Ahmet Kurucan'ın köşe yazısıŞoföre katil denir mi?
Ölüm veya yaralama ile sonuçlanan trafik kazalarının İslam hukukunda kısas kategorisi içinde inceleneceğini söylemiştik son yazımızda. İmdi bu perspektiften kazalara bakalım: Asıl mesele kazalardaki suç unsuru ve bu unsurlardaki orandır.
Verilecek kaza raporundaki oran kazanın kasd, kasda benzer, hata, hataya benzer ve sebebiyet verme bölümlerinden hangisine gireceğini gösterecektir. Dolayısıyla verilecek olan hüküm de buna göre değişecektir.
Eğer, karşı taraftan bir veya birkaç kişinin ölmesi ile sonuçlanan kazada sürücü yüzde 100 kusurlu ise bu bir kısım fukahaya göre kasd, bir kısmına göre kasda benzer bölümüne girer. Fıkıh kitaplarımıza baktığımızda bu ikisi arasındaki farka verilen misallere bakıldığında ciddi bir fark olmadığı görülür. Şöyle ki silah, bıçak vb. öldürücü aletlerle gerçekleşen saldırı kasd'a, taş, sopa ve benzeri normalde öldürücü olmayan şeylerle öldürmeye kasda benzer öldürme denir. Her ikisinde saldıran taraf katil adını alır; kasd'da kısas uygulanır, kasda benzer öldürmede ise şüpheden dolayı -çünkü alet öldürücü değil- 'diyet-i mugallaza' dediğimiz ağırlaştırılmış diyet ödenir.
Trafik kazasını -ki artık buna bana göre kaza demek imkânsız- yukarıda örneğini verdiğimiz sürücünün % 100 suçlu olduğu kazaya uyguladığımızda ister kasd'a isterse kasda benzer öldürmeye girsin, neticede sürücü katil adını alır. Buradan şu sonuç çıkar mı diye bir soru sorulabilir; fıkıhçıların verdikleri misal içinde araba, silah hükmünde midir? Bunun cevabı elbette 'evet'tir. Çünkü araba kurallara riayet edilmediği takdirde 7.65'lik bir silahtan çok daha öte öldürücülük özelliğine sahip değil midir? 40 km hızla yol alınabilecek bir ara yolda, 120 km hızla giden bir sürücünün karşıdan karşıya geçen bir yayaya çarpması örneğini düşünün ve kararı kendiniz verin.
Kim diyor bunu? Kim sorusuna cevap vermeden önce bir hususu yeniden belirtelim; bu içtihadi bir meseledir ve içtihadi meselelerde tek doğru yoktur. Bu bir.
İkincisi; yukarıda izah etmeye çalıştığımız gibi hukukun temel disiplinleri bizi bu noktaya götürüyor. Nitekim Türkiye kamuoyunun yakından takip ettiği ve kazanın olduğu gün gazetelere 'cinayet gibi kaza' manşetiyle konu olan Gülizar Çokduru vak'asının seyri ve neticesi bu yaklaşımı desteklemektedir. Kısaca hatırlatacak olursak: Kaza, MOBESE kameralarının kayıtları ile sabit olduğu üzere, 180 promil alkollü olduğu tespit edilen sürücünün kırmızı ışıkta durmaması sonucu meydana gelmiş ve 47 yaşındaki yaya Gülizar Çokduru kaza sonucu ölmüştü. Kaza sonrası hukuki süreçte dava önce 'taksirli adam öldürme' suçundan açılmış ve sanık serbest bırakılmıştı. Maktul yakınlarının itirazları kazanın taksirle değil kasdi olarak işlendiği istikametinde olmuş ve dava 'kasıtlı insan öldürme' suçundan yeniden açılmıştı. Buna göre sanık yeniden tutuklanmıştı. Bu yazıyı kaleme aldığımız gün dava neticelendi ve mahkeme heyeti sanığı savcının talebi üzerine kasden adam öldürme suçundan müebbet hapis cezasına çarptırdı. Sanığın pişmanlığı, sabıkasızlığı ve iyi hali müebbet cezayı 16 yıl 8 aya indirdi. Gazetelerin haberi verirken kullandığı manşetler ilgi çekici ve hadiseye doğru bir zaviyeden bakıldığının göstergesi: 'Trafik kazasına cinayet cezası' ve 'Helal olsun sana hakim bey!' Gördüğünüz gibi hukuk mantığı, İslam hukukunda da pozitif hukukta da aynı şekilde işliyor. Ne güzel söyler Hz. Ömer: 'Kötü halin iyi niyetine inanamayız.'
Üç; Hocaefendi söylüyor. Ne zaman? 1970'li yılların ikinci yarısında. Nerede? Bornova Camii'nde yaptığı sorulu-cevaplı sohbetlerde. Görüşünü de bizim yukarıda anlatmaya çalıştığımız kısas ahkâmı temellendiriyor. Fakat ben bununla iktifa etmedim ve te'yiden yeniden sordum. 'Sürücünün % 100 suçlu olduğu kazada kendisi değil de başkası ölürse sürücü katil olur mu?' dedim. Verdiği cevap 'evet' oldu ve yıllar önce yaptığı açıklamaları bana yeniden yaptı.
Haftaya konuyu tamamlayıcı mahiyetteki birkaç soru ile bu faslı kapatacağız.Zaman
Kaynak : haber7.com