullanılmaya çok sonradan başlandı. Yani erkeğe şiddeti, kadına da “iffeti” meşru gören bir anlama kavuştu.

Öte yandan…

Türkçe “erdem” kelimesi de Latincedekine benzer bir anlamdadır. Arapça “fazilet”i karşılamak üzere kullanılan “erdem” “er”lik yani “erkeklik” anlamını içermektedir. Erdem kelimesinin kadim anlamı aslında “normatif ve ahlaki değer”dir. Fakat anlam daralmasına uğramıştır. Bu açıdan bakılınca, bir kalemin güzel yazması, bir motorun güzel çalışması, yani herhangi bir şeyin maksadına binaen yaptığı işi güzel yapması bir normatif erdem olduğu gibi, akıl etmek, iffet, izzet, tasarruflu olmak, ihtiyatlı olmak da ahlaki erdemler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Eski Yunan kültüründe erdem “mutat mükemmellik” anlamında idi. Ve her zaman aynı kalite ve standartta olan uygulamaları ifade ediyordu. Duruma göre değişkenlik arz eden erdemler erdem sayılmıyordu.

Kültürlerde ortak unsurlar bulunmasına rağmen, her kültür erdem saydığı özellikleri kendi ihtiyaçları, hayat ve sonrası algılamaları, birey-birey, birey-toplum, birey-çevre ve birey-Tanrı eksenlerine oturturlar. Netice olarak, şer saydıklarını da cezaya, mesela hapis, ölüm, sürgün ve dışlama yoluna giderler. Ancak kültürün ataerkil yapısı, erdemi de ataerkil yapıya göre tanzim etmektedir.  Dolayısıyla, türban konusunda iki de bir Nur Suresi 31. ayeti esas alanlar, aynı surenin 30. Ayetinin “erkek”lere hem de kadınlardan önce farz kıldığı erdemi unutmaktadırlar.

Yani…

 “İffet” ve namus kadını bağlayan bir Allah emri ise, “erdemi” olmayan erkekliğin ruhsatı töreden gelmektedir. Kadın ve erkeği aynı derecede bağlamayan hak ve sorumluluklar ise ancak tahrif edilen algı ve inanç sistemlerinin ürünü olarak “erdemi” değil “erkeği” esas almaya devam etmekte, bazen güya bilimsel ve güya dini argümanları istihdam ederek, kadınları modern İsrailiyatın verilerine mahkûm etmektedirler.

Annesi haricinde kadınların tamamını aynı gören bu modern cahiliye algısının erkekler kadar, kadınları da var. Kadına husumete ve kadını şeytanlaştırmaya karşı çıkınca da yine din yerine mahut ulemanın argümanlarıyla ve “annesinden başka” hemen her kadını aynı şer halkasına dâhil safsata halkalarından uzak kalmanız dileğiyle.  “İrşat” ve “tebliğ” maksatlı kadın tanımlamanı, hayatlarındaki kadınlarla ilişkilerini yaklaştırdıklarınla Müslüman toplumlar Allah’a ve Resulüne biraz daha yakın olacaklardır. Çünkü Lat, Menat ve Uzza kadındılar ve Allah kadınları değil, onları ebediyen ilga etmiştir.

Metin Bosnak - Haber 7mbosnak@metinbosnak.org

Kaynak : haber7.com




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —