AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bürokratik oligarşinin kurduğu tuzağın farkında mı? Meydanlarda yaptığı konuşmalara bakıp farkında olmadığını düşünebilir miyiz?
En iyisi tuzağı anlatayım da, siz bu soruların cevabını kendiniz verin.
Bürokratik oligarşi,12 Haziran 2011 seçimi sonrasında oluşacak siyasi tabloyu belirlemeye çalışıyor: Mümkün olduğunca güçlü CHP ve BDP.. Meclis’in dışında kalmış ya da zorla grup kurmuş bir MHP.
Bu tabloyu oluşturmadaki amaçları, Türk – Kürt çatışmasını kontrolden çıkarıp bütün ülkeyi boğacak boyutlara ulaşana kadar şiddetlendirmek. Türkiye’yi terör ortamına çekmek..
Ellerinde yüzde 40, yüzde 50 oy oranı var.
BDP güçlü olacak ki ülkeyi daha da gerebilsin, demokratik çözüm yollarını kapatsın ve PKK iyice şımarsın..
MHP de Meclis dışında kalsın ki sokaklara insin ve şiddete yönelsin..
BÜROKRATİK OLİGARŞİNİN TUZAĞI
Bürokratik oligarşi, siyasi tabloyu 1960 – 80 arası, sağ sol çatışmasıyla sağladıkları askeri müdahalelerle dizayn ediyordu. Aynı karanlık güçler,1981 -2011 arasında da Türk- Kürt çatışmasını ortaya çıkardılar, 30 yılda devleti tehdit edecek boyuta getirdiler.
Daha önce Anayasa değişikliği referandumunda da kapıştığı bürokratik oligarşi, Ak Parti’ye, 12 Haziran 2011 seçim sürecinde, CHP, MHP ve BDP’yle tüm cephelerden ölümüne saldırıyor.
Arşivlerdeki ahlak zafiyeti içeren kasetlerle CHP’yi uçsun diye kuşa çeviriyor ve MHP’yi sürünsün diye yılana dönüştürüyor. Kasetler, partilerin tepesinde patlıyor çünkü..
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu siyasi oyun karşısında ne yapıyor? Bürokratik oligarşi, MHP’nin yüzde 10 barajının altında kalmasını veya çıkaracağı vekil sayısının çok az olmasını amaçlıyor. Peki AK Parti de bunu istemiyor mu? Bu yüzden AK Parti MHP kökenli isimleri kendi listesinden aday göstermek için ciddi çaba harcamadı mı?
Bürokratik oligarşi, BDP’nin geçen döneme göre sayıca daha fazla sandalyeyle Meclis’te yer almasını istiyor. BDP’nin destek verdiği bağımsızlar listesi oluşturulurken, son yıllarda uygulanan ayrıştırıcı politikanın zıddına farklı isimlere yer verildi. Seçim sürecinin başından beri, geçmiş yılların aksine, etnik duyarlılık taşıyan Kürt seçmeni AK Parti’den uzaklaştıracak bir söylemi niçin seçti? Bu söylemini de “Kürt sorunu yoktur.” sözüyle iyice iticileştirmedi mi? Peki AK Parti seçim sürecinde BDP’nin desteklediği bağımsızlar listesindeki adayların elini güçlendirecek siyasi malzemeyi niçin veriyor?
Bürokratik oligarşinin muhtemel planı şu olmalı: Meclis’te MHP olmaz veya sayıca az olur, sokağa inerse, BDP de güçlü olur, sokaktaki PKK da şımarırsa, AK Parti de yeni bir “Kürt Açılımı” başlatırsa, çatışma başlar ve hedefine ulaşır; AK Parti’nin 12 Haziran sonrasında yeni, sivil, demokratik bir anayasa yapmasını engellemiş olur..
AK PARTİ’NİN FARK ETMEDİĞİ
AK Parti, Kürt sorununu, bazen “BDP, dolayısıyla arkasındaki PKK’yla çözebilirim.” diye düşünüp BDP’ye yaklaşıyor, bazen de olanca gücüyle BDP çizgisine muhalefet ediyor. Bu yüzden denklemin diğer tarafına da MHP’yi koyuyor.
Dolayısıyla AK Parti, MHP-BDP üzerinden yapılan politikanın sonucunda da kamplaşmalar, düşmanlıklar ve çatışmalar üretiyor. AK Parti, Kürt meselesinde MHP-BDP üzerinden denklemler kurarak sürekli bürokratik oligarşinin tuzağına düşüyor.
BDP’nin Meclis’te olması, sorunların çözümü için potansiyel bir imkan oluştururken; çözümü yalnızca BDP üzerinden bulmaya çalışmak, Kürt sorununun ekonomik, sosyal, kültürel, dini dinamiklerini yok saymak anlamına geliyor.
Oysa 30 yıldır yaşananlara bakılınca, Kürt sorununun çözümünün, genelde bütün Türkiye’yi, bölgesel çerçevede ise her türlü etnik, ekonomik, sosyal, kültürel, dini aktörlerin ve dinamiklerin samimi ve derinlikli muhatap alınmasıyla mümkün olacağı görülmektedir.
Kürt sorununu, 75 milyonluk ülkemizin tamamının sorunu görüp ona göre bütünleştirici bir çözüm yöntemi sunulmalıdır.
YENİ ANAYASA YAPILAMASINI ENGELLEYEBİLİRLER
Başbakan Erdoğan, Kürt sorununu sadece “örgüt” sorunu olarak kabul edip BDP – MHP denklemli çözümler üretirken kendisi için 12 Haziran 2011 sonrasına kurulan tuzağa düşüyor olamaz mı? Seçim sürecince MHP’yi hedef tahtasına koyup BDP’nin ekmeğine yağ sürecek politikalar yürüterek bürokratik oligarşinin oyununa gelmiş olmaz mı?
12 Haziran 2011 sonrasında BDP Meclis’te güçlü bir şekilde yer alırken MHP sokakta kalıp şiddete baş vurursa ve ülke teröre sürüklenirse, bürokratik oligarşi hedefine ulaşmış ve vesayet rejimini sürdürmek için askeri darbe dahil pek çok imkana kavuşmuş olacaktır. CHP ve MHP Ergenekon sanığı milletvekillerini boşuna mı Meclis’e sokmaya çalışıyor?
AK Parti, seçim sonunda yeni demokratik bir anayasayı yürürlüğü koyabilirse, oluşacak demokratik ortamda vesayet rejiminin kurumları olan CHP, MHP ve BDP zaten kendiliğinden yok olup gidecektir.
Başbakan Erdoğan, muhalefeti eleştirerek enerjisini boşa harcamamalıdır.. Ondan beklenen projelerini anlatmasıdır. Yeni anayasa konusunda konuşmasıdır.
12 Haziran 2011 seçimi sonucunda oluşacak Meclis, yeni bir sivil demokratik anayasa yapamazsa, vesayet rejimi devam ederse, AK Parti isterse yüzde 60 oy oranıyla Meclis’e girmiş olsun, bürokratik oligarşi amacına ulaşmış olacaktır.
Mustafa Yürekli - Haber 7mustafayurekli@gmail.com
Kaynak : haber7.com