Tarih: 01.01.0001 00:00 1497

'Ağabey, yaraya tuz basıyorlar!'

14 yıl önce yaşananlardan bugüne Türkiye'de teröre mücadele tarihinin aynı zamanda neyin tarihi olduğunu merak edenler için duygusal bir yazı:

“Ağabey, yaraya tuz basıyorlar” *

Yaşanmış bir hikâyeden yola çıkarak başlayalım söze.

14 yıl önce:

1997’nin yazı…

Yine terör artmış, çatışma üzerine çatışma yaşanıyordu.

Operasyonların ardı arkası kesilmiyordu.

Ve bir gün, Van’ın Başkale ilçesinin meydanına askeri cemseler geldi.

Cemselerden, bir bir terörist cesetleri meydanın orta yerine atıldı.

Parçalanmış, kolu bacağı kopmuş 8 ceset yan yana dizildi.

Komutan konuştu, “ibret olsun… iyi bakın… bu size ibret olsun..!”

Askerlerden biri bir çocuğun dikkatli bakışları altında, bir cesedin üzerindeki giysiyi biraz daha sıyırdı.

Belli ki asker, cesedin üst tarafını göstermek istiyordu.

Tuhaf olan o ceset bir kadına aitti!

Meydanda toplanan kalabalık ve o çocuk gözlerini kaçırmak istedi cesetlerden.

Komutan yine seslendi, “ibret olsun… iyi bakın ibret olsun..!”

İbret oldu mu?

O cesetleri gören Başkalelilerden hiç dağa giden olmadı mı?

***

Aynı yıllar…

Ankara’nın Kızılcahaman ilçesi Işık Dağı’nın orta yerinde küçük bir köy Yukarıçanlı**; namı diğer şehitler diyarı… Küçücük bu köyün kabristanlığında ve civar köylerinkinde başında Türk Bayrağı dalgalanan şehit mezarları…

76’ya 3 tertip, 77’ye 1 tertip ve dahası…

Başında Kur’an okuyan yaşmaklı anneler, kasketli babalar, elindeki bastona dayanmış dedeler…

“Şehitler ölmez, vatan bölünmez..!”

Ağıtlar, ağıtlar ağıtlar..!

***

14 yılın sonunda terör bitti mi?

Ya da cesetler gelmez mi oldu?

Şehit cenazeleri toprağa verilmez mi oldu?

 

Hayır!

 

14 yıl sonra:

2011 yılının ilk baharı…

Memleket seçime kilitlenmiş. Seçim sonrası Yeni Anayasa sözü verilmiş.

Günübirlik seçim kavgaları dışında her şey yolunda gitmiş.

Ama ne olmuş, bir anda terör gündemi yine kilitlemiş.

Silopi’de geliyorum diyen terör gelmiş 2 polisimizi şehit etmiş. Hakkari Uludere’de sınırı geçmeye çalışan ağır silahlı terörist grup ile çatışma çıkmış. 12 terörist öldürülmüş.

Buraya kadarını anlayabiliyorum.

*** 

Sonra ne olmuş?

Cesetlerin bir kısmı Irak sınırının öbür tarafında bırakılmış.

Ancak öğreniyoruz ki cesetler askerler tarafından kontrol edildikten, teçhizatları alındıktan sonra arazide bırakılmış.

Köylüler cesetleri bulup da sınırdan geçirdikten sonra bu kez, “otopsi” gerekçesiyle el konulmuş.

Aklıma en az 5 komplo sorusu geliyor ya, neyse..!

***

PKK terör örgütünün Kandil’deki başı Murat Karayılan, 25 Nisan’da bir açıklama yapmış:

Uludere’deki komutanlığın savaş kışkırtıcılığı durdurulmalıdır. Süreç bozulabilir” demiş. Demiş ama, o bölgeye 12 tane elinde ağır silahlar olan PKK’lıyı da o göndermiş..!

Bölgenin Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral Mustafa Bakıcı da boş durmamış. Karayılan’ın kendisinden söz ettiğini teyit etmek (!) maksadıyla, cesetleri alıp Irak sınırını geçenlerin hepsini tutuklatmak istemiş.

Hikâye uzun, ama burada keseyim.

***

Sonuç:

Türkiye’nin terörle mücadele tarihi, aynı zamanda statükoyla savaşının da tarihidir!

Terör belasının arka planında Kürtlerin tufaya gelme eğilimi kadar, kesinlikle kışkırtma, bileme ve fütursuzca davranmanın büyük bir etkisi vardır. 

Şehit cenazesinde, “Benim oğlum şehit oldu ama diğerleri ölmesin” diyen Çankırılı baba ile, “Bir oğlumu dağa verdim, diğerini de vermek istemiyorum” diyen Bingöllü annenin dili bu kirli oyunun bozulması için yeterli gelmemektedir.

Yazık ki yara büyük..!

Yaraya tuz basanların farkında mısınız?

(*) Başkale’deki o çocuk benim canım kardeşimdir… ve başlık O’na aittir.

(**) Yukarıçanlı, köyüme giderken yolumun üzerindeki yerdir.

Hasan Öztürk - Haber 7hasan.ozturk@ulketv.com.tr

Kaynak : haber7.com


Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.