Sürdürülebilir yeşil kampüsler hakkında söylenebilecek o kadar çok şey var ki. Önümüzdeki yıllarda konunun öneminin artarak konuşulacağına tanıklık edeceğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz.
Daha önceki “Bunca değirmenin suyu nereden gelecek?” yazısı oldukça ses getirmiş ve okuyuculardan çok sayıda olumlu mesajlar almıştık. Haber7 dışında binlerce site tarafından paylaşıldığını öğrendiğimiz yazımızda sürdürülebilir yeşil kampüsler konusuna da kısaca değinilmiş ve bunun daha sonraki müstakil bir yazıda ele alınacağı ifade edilmişti.
Geçtiğimiz günlerde Bartın Üniversitesi’nde Yeşil Kampüs projesi kapsamında “Sürdürülebilir Yeşil Kampüs” konulu bir konferans verdik. Konferanstaki ana temalar ve daha önce söz verildiği üzere yeşil kampüsle ilgili bazı meseleler bu yazıda ele alınmaktadır.
Yeşil (green) kelimesi günümüzde yüzlerce farklı kavramın ana parçası olarak kullanılmakta. Yeşil binalar, yeşil kampüs, yeşil imalat, yeşil okul, yeşil malzeme, yeşil enerji, yeşil teknolojiler, yeşil kent, yeşil mühendislik, yeşil turizm (ekoturizm), yeşil ambalajlama ve yeşil kimya gibi pek çok kavram içinde yer alan yeşil, doğada sık rastlanan bir renk olarak diğer kullanımları yanında sürdürülebilirliği ve tabiat/çevre dostu olmayı temsil etmektedir.
Öte yandan genelde yeşil ile birlikte veya eşanlamlı kullanılan sürdürülebilirlik, özellikle biyolojik sistemler için ele alındığında biyolojik çeşitlilik ve üretkenliğinin devamlılığının sağlanabilmesi şeklinde tanımlanabilir.
Bilindiği gibi üniversitelerin eğitim/öğretim, araştırma/geliştirme ve sosyal sorumluluk gibi üç temel işlevi bulunmaktadır. Bilgiyi üreten ana kurumlardan olan üniversitelerin açtığı yol ile geliştirilen teknolojiler ve bunların yaygın kullanılması sayesinde ortaya çıkan küresel ısınma, yoğun çevre kirliliği gibi belirtileriyle artık biyolojik devamlılığın sağlanamayacağı tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktayız. Teknolojilerin istenmeyen sonuçları nedeniyle bilgiyi üreten üniversiteleri tek başına suçlamak haksız olarak görünse de sürdürülebilirlik konusunda yeni bilgilerin üretilmesi ve yaygınlaştırılması için üniversitelerin öncülük yapmaları sosyal sorumluluk işlevlerinin gereğidir.
O nedenle sürdürülebilir kampüse sahip olma, üniversitelerin salt kendi ayakları üzerinde durabilmesinin finansal bir gerekliliği olarak düşünülmemelidir. Yiğit düştüğü yerden kalkar demişler. Sürdürülebilirliğin tehlikeye maruz kaldığı günümüzde üniversiteler, sürdürülebilirlikle ilgili bilgiyi üretmek, toplumla paylaşmak ve sürdürülebilir teknolojilerin üretilmesi/kullanılması konusunda liderlik yapmak suretiyle sosyal sorumluluk görevlerini yerine getirmiş olabileceklerdir.
Üniversitelere gereğince finans tahsis edilmesinin gittikçe daha zor hale geldiği günümüzde üniversitelerin elbette belli eğitim standartlarını karşılayabilmek ve dünyadaki diğer üniversitelerle yarışabilmek için finansal boyutu da düşünmeleri önem arz etmektedir.
Bu iki gerekliliğin birbirini desteklemesi nedeniyle özellikle yeni üniversiteler için sürdürülebilir kampüs olma yönünde önemli fırsatlar ortaya çıkmaktadır.
Sürdürülebilir kampüsler konusu çok revaçta olup pek çok gelişmiş ülkede üniversiteler mevcut yapılarını ve hatta alt yapılarını sürdürülebilirlik ilkelerine gore yenilemeye çalışmaktadırlar. Mevcut yapıyı değiştirmenin hem finans hem de diğer belli güçlüklerine karşın yeni kurulacak kampüsler için tüm bunların daha kolay olması kendileri için rekabetçi üstünlük sağlamaktadır.
Üniversitenin mümkünse kampüs için alanını belirlerken bölgesel şartlara göre yeşil enerji kaynaklarından istifade edebilecek bir yer seçmesi gelir getirici unsur olarak sürdürülebilirlik açısından önem kazanmaktadır.
Bu yüzden henüz kampüs yeri seçimi aşamasında sürdürülebilir enerjinin üretimi, dağıtımı gibi unsurlar göz önüne alınmalıdır.
Kampüs yapımı sırasında, sürdürülebilir enerji kaynaklarından olan küçüksu kaynakları, jeotermal kaynaklar, rüzgar, dalga ve güneş enerjisi, biyokütle, biyogaz kaynakları gibi değişik alternatifler değerlendirilerek kampüsün tüm enerji ihtiyacını karşılayabilmesi yanında gelir getirici unsur olarak yararlanılabilecek yatırımlar düşünülmelidir.
Öğrenciler başta olmak üzere tüm kampüs toplumunda ortak bir tasarruf şuurunun ve kültürünün yerleştirilmesi üniversitenin sosyal sorumluluk işlevi gereği olduğu gibi sürdürülebilirlik konusunda toplumda öncülük edilmesine de katkı sağlayacaktır.
Tasarruf şuuru ve tasarrufun önemiyle ilgili Bartın’da verdiğimiz örneklerden birisini tekrarlamak yararlı olacaktır.
Türkiye’de yaklaşık 50 milyon adet TV cihazı bulunmaktadır. Kişi başına televizyon seyretme oranının günde ortalama 6,5 saat olduğu ülkemizde (istatistiklere göre kitap okumaya yılda 6 saat ayırıyoruz) televizyonların açık kalma oranı ise en az 10 saat. Bir tv cihazının saatte ortalama 100 watt yaktığı ve %10 elektrik iletim/dağıtım kaybı olduğunu düşündüğümüzde ortaya yılda 4 milyar TL’lik bir rakam çıkıyor. Gereksiz yere bu şekilde harcanan elektrikte %25 tasarruf etmek için televizyonlarımızı 98 dakika kapalı tutsak yılda 1 milyar TL tasarruf ediliyor. Yani bu, yılda 50 milyonluk bütçeye sahip tam 20 yeni üniversitenin finansmanı demek. Aynı örneği gereksiz yere çalıştırılan bilgisayar başta olmak üzere diğer elektrikli cihazlara da uyguladığımızda yılda en az 50 orta büyüklükteki üniversitenin finansmanı demek oluyor ki bu da yaklaşık 500 bin yükseköğretim öğrencisine hizmet anlamına geliyor.
Sürdürülebilir yeşil kampus için her şeyden önce kampus içinde bir tasarruf şuuru ve kültürünün oluşturulması gerekmektedir. Bu anlamda kampüs, tasarrufun tüm boyutlarıyla yaşandığı ve yaşatıldığı canlı bir laboratuar şeklinde tasarlanmalıdır. Öğrenciler okula ilk başladıklarında oryantasyon sırasında ve sonrasında verilecek dersler, ekstra müfredat faaliyetleri sonrası toplumda gerçekleştirecekleri sosyal sorumluluk projelerinde sürdürülebilirlik boyutu özel olarak ele alınmalı ve belli seviyeleri elde edebilecekleri eğitim mekanizmaları geliştirilmelidir. Çeşitli değerlendirmeler ışığında öğrencilerin ancak belli puan ve kazanımları elde etmeleri suretiyle mezun olabilecekleri bir ortam sağlanmalıdır.
Üniversite sürdürülebilirliği bir stratejik hedef olarak ele almalı ve tüm süreçlerini bu çerçevede yeniden gözden geçirerek ve dizayn ederek bir stratejik yönetim anlayışı içerisinde geliştirilen kampüs yönetim bilişim sistemiyle izlemelidir. Örneğin, rektör başta olmak üzere ilgili birim yöneticileri o gün kampüste kendisinin yönetimi altındaki birimlerde ne kadar tasarruf yapıldığını, eylem ve puan bazında kazanımları bilgisayar yardımıyla gözlemleyebilir. Hatta çeşitli ortak kazanımlar teşvik amacıyla herkesçe görülen kampüs alanlarında gösterilebilir.
Kampüsteki binaların tasarımı yeşil bina ilkelerine göre yapılmalı ve ilgili sertifikasyonlarla belgelendirilmelidir.
Yurtlar, özellikle kampüs içerisinde yer alıyorsa, öğrencilerin sürdürülebilirlik konusunda bilinçlerinin çeşitli faaliyetler ve müsabakalar yoluyla diri tutulması ve geliştirilmesini sağlayan mekanlar olabilir.
Katı atığın azaltılması ve geri dönüşümü, enerji tasarrufu, atık su ve normal su tasarruf yönetimi, aydınlatma ve ısıtma gibi pek çok kavram ölçülebilir belli hedefler etrafında değerlendirilerek benzer şekilde yönetişimi sağlanmalıdır.
Sürdürülebilir yeşil kampüsler hakkında söylenebilecek o kadar çok şey var ki. Önümüzdeki yıllarda konunun öneminin artarak konuşulacağına tanıklık edeceğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz.
Sürdürülebilirlik Markası
Markayı, basit şekilde farklı olmak veya başkalarının yapmadıklarını yapmak (ilk olmak), bunu iyi yapmak ve yapılanın toplumda ihtiyaçlara cevap vermesi eylemlerinin kesişimi olarak tanımlayabiliriz.
Sürdürülebilirlik anlamında bir markaya sahip olmak isteyen özellikle yeni üniversiteler için konu büyük önem arz etmektedir. Zira sürdürülebilir yeşil kampüs markasıyla adını özdeşleştirmek isteyen üniversitelerin önümüzdeki on yılı kapsayan süreçler zincirini şimdiden hayata geçirme çalışmalarına başlamaları gerekiyor.
Bu anlamda sürdürülebilir yeşil kampüs konusundaki vizyonu ve çalışmalarından dolayı Bartın Üniversitesi’ni, rektörü Prof. Dr. Ramazan Kaplan ve ekibini tebrik ediyoruz.
Diğer üniversitelerin de sürdürülebilirlik konusunu er veya geç gündemlerine alarak yapılandırma gayretlerine gireceklerini söylemek yanlış olmaz.
NOT: Sürdürülebilir yeşil kampüsler konusunda yapılan bir çalışmamız* YÖK tarafından Cumhurbaşkanımızın himayesinde düzenlenen ve kendisinin de bizzat katılmasının beklendiği Uluslararası Yükseköğretim Kongresi’nde (UYK 2011) 28 Mayıs 2011 günkü sabah oturumunda (saat 09:30) sunulacaktır.
* Sürdürülebilir yeşil kampüsler konusunda çalışma arkadaşlarım Dr. Mustafa Mahir Kutay, Yüksek Mühendis Barış Samir, Prof. Dr. Mete Gündoğan ve Prof. Dr. Vahit Bıçak’a teşekkür ediyorum.
Prof. Dr. B. Gültekin Çetiner - Haber 7www.drcetiner.org
Kaynak : haber7.com
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.