Tarih: 19.05.2011 19:06

Çoksesli Müziğin Serüveni

Facebook Twitter Linked-in

Küçükçekmece Belediyesi Halkalı Kültür ve Sanat Merkezi, Cumhuriyetin ilanı ile beraber doruğa ulaşan ve ardından bu alanda ciddi çalışmalara imza atılan Türk Çoksesli Müziği’nin konuşulduğu bir söyleşiye ev sahipliği yaptı. Vural Yıldırım’ın moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşinin konuğu ünlü viyola sanatçısı Prof. Özer Sezgin’di. Çoksesli müzik alanında önemli çalışmalarda bulunan Prof. Özer Sezgin, söyleşiye katılan gençlere birikimlerini aktardı.
4 Bin Yıllık İlk Şarkı Örneği
Küçükçekmeceli gençleri çoksesli müzikle tanıştıran Prof. Özer Sezgin, söyleşinin başında müziğin daha iyi anlaşılabilmesi için bazı temel bilgiler sundu. Sunumu sırasında hazırladığı çoksesli müzik örneklerini katılımcılara dinleten Sezgin, Ugarit bölgesinde bulunan 4 bin yıl öncesine ait tabletlerde bulunan çok değerli bir şarkıyı Türkiye’de ilk kez Küçükçekmecelilerle paylaştı.
Osmanlı’dan Cumhuriyete
Klasik müziğinin ilahlarından Ludwig van Beethoven ve Türk Müziğinin efsanevi bestecisi Itri’den de örnekler dinleten, Sezgin, Türklerde çoksesli müziğin Osmanlı döneminde başladığını belirtti. Çoksesli müziğin sanatın gelişimiyle doğru orantılı ilerlediğine değinen Sezgin padişahların şiir yazıp beste yaptıklarını da sözlerine ekledi. Cumhuriyet dönemi çalışmalarından bahsederek konuşmasına devam eden Prof. Özer Sezgin, Cemal Reşit Rey, Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Saygun, Necil Kazım Akses gibi adını dünyada da duyurmuş müzisyenlere sahip olduğumuzun altını çizdi.
Bunun Neresi Gavur Müziği?
Konuşmasında sanatçıyı da tarif eden Sezgin, “Sanatçının bir sorumluluğu vardır. Öncelikle kendinden evvel yapılan bilmesi gerekir. Aynı zamanda kendi yaşadığı dönemi de iyi tanıyacak. Tüm bunlardan sonra yapması gereken ise o seviyeyi aşmaktır ki toplum onun arkasından bir yere gelebilsin” diye konuştu. Adnan Saygun’un Yunus Emre Oratoryosu’nu örnek gösteren Sezgin, “Bunun neresi Türk değil? Sen gavur müziği yapıyorsun diyorlar. Bu gavur müziği mi?” diyerek çoksesli müziğe gelen tepkileri eleştirdi. Türk bestecilerin eserlerinin isimlerini tek tek seyircilere okuyan Sezgin, “Bütün bestecilerimiz bu ülkenin topraklarından esinlenerek bu eserleri ortaya çıkardılar. Sadece bir tek Nevit Kodallı’nın Van Gogh Operası vardır yabancı. O da Van Gogh yılı olması nedeniyle yurtdışında sahnelenir diyerek yapılmıştır” dedi.
‘Turkısh Diva’ya Sahip Çıkılmadı
Bestecilerin yanı sıra batı müziği icracılarının da önemine vurgu yapan Prof. Özer Sezgin, yurtdışında ‘Turkish Diva’ olarak adından söz ettiren soprano Leyla Gencer’e Türkiye’nin sahip çıkmamasından yakındı. 2008 yılında vefat eden sanatçının dünyanın sayısız kentinde konserlere çıktığını ve sesini duyurduğunu ifade eden Sezgin şunları söyledi: “Onun adını duyduğumda tüylerim diken diken oluyor. Düşünün öyle bir ses ki dünyanın her yerinde yıllarca konser verecek ve kalitesinden hiçbir şey kaybetmeyecek. Böyle bir sesi ne kiralayabilirsiniz ne de satabilirsiniz. Ne yazık ki ülkemizde bu sanatçımıza sahip çıkılmadı. Tek bir plağı dahi yok. Sadece korsan kayıtlar var”
Playbackçilerin Peşinden Gidiyorlar
Son olarak katılımcılara Leyla Gencer’in korsan kayıtlarından birini dinleten Sezgin, “Maalesef gençlerimiz bu güzelliklerden bir haber. Sahnede playback yapan, arkasında korumalarla sağa sola koşturanların peşindeler. Ancak Leyla Gencer’e bakın. 120 kişilik bir orkestranın üstünde bir ses. Binlerce kişinin önünde, ezberinden üç saati aşan konserler veriyor” sözleriyle kaliteli müziğe olan ilgisizliği eleştirdi.



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —