Tarih: 01.01.0001 00:00 987

Almanların Kurân sorularına yanıt verebilmek!

Türkiyeliler bile Kur’ân ayetlerini yanlış-eksik anlayabiliyorken, Hıristiyanlara/Almanlara bunları açıklayabilmek ne kadar zor, tahmin edebiliyor musunuz?

Almanların Kurân sorularına yanıt verebilmek!

„Kur’ân’da kadını dövün (Kur’ân 4/34) yazdığı için Islam’ı adaletli bir din olarak görmüyorum. Müslüman erkekler bu yüzden kadına şiddet uygulama haklarının olduğunu düşünüyorlar“ diyen Alman‘a nasıl bir açıklama yapardınız?

Almanya’da bu tür sorularla en uygunsuz zaman ve mekanlarda karşılaşabilirsiniz! Mesela okulda veya iş yerinde. Herkes sizi dinliyor! Hadi bakalım cevap verin-Almanca olarak! Türkiyeliler bile Kur’ân ayetlerini yanlış-eksik anlayabiliyorken, Hıristiyanlara/Almanlara bunları açıklayabilmek ne kadar zor, tahmin edebiliyor musunuz? Kelime kelime tercümenin ne kadar yanlış olabileceğini tercüme yapanlar bilirler. Bir cümlenin anlamını tercüme yapmak en doğrusudur! Ama o „Anlamı“ anlayabildiysen! BEN SİZE NİSA SURESİ’NİN 34.AYETİNİN „DÖVÜN“ YAZAN BÖLÜMÜNÜ ALMANLARA NASIL AÇIKLADIĞIMI ÖRNEKLERLE YAZAYIM: Benim kullandığım kaynaklar İslam Alimleri’nin ve Bilimcilerinin yazdığı kaynaklardır. Sadece bu ayet[1] hakkında 100 sayfalık yorum okudum.[2] Kısaca size şöyle özetleyeyim: ALMANLARA AÇIKLAMALARIM: 1- Kur’an‘da manası açık olan ve manası açık olmayan, tefsire- izaha muhtaç olan ayetler vardır. Bir ayet hangi sebepten ötürü nazil olmuş, bu  gözardı etmemeli diye ekliyorum: Bahsedilen ayet, kocasının ona vurduğunu Resulallah’a şikayet eden kadının kısas istemesinden sonra indirilmiştir.[3] (Alimlerin açıklaması: Muhkem, yani manası açık olan ve Müteşabih, yani manası açık olmayan, tefsire-izaha muhtaç olan ayetler.) 2- Genel durumu ve özel durumu açıklayan ayetler ayırd edilmeli dediğimde, Almanlar Kur’ân’ı daha iyi anlamaya başlıyorlar. Cahil bir insan „Genelleme yapılmayan“ bir ayeti, „Genele hitap eden“ bir ayet olarak anlayabilir! Alimlerin açıklamalarıyla dahi yanlış yorum yapılabilinir! Almanlar İncil’i pek okumadıklarından böyle düşünemiyorlar. Genelde hukukçu, filozof, edebiyatçı gibi mesleği olanlar bu metinlerin mana hassasiyetini bilirler. (Alimlerin açıklaması: Genel durumu „Al-Amm“ ve özel durumu „Al-Hass“ açıklayan ayetler.) 3- Kur’ân her döneme, tarihe ve kültüre hitap ettiğinden, detayları ancak Kur’ân Alimleri anlayabilir! Mesela cariyelik-kölelik hakkındaki ayetler nasıl açıklanabilir? İslam, köleliği destekliyor mu?: Verdiğim bu örneklerle Almanlar İslam’ın evrenselliğini ve herkesin Kur’ân  tefsiri yapamayacağını idrak ediyorlar. 4- Alimlerin yorumları dahi her döneme ve mutlak geçerliliğe sahip değildir, çünkü söyledikleri vahiy veya hadis değildir diyor Alimler, diyorum. Böylece Almanlar televizyona çıkıp, bütün Müslümanlara emir veren her sarıklıyı „Alim“ zannetmekten vazgeçiyorlar. Gerçek anlamda İslam Alimi olanların, bazı ayetleri „Döneme-şartlara göre“ tekrardan yorum yapmaları gerektiğini söylüyorum. Almanlara bunu anlattığımda, İslam’ın „Durgun“ bir din değil, her döneme ve her soruna çare sunan bir din olduğunu anlıyorlar. (Alimlerin açıklaması: Kur’ân ayetleri hiçbir zaman geçerliliğini yitirmiyor, Kur’ân kendisini „Yeniliyor“! (Kur’ân 39/18) 5- Kadınların dövülmesinden toplum hangi yararı kazanacak? İslam „Terbiye edici-ıslah dinidir“ diyor Alimler, dediğimde; Almanlar İslam’ın çözüm ve yarara odaklı dini olduğunu anlıyorlar. 6- Alimler, aile içi şiddetin her kesimde, her eğitimlide, her ırkta, her ailede olabileceğinin (Yüz-yıllardır bilinen!) gerçekliliğini savunuyorlar. Kur’ân hayatın bu gerçeğini dile getiriyor. „Bu bir emir değildir“ diyorlar, diye açıklıyorum. Böylelikle Almanlara İslam’da dayağın “Emir” olmadığını ve hayatın gerçeklerine göz yummayan bir din olduğunu açıklamış oluyorum. (Alimlerin ek açıklaması: Vurmanın haklı olabilmesi için kadının gerçekten suçlu olması tesbiti de gerekli. Hangi davranışlar “Suçtur?”)  (Hem evlilikte „İtaatsizlik“ ne zaman „Gerçek anlamda  itaatsizlik?“ olarak açıklanabilir? Çilekli pasta yap diyen kocaya, çilek satın alamayan kadının kirazlı pasta yapması „İtaatsizlik midir?“ Z.Y.) 7- Almanlar İslam’da boşanmanın yasak olduğunu düşünüyorlar! Onlara göre Müslüman kadın kocasına kayıtsız-şartsız itaat ediyor, dayak yiyor, eve hapis ediliyor, evlilikte her duruma sabır ediyor, hiçbir hakkı da olmuyor! Almanlarda, Katolik Mezhebi’ne mensup kişilere boşanmak yasak. Almanlar, açıklamamdan sonra Müslümanların dahi boşanabileceğini öğreniyorlar! 8- Almanlara dayak çeşitleri ve onun bıraktığı izleri Alimlerin yorumuyla böyle açıklıyorum: “Hangi çeşit vurmak şiddetli değildir, hangi dayak ruhu yaralamaz? Bu soruları sormak lazım diyor Alimler. İslam’da aile kutsallığı var ve bunun zedelenmemesi gerekli. Gerçekci olarak yorum yapmalı. Dayak yiyen kadının başka seçeneği yoksa itaat eder. „Aşağılama yoluyla, yani dayakla“ ıslah etmek, evliliği düzeltmeye kalkmak, durumların düzeleceğine inanmak, evlilik müessesine terstir diyerek, İbn Hanbel , An-Nasa’i ve Ebu Davud‘un „Allah’ın kullarını asla dövmeyiniz“ sahih hadisini ekliyorlar.” Bunu duyan Almanlar, Müslümanlığın ne kadar hassas bir din olduğunu öğreniyorlar. (Alimlerin bu konuda örnek verdiği diğer kaynak ayet açıklaması burada: “Dayakla ıslah edilemeyebiliyor, tam tersi kadının onuru zedeleniyor, yani ters tepki de yapabilir. Kur’ân neden böyle bir şeyi emir etsin? Allah c.c. yarattığı kullarının duygularını bilendir. Mesela Nisa Suresi ayet 128’de karı-koca arası anlaşma yapılması öneriliyor, bunun daha hayırlı olduğu bildiriliyor.[4]) 9- Almanlara, Alimlerin diğer açıklamalarını bu örneklerle izah ediyorum: “Kur’ân’ın 4:1, 30:21, 50:16, 33:35, 9:71 ayetleri göz önünde tutulduğunda, evlilikteki sorunun dayak ile halledilebileceği nasıl düşünülebilinir? diye soruyor ve bu ayetin (4:34) dayağı meşru kıldığı söylenemez diye ekliyor Alimler. Bir şeyi düzeltmek için daha olumsuz bir yol seçilemez. Kur’ân’ın kadına verdiği değer ve haklar zedelenmiş olur. Zayıf ve güçsüz olan kadın erkeğe muhtaç olduğundan dayağa sabır eder. Ama huzurlu evlilik olmaz.” Bunu açıklamamı duyan Almanlar, İslam’ın bir bütün olarak yorumlanması gerektiğini anlıyorlar. 10- Almanlara, İslam’da her şeyin adil, uygun ve ölçülü olması gerektiğini söylüyor ve Alimlerin şu açıklamasını sunuyorum: “Erkeklerin  çoğu „İtaatsizliği“ „Dediğimi yapmazsa“ olarak anlıyorlar. İtaatsizlik nedir? Nasıl açıklanabilir? Kur’ân, Bakara Suresi 231.ayetini, yani boşanmayı onurlu çözüm olarak sunduğuna göre, Nisa Suresi, 34. Ayetini neden ayrı bir „Çözüm“ olarak sunuyor?” 11- Alimlerin diğer bir açıklamasını da Almanlara anlatıyorum: “Dayağın, Kur’ân’ın maksatlarına aykırı olduğu: Dayak, evlilikte huzura ve sevgiye yöneltmiyor.” Almanlar böylelikle İslam’ın sevgi ve huzur dini olduğunu öğreniyorlar. 12- Alimlerin bu açıklamasıyla Almanlara doyurucu ve net bir cevap daha verebiliyorum: “Kur’ân’da „Daraba“ yani Arapça bilmeyenler tarafından „Dayak-vurmak“ şeklinde anlaşılan kelimenin çok sayıda manaları vardır.[5]: Şekil vermek, görmezlikten gelmek, ayrılmak, geri çekilmek, taşınmak, tur yapmak, takip edilmek, açıklığa kavuşturmak, ayırt etmek, ayrılmak, dövmek, yönlendirmek. Abu-Süleyman’a göre Kur’ân’da „Ağlada“ kelimesiyle (Sure 24, ayet 2) kırbaçlama emrediliyor. Yani dayak ile terbiye „Daraba“ kelimesiyle değil, „Ağlada= Ğalada“ ile izah ediliyor.” 13- Almanlara bazı Alimlerin “Dayak” bazı Alimlerin ise “Ayrılma” manasında açıklama yaptığını anlatıyorum ve bir ek açıklama yapıyorum: “Nisa Suresi’nin 34. Ayeti‘nin dayak anlamında değil, „Ayrılma“ anlamında olduğunu dile getiren Alimler delil olarak Kur’ân’ın 33. Suresi Ayet 28/29‘u[6] gösteriyorlar. Dayağın Kur’ân’ın „Vücut yaralamama“ konzeptine (Hurma) aykırı olduğunu vurguluyorlar. Hatta ölü cesede bile eziyet edilmemesi gerektiğini yazıyorlar. Nisa Suresi’nin 1.ayetinin akrabaları kırmaktan men ettiğini delil olarak sunuyorlar.[7] Devam olarak Nisa Suresi’nin 35. Ayetinde evlilerin -erkek ve kadın tarafından olmak üzere-akrabalarını araya sokarak anlaşma yapabileceklerini açıklıyorlar. Dayak yemiş ve onuru zedelenmiş bir kadının akrabası, nasıl ara-bulucuk yapacak, diye Alimler soruyorlar.” Bu açıklamalardan sonra Almanlar ne kadar yanlış düşündüklerinin, Kur’ân’ı ne kadar yanlış anladıklarının farkına varıyorlar!

“Vurmak (!)/ayrılmak yani-veya! daraba”, daha büyük sosyal sorunlara yol açmadan, “Boşanmak” şeklinde yorumlanmaktadır. Yani ayetin 3. Adımı, yatakları ayırdıktan sonra, tümden ayrılmaktır! Müslüman, kimsenin elinden dilinden zarar görmediği kişidir. Huysuz kadınlarla evli kalmak yerine, boşanmak çözüm olarak sunuluyor! Kadın sözleriyle kıskırtıcı olabildiği gibi, erkek de her türlü hal ve hareketiyle, sözleriyle kışkırtıcı olabiliyor. Aldatılan kadın elbette huysuzluk yapar, kavga çıkarır. Almanlara bu ayeti açıkladığımda  İslam’ın  ne kadar adil ve gerçekçi bir din olduğunu ıspatlıyorum. İstatistiklere göre her dört Alman kadından birisi aile içi şiddete maruz kalıyor. Bu boşanmak için bir sebep değil, evliliğin genel durumuna bağlı. Küçücük meseleler yüzünden her gün dayak yiyen kadın ayrı, -büyük bir meselede, kavganın şiddetli bir anında, sabrın taşıp, elin kayması ayrı. Aile içi şiddetin boyutları ve nedenleri önemlidir! Genelleme yapılamaz. İslam’da sebep, niyet, denge ve ölçü çok önemlidir!

Zehra YAVUZ / Almanya / Haber 7 zyavuz@ymail.com http://twitter.com/zehrayavuz1 

 

 

[1] Nisa Suresi, ayet 34.

[2] Kaynak: Ein einziges Wort und seine große Wirkung. Eine hermeneutische Betrachtungsweise zum Qur’an, Sure 4 Vers 34, mit Blick auf das Geschlechterverhältnis im Islam. Zentrum für Islamische Frauenforschung und Frauenförderung, (Hrsg.) Zürich. 2005. www.zif-koeln.de

[3] Resulallah Efendimizin hanımları itaatsizliğe devam etselerdi dahi, yatak ayırma aşamasından sonra onları - yüze vurmadan, yaralamadan, iz bırakmadan dahi olsa- döveceğini ima etmek, sorumsuzca bir açıklamadır. Belki boşanacaktı! En doğrusunu Allah bilir.

[4] Nisa Suresi ayet 128: „Ve şâyet bir kadın kocasının ilgisizliğinden veya ondan yüz çevirmesinden korkarsa, artık ikisinin arasında sulh (anlaşma) yapılarak ıslah edilmesinde (uzlaşmasında) onların ikisine de bir günah yoktur ve sulh (anlaşma) daha hayırlıdır. Nefsler cimriliğe (kıskançlığa ve hırsa) hazır kılınmıştır (meyilli yaratılmıştır). Ve eğer ihsanla davranır ve takva sahibi olursanız, o taktirde, muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır.“

[5] Kur’ân’da „Daraba“ geçen sure ve ayetler: 16:76, 16:74, 4:101, 4:94, 18:11, 43:5, 24:31, 20:77, 2:61, 37:93.

[6] Ahzab Suresi, ayet 28: “Ey peygamber! Hanımlarına şöyle söyle: 'Eğer dünya hayatını ve zinetini istiyorsanız, haydi gelin, sizi donatayım ve güzellikle bırakıp salıvereyim.29:Yok eğer Allah ve Resulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, haberiniz olsun ki, Allah içinizden güzellik edenlere pek büyük bir ecir hazırlamıştır.“

 

[7] Nisa Suresi, ayet 1:“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun; kendi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'dan ve akrabalık (bağlarını kırmak)tan sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözeticidir.“

Kaynak : haber7.com


Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.