Sonuçlarını tahmin etme bakımından heyecanı düşük, belirsizliğin az olduğu bir seçim süreci yaşıyoruz.
Kamuoyu araştırmasını ciddi yöntemlerle yapan şirketler, birbirine yakın veriler sunuyor.
Buna göre, Ak Parti’nin oylarının yüzde 45 ile 50 arasında bir yerlerde olduğuna dair ortak bir görüş var.
Ak Parti’nin yeniden tek başına iktidara geleceğine dair kuşku besleyenlerin sayısı da giderek azalıyor.
Ki normalde bu konularda temkinli olduğunu bildiğimiz Başbakan Erdoğan çıtayı yükseltti, bu kez “tek başımıza iktidara gelemezsek genel başkanlığı bırakırım” dedi. (Erdoğan, daha önceki seçimlerde partisinin birinci olamaması halinde ayrılacağını söylemişti.)
Bu durumda seçimlere dört haftadan daha az bir zaman kala, rahmetli Erbakan’ın ifadesiyle cevabı aranan ‘bir milyon liralık’ soru karşımıza dikiliyor.
Ak Parti, hazırlamayı vaad ettiği yeni anayasayı halka götürebileceği 330 ve üzeri milletvekili sayısına tek başına ulaşabilecek mi?
***
Bu sorunun MHP’nin baraj altında kalıp kalmaması haline göre iki türlü yanıtı var.
MHP, eğer baraj altında kalırsa yüzde 45 in üzerinde bir oy bile, bu sayıya ulaşmak için Ak Parti’ye yetebilir.
Ancak MHP’nin yüzde 10 dan fazlasına ulaşabilmesi halinde bu hesaplar karışıyor.
Bu durumda Ak Parti yüzde 50 ye ulaşsa bile, 330 rakamını bulamayabiliyor.
MHP’nin parlamentoya girmesi şıkkı üzerinden gidersek, Ak Parti’nin yine 330 üzerine çıkma şansı elbet bulunuyor.
Ama bunun için kabaca bir hesap yapıldığında yüzde 52-53 gibi rakamlara ulaşması gerekiyor.
***
Bu rakamlarla kafanızı gereğinden fazla yormuş olabilirim.
O yüzden şimdi asıl meramımı anlatmaya başlıyorum.
AK PARTİ BU RAKAMLARA ULAŞABİLİR Mİ?
Ak Parti içinde bu işlere ‘kafası basan’ isimlerle konuştuğumda henüz hiç kimsenin dillendirmediği bir şey keşfettim.
Biliyorsunuz, yapılan kamuoyu araştırmalarında sorulan sorulara “kararsızım” yahut “oy kullanmayacağım” diyen bir kesim var.
Şirketler, araştırmalarını tamamladıktan sonra bu oranları partilerin net oylarına göre dağıtıp ortaya bir veri koyuyorlar.
Okuduğunuz, duyduğunuz bütün anket sonuçları da bu dağıtılma işlemi yapıldıktan sonra ulaşılan rakamları veriyor.
KARARSIZLAR NE KADAR KARARSIZ?
Oysa bu işlerin inceliklerini bilenlerin kabul ettiği bir nokta var.
Anketörleri karşısında bulan seçmenin bir kısmı, bilinçli bir şekilde tercihini ‘ele vermiyor.’
İçinden kararını vermiş olduğu halde, sorulan sorulara değişik gerçekçelerle “kararsızım” ya da “oy kullanmayacağım” cevabını veriyor.
Bu kitlenin oyları, ancak sandıklar ortaya çıktıktan sonra belli oluyor.
Beni bu konuda düşünmeye zorlayan ilk sözleri geçenlerde Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dan duydum.
Dedi ki Ali Babacan: “2007 seçim sonuçları ve referandum sonuçlarına bakacak olursanız, Ak Parti, araştırma şirketlerinin verdiği sonuçtan hep birkaç puan fazla aldı. Bunun nedeni de şu. Kararsız gözüken ama aslında kararını vermiş olan seçmen arasında Ak Parti, diğer partilere göre çok daha şanslı durumda.”
Bu analizi yaptıktan sonra Babacan’a “o zaman yüzde 50 yi aşmanız sürpriz olmaz mı” diye sordum.
Temkin payı bırakarak “henüz bir ay var seçimlere ama 52,53,54…
Bu rakamları görmek sürpriz olmaz” karşılığını verdi.
***
Aynı konuyu, benim sosyal araştırma yapanların ‘piri’ olarak kabul ettiğim eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay’la da konuştum.
“İki puan” dedi Atalay, Babacan’ın tezini destekleyerek.
“Kendi yaptırdığımız anketlerin üstüne ben her zaman en az 2 puan daha koyarım.”
Nitekim, 2007 seçimlerinde Ak Parti’nin yaptırdığı anket çalışmalarında en son yüzde 42,43 gibi rakamlar ortaya çıkmış, partinin aldığı oy oranı ise yüzde 46,6 olmuştu.
Referandum da da yine aynı şirketler, yüzde 54 evet sonucunu bulmuşlar, gerçek sonuçlar bunun 4 puan üzerinde çıkmıştı.
12 Haziran seçim sonuçları anket sonuçlarının birkaç puan üzerinde çıkarsa (Ak Parti için) anket çalışmalarındaki bu inceliği bulup takdirlerinize sunduğum için kendimi tebrik edeceğim!
Mehmet Acet - Haber 7acetmehmet@hotmail.com
Kaynak : haber7.com