Şundan emin olabilir ki, sadece MHP’nin kaderiyle oynanmıyor. Dizayn edilen Türkiye’nin siyaseti ve Türk halkının geleceğidir.
Türkiye’nin siyaset borsasının iniş ve çıkışlarını kasetler belirlemeye başladı yine. Partilerin ve siyasetçilerin piyasa değerini kasetler belirliyor. Şimdilik başı dertte olan MHP!
Bu piyasayı kim kontrol ediyor, manipülasyonları kim yapıyor, partilerin değer kaybetmesi veya kazanması kimin işine geliyor bilemiyoruz. Başbakan bile ‘birileri siyasete düzen veriyor’ diye yakındığına göre demek ki memleket olarak ‘derin’ bir acz içindeyiz.
Esasında kimin kazandığını bilmesek de kesin bir şey var:
Türkiye kaybediyor!
Ve yazık ki kaset olayını kimse doğru da okuyamıyor.
Herkes meseleyi MHP üzerine oynanan bir oyun gibi algılıyor. Güya birileri MHP’yi barajın altına düşürmek istiyormuş da bilmem neyin önünü açmaya çalışıyormuş da…
Hür, bağımsız, güçlü demokrasi ile idare edilen ülkelerde seçmen karar verir partilerin yaşayıp yaşamayacağına. Bir ülkede, partilerin değeri, uzaktan kumanda edilen tezgahlarla düşürülebiliyorsa, ana muhalefet partisinin başına kim gelecek kim gidecek tezgâhla belirlenebiliyorsa hiç şüpheniz olmasın iktidar olan da onlar sayesinde iktidar oluyordur. Vatandaş ise mecbur bırakıldığı seçeneği tercih ederek demokrasiye hizmet ettiğini sanıyor.
KASET OLAYINI KİMSE DOĞRU OKUYAMADI
Yani bu nasıl bir güç ki, başbakandan Yargıtay’a kadar her kesim tarafından lanetlenip kınanıyor ama o güç ülkenin kaderini belirleyecek düzenlemeleri yapmaya devam ediyor. Kurtlar Vadisi dizisi, galiba sandığımızdan daha gerçekçi. Çünkü bir memleketin kaderi, üç beş ‘uçkuruna düşkün adam yüzünden yerle bir ediliyor.
Evet, kaset olayını başta MHP olmak üzere hiç kimse doğru okuyamadı, okuyamıyor. Bahçeli, olaya duygusal yaklaşıp açıktan hükümeti ama ‘el altından’ da Fethullah Gülen Hocaefendi’yi suçladı ki, bu doğru bir yaklaşım değildir. Doğru bir yaklaşım olmadığı gibi stratejik de değildir. Bir lider gibi hareket etmedi Sayın Bahçeli. Lalettayin bir insanın yapabileceği refleksi sergiledi.
MHP liderinin bu meselden çıkarabileceği tek sonuç bu ise delillerini göstermelidir. Ezbere söylüyorsa, başına bu filmleri açan odakların ekmeğine yağ sürüyor demektir. Mamafih, Sayın Bahçeli, cidden milliyetçi kesimin lideri gibi davranamadı, davranamıyor. Bazen, onun o partiye lider olmasının bile bir ‘operasyon eseri’ olabileceği zehabına kapılıyorum
Çünkü Sayın Bahçeli, her olayda, ufkunu aşan her meselede, daima akla gelebilecek ilk şıkka göre hareket ediyor. Zaten, meseleleri doğru okuyamadığını, milletinin temel eğilimleri doğrultusunda siyaset yapamadığını şuradan da anlayabilirsiniz ki, onun sayesinde MHP darbeciler ve ulusalcı komünistlerle aynı safa geldi.
Ana Muhalefet lideri de kaset olayını doğru okuyamadı. Hükümeti suçladı. Sanki bütün bunları hükümet tezgâhlıyor gibi davrandı ki bu aslında tam da bu işleri yapanların istediği neticedir. Gerçi bir kaset tezgahı neticesinde liderlik koltuğuna oturmuş birinden de farklı bir yaklaşım beklemek haksızlık olur.
İktidar partisine gelince... Bana göre en ciddi hatayı o yaptı. Sayın Erdoğan, önce kaset olayının ahlakî boyutunu meydanlara taşıdı ve muhalefeti onanla vurmaya çalıştı. “Çetelerle işbirliği yaparsan işte başına bu gelir” diyerek bu işleri yapanlara prim verdi. Sonra ya fark etti ki bu olay ters tepiyor veya birileri bunun ahlaki olmayacağı konusunda onu uyardı ki, o söylemini geri çekti. Fakat bunun, ‘Türk siyasetinin düzenlenmesi çabası’ olduğunu göremedi. Sonradan tavır koydu ama iş işten geçtikten sonra.
İkinci bir zaaf daha sergiledi. Sayın Erdoğan sadece Ak Parti lideri değil, aynı zamanda başbakan. Onun benim gibi ‘birileri Türk siyasetine çeki düzen veriyor’ demeye hakkı yoktur. Ben vatandaş olarak gazeteci olarak tepkimi böyle ortaya koyarım, başbakan da bunu yapanları enseler. Enseleyemiyorsa çıkıp milletin huzuruna açık açık bunu yapanları söyler.
Dolayısıyla bu meselede ben en ciddi sorumluluk Sayın Başbakan’a düşüyor. O açıklamaları belki bir parti lideri olarak yapıyor ama kendileri aynı zamanda başbakan. Bu düzenlemeyi yapanların kimler olduğunu bilmiyorsa bu bir devlet kusurudur. Biliyor da söyleyemiyorsa bu bir zaaftır. Bilmiyorsa eyvah!
MHP’nin Meclis dışında kalmasının AK Parti için kazanç olabileceğini varsayarak susuyorsa vahim. Tamam, belki MHP barajın altına düşürülürse Ak Parti, Anayasa değişikliği için yeterli sayıda milletvekili çıkarmış olacaktır. Fakat bu dahi kesinlikle Türkiye’nin hayrına olmayacaktır. Başkasının mağduriyeti neticesinde Meclis’e taşınacak milletvekilleri, millete ne vekillik yapacaklar ki?
Çıkarılacak anayasaya ‘evet’ diyeceklerini sanarak BDP’ye pirim vermek ise belaya davetiye çıkarmaktır… Kürt milliyetçilerini meclise taşımak için bölgede kendi ağır toplarınızı bile geri çekeceksiniz, buna karşılık Türk milliyetçilerinin barajı4n altına düşürülmesi olayına tepkisiz kalacaksınız.
AK Parti açılım öncesinde bölge milletvekilleriyle iki kere toplantı yaptı. Bu toplantılarda en azından açılımın ismine ve tarzına itiraz eden beş milletvekilinin beşi de aday yapılmadı. Bölgeye yeni isimler sürdü. Elbette sayın Erdoğan’ın bu seferki aday belirlemelerinde kabiliyetten ziyade ‘temiz siyaset’ ilkesiyle hareket ettiğini de söylemek mümkün. Kendisine sunulan ilk listedeki bir çok ismi o kaygı ile listeden çıkardığı da söyleniyor. Ama bölgede gösterdiği adaylarla, ‘bölgeyi BDT’ye terk etti’ dedikodularına mahal bırakacak bir yol izlemesi Ak Parti’nin önünde duran bir vebaldir.
Bölgede el altında konuşulanlar, Ak parti’nin anlaşma ile alanı BDP’ye bıraktığı şeklindedir. Bu AK Partiyi yıpratmaya yöheik de olabili ama realitede pek farklı değil. Gaziantep ve ötesindeki hiçbir ilde, Ak Parti’yi oy verenler, adaylarından ve sıralamasından memnun değiller! Yine Ak partiye oy verseler bile mecburiyetten verecekler!
Ak Parti, varlığını ve gücünü, siyaset dışı aktörlerin siyasete müdahale etmelerine karşı durmaya borçludur. Şimdi onların ayak oyunlarından medet umar hale gelmişse bundan en çok zarar görecek Ak Partidir
BDP’ye gelince...
Sanırım bu oyunda, onlara düşen rol el ovuşturmaktır. Çünkü etkili bir kaynaktan edindiğim bir bilgiye göre, Güneydoğu Anadolu’da (Kuzey Kürdistan) yapılmak istenen, BDP’yi, en çok oy alacak ulusal partiden bir puan daha fazla oy almış konuma çıkarmaktır. Bu sağlandıktan sonra, sıra, bu verinin, bölgenin özerkleştirilmesi amacıyla kullanılmasına gelecek!
Eh, ‘can düşmanı’ bildiği bir terörist başını, asmama sözü karşılığında teslim alan bir ülke, sonunda onu Meclis’ine parti lideri olarak almaya mecbur edilirse pek garip olmaz. Bu söz size ağır gelebilir. Ama ben size bu tür cümlelere alışmanızı salık veririm.
Partilerinin kasetlerle alaşağı edildiği, muhalefet liderinin kim olacağına kasetlerle karar verildiği bir ülkede siz zannediyor musunuz ki iktidarı halk belirliyor.
İktidar gerçek iktidarsa şu işleri açığa çıkarır ve milletin önüne koyar. Koyamazsa bu işlerin vebali onun üzerinde kalır. Ve günü geldiğinde onları şu anda iktidarda tutanlar, onların da kasetini gün yüzüne çıkarırlar.
Maalesef Türk milletine, kendi inisiyatifiyle lider çıkarması, partileri yükseltip alçaltması fırsatı verilmeyecek gibi görünüyor. Bu oyunu mutlaka bozmak gerekiyor. Bu oyun bozulmadıkça, hiçbir kazanım hakiki kazanım, hiçbir kayıp hakiki kayıp olmaz.
Gerek iktidar olması ve gerekse toplumsal desteği büyük oranda arkasına almış bir parti lideri olması hasebiyle Sayın Erdoğan ne yapıp edip, şu kaset operasyonlarına tavır almalı.
Şundan emin olabilir ki, sadece MHP’nin kaderiyle oynanmıyor. Dizayn edilen Türkiye’nin siyaseti ve Türk halkının geleceğidir.
Yarın o insanların, aynı çorabı iktidarın da başına örmeyeceklerini kimse garanti edemez!
Mehmet Ali Bulut - Haber 7mabulut@gmail.com
Kaynak : haber7.com
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.