Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''Hükümet kurulduktan sonra birkaç ay içinde OVP'yi (orta vadeli program) açıklarız diye düşünüyorum'' dedi.
Babacan, NTV ve CNBC-e televizyonlarının ortak yayımında katıldığı bir programda, yeni yapıda sadece devlet bakanlıklarının yerine icra bakanlıklarının kurulması diye yola çıkıldığını, ancak çalışma sırasında çok farklı şekillerin ortaya çıktığını ve başka bakanlıklarla ilgili sorunların gündeme geldiğini söyledi.
''Sonuçta baktığımızda yapının neredeyse üçte ikisinin yeniden isimlendirildiği, birimlerin birleştirildiği, ayrıldığı oldukça farklı bir yapı ortaya çıkmış oldu'' diyen Babacan, hem devlet bakanlıklarından icra bakanlıklarına dönmenin, hem de birbiriyle daha yakın çalışması gereken birimleri tek bakanlık altında toplamanın bir ihtiyaç olduğunu kaydetti.
Babacan, yakın çalışması gereken birimlerin tek bakanlık altında toplanarak, tek bir bakanın altında, tek bir perspektifte işlerin toparlanmasının çok olumlu sonuçlar vereceğine inandığını ifade etti.
Ekonomik birimlerle ilgili büyük değişikliklerin bulunduğunu kaydeden Babacan, bu kapsamda, DPT'nin birimlerinin Kalkınma Bakanlığında toplandığını, Maliye Bakanlığı ile ilgili bir değişikliğe gidilmediğini, Ekonomi Bakanlığı adı verilen yapının oluşturulduğunu anlatan Babacan, bu yapıda reel sektör teşviklerinin ihracat olsun, yatırım olsun bir bakanlık altında toplanmış olduğunu ifade etti.
Babacan, bilim, teknoloji ve sanayi konularını birleştirdiklerini belirterek, bir Başbakan Yardımcısının da ekonomiyle ilgili bütün bakanlıkların koordinasyonunu sürdürmeye devam edeceğini söyledi. Babacan, Hazine Müsteşarlığı'nın başbakan yardımcısına bağlı olmaya devam edeceğini kaydetti.
-''ZİGZAGLAR ÇİZMEDİK, KİMSENİN KAFASINI KARIŞTIRMADIK''-
Başbakan Yardımcısı Babacan, 2001'de ne söylüyorlarsa bugün hala aynı şeyleri söylediklerini ifade ederek, ''Zaten bu tutarlılık ve süreklilik Türkiye'nin ekonomi başarısını meydana getirdi. Zigzaglar çizmedik, kimsenin kafasını karıştırmadık. 2001 ve 2002 dokümanlarına baktığımızda ekonomi yönetimi tek çatı altında toplanacak ifadesi vardı...Aslında biz tek çatıyı EKK adı altında 2009 yerel seçimlerinden sonra güçlü bir şekilde kurmuş olduk'' dedi.
Önemli olanın bakanların iyi bir eş güdüm ve koordinasyon içerisinde hep aynı hedefe doğru çalışması olduğunun altını çizdi.
-FİNANSAL İSTİKRAR KOMİTESİ-
Finansal istikrar komitesi kurulacağı, SPK, BDDK ve Merkez Bankasının bu komitenin parçası olacağı belirtilerek, diğer bağımsız kurumların ne olacağının ne olacağı yönündeki bir soru üzerine Babacan, bu Bakanlar Kurulunu yeniden şekillendiren kanun hükmünde kararname ile beraber finansal istikrar komitesinin şu anda fiilen kurulmuş olduğunu ifade ederek, ''Bugün artık bizim resmi bir finansal istikrar komitemiz var'' dedi.
Bu kuruluşları bir araya getirdiklerini kaydeden Babacan, ''Ben zaten bu kuruluşlarımızı dönem dönem bir araya getirip, konuları beraber tartışıyorduk. Bundan sonra yasal altyapıyla beraber bu komitenin çalışmaları ve alacağı tavsiye kararları bir hukuki zemin de taşıyacak, yaptırım gücü de artmış olacak'' diye konuştu.
Bunu kurarken bağımsız kurumların, bağımsız yapılarını korumaya çok özen gösterdiklerini belirten Babacan, şöyle devam etti:
''Onların bağımsızlık kavramıyla bu yeni kurduğumuz komite arasında çelişki oluşmaması için de dünyadaki bütün örnekleri inceledik. G-20'deki artıları, eksileri ve pek çok metodu çalıştık ve nihayetinde de mevcut Merkez Bankamız ve Hazinenin tam bir mutabakatıyla bu düzenleme yazıldı. Bir merkezden kapanıp siyasi ekip olarak bitirip yayımladığımız bir şey değil. Merkez Bankamız ve Hazine Müsteşarlığımızın beraberce çalıştığı, yetki ve görevlerinde beraberce uzlaştığı ve herkesin içinin rahat olduğu bir düzenleme yapmış olduk.''
-BAĞIMSIZ KURULLARLA İLGİLİ HERHANGİ BİR DÜZENLEME YAPMADIK-
Diğer bağımsız kurum ya da özerk kuruluşlarla ilgili herhangi bir düzenleme yapmadıklarını bildiren Babacan, bunların yeni hükümet kurulduktan sonra Başbakan tarafından bir Başbakanlık genelgesiyle başbakan yardımcıları ya da bakanlar arasında görev dağılımıyla belirlendiğini söyledi.
''Bu reform sırasında bağımsız kurumların bağımsız olma özelliğinde herhangi bir değişiklik herhangi bir geri adım söz konusu değil'' diyen Babacan, şunları kaydetti:
''Ancak biz hep söylüyoruz, seçimlerden sonra yeni yasama dönemiyle beraber bağımsız kurullarımızın görevleriyle alakalı bazı düzenlemeler yapabiliriz. Siyasi iradenin karar vermesi gereken konulardaki görevlerini o kurumlardan alıp ilgili bakanlığa verebiliriz ya da eğer bir bağımsız kurumda bir işin daha iyi yürüyeceğine kanaat getiriyorsak bakanlıktaki bazı yetkileri de tutar o bağımsız kuruluşa verebiliriz. Yani bir 'görev değiş tokuşu gerekiyor' diye ben düşünüyorum doğrusu.
Bizim bu kuruluşlarımızı biraz bağımsız yargı gibi düşünmek lazım, çerçevesinin siyasi irade tarafından çizildiği ama çerçeve içerisindeki münferit kararların bağımsız bir şekilde alındığı kurumlar, kurullar olarak düşünmek lazım. Siyasetin vermesi gereken konular var, bir de gerçekten teknik olarak, tarafsız olarak çalışması gereken konular var.''
-TAPDK VE EPDK-
''Yeni kabine sitemi içinde TAPDK ve EPDK gibi bazı özerk kuruluşların da bakanlıklara bağlandığını görecek miyiz?'' sorusuna Babacan, şu yanıtı verdi:
''Kimisi bağlı, kimisi ilgilidir, kimisi ilişkilidir. Hükümet kurulduktan sonra kabine üyeleri belli olduktan sonra Başbakanımız bir Başbakanlık genelgesiyle belki bu kuruluşları bakanlar arasında dağıtır. Derki, 'EPDK Enerji Bakanlığı ile ilgili ya da ilişkili', TAPDK yine Başbakanlık genelgesiyle Başbakanımızın uygun gördüğü bir bakanlıkla ilişkilendirilir. Bu soruların hepsi Başbakanlık genelgesi, seçimden sonra hatta hükümet kurulduktan sonra karar verilip, gerçekleştirilecek.''
Babacan, ''Şu anda size bağlı kuruluşlarda çok büyük değişiklik görünüyor mu?'' sorusu üzerine,nihayetinde Başbakanın takdiri olacağını söyledi.
-ORTA VADELİ PROGRAM-
Başka bir soru üzerine Babacan, Orta Vadeli Programı güncellemeleri gerekebileceğine ifade ederek, yeni kurulacak hükümetin, kurulduktan sonra birkaç ay içinde yenilenmiş bir OVP açıklamak zorunda olduğunu söyledi. Babacan, şunları kaydetti:
''Normalde takvim Mayıs ayı. Fakat genel seçimler sebebiyle takvimde bir miktar kayma olacak. Bu kaymaları açıkçası ben çok da kritik görmüyorum. Bu sene de hükümet kurulduktan sonra birkaç ay içinde OVP'yi açıklarız diye düşünüyorum. Çalışmaları o yönde yapıyoruz. Yeni OVP perspektifi ne olacak? Orta Vadeli Programın temel perspektifi önceden ortaya konulmuş mali konsolidasyon duruşunun devam etmesini sağlamak. Bu birinci parçaydı. İkinci parça ise Türkiye'nin artık oldukça yüksek seviyelere çıkmış olan cari açığıyla ilgili ne yapılabilir bununla ilgili yapısal reformlar ne olmalıdır ve nasıl bir maliye politikası duruşu gerekir. Bu OVP'mizin iki önemli perspektifi olacak Genel anlamda mali konsolidasyon tamam ama bir de kamu maliyesine cari açık perspektifinden de bakan ve kamu maliyesiyle ilgili politika araçlarının cari açıkla mücadelede bir ölçüde kullanıldığı bir anlayışla yeni OVP hazırlanmış olacak. Felsefe olarak diğer ikisinden biraz farklı. Dolayısıyla trendleri hedefleri de daha öncekilerden bir miktar daha farklı bir OVP olacak diye ben şimdiden tahmin ediyorum.
Makro ihtiyati tedbirlerde burada çok önemlidir. Bunun genel çerçevesi de yine OVP'miz içerisinde yer alacaktır. Bunların bir kısmı bağımsız kuruluşlarımız tarafından ele alınsa da bu finansal istikrar komitesi içinde bunlar tartışılıp, konuşulup, olgunlaştırılıp bütün bağımsız kuruluşlarımızın aynı hedefe, istikamete yürümesini de sağlayacak bir perspektifi yeni OVP içine koymuş olacağız.''
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, IMF başkan adaylarından kimi destekleyecekleri konusunda bir kararları bulunmadığını belirterek, henüz bir tercih belirtmediklerini, biraz daha izleyeceklerini, eğilimlere bakacaklarını bildirdi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, NTV ve CNBC-e ortak yayınında katıldığı programda, IMF Başkanlığı konusunda Türkiye'nin kimi destekleyeceğine ilişkin soruyu yanıtlarken, Washington saatiyle bugün 12.00'ye kadar adaylık sürecinin biteceğini hatırlatarak, şimdiye kadar kendileriyle Fransa'nın Ekonomi ve Maliye Bakanı Christine Lagarde ve Meksika Merkez Bankası Başkanı Agustin Carstens'in temas kurduğunu söyledi. Her iki adayın da kendisinin yakın arkadaşı olduğunu belirten Babacan, şunları kaydetti:
''İkisiyle de kişisel ilişkilerimiz gayet iyi. İkisini de iyi tanıyoruz. İkisi de bu işi gerçekten yapabilecek donanıma sahip. Bir de şu var; gizli adaylık kapısını da açtılar. Yine bu gece 12.00'ye kadar adaylar hiç uyumadan gizli bir şekilde öz geçmişini IMF'ye de gönderebiliyor. Bu sefer nedense öyle bir uygulama başlattılar. Şimdi gizli aday var mı onu göreceğiz. Ama nihayetinde bu adaylar iyice değerlendirilip maksimum 3'e indirilecek ve o 3 aday IMF'nin İcra Direktörleri Heyeti'ne mülakata çağrılacak. Mülakat sonucunda da kararı İcra Direktörleri Heyeti vermiş olacak.
Biz bugüne kadar henüz bir tercih belirtmedik, kimi destekleyeceğimizi henüz söylemedik. Ama her iki isim de bizimle ayrı ayrı temas kurup, ayrı ayrı destek isteyen kişiler. Bugün için bir tercihimiz yok. Ama biraz daha izleyeceğiz, bakacağız. Eğilimlere bakacağız, değerlendirmeler yapacağız. Belki bu adaylar tekrar bir ikinci kere bizlerle temas kurmak isteyebilirler. O zaman tekrar bazı şeyleri konuşuruz, ederiz. Ama bugün için kimi destekleyeceğimiz konusunda bir kararımız yok.''
-''TÜRKİYE ULUSLARARASI YÜKÜMLÜLÜKLERİNE DİKKAT ETMELİ''-
Bir başka soruya verdiği yanıtta ise Babacan, ihracatının sağlıklı bir şekilde diğer ülkelerde herhangi bir engelle karşılaşmadan devam edebilmesi için Türkiye'nin uluslararası yükümlülüklerine dikkat etmesi gerektiğini kaydetti.
Türkiye AB arasında henüz açılmayan rekabet politikası faslı bulunduğunu belirten Babacan, bu faslın pek çok ülkede en son açılan fasıl olduğunu ve bir çok ülkenin de bu fasıl için geçiş süreci istediğini anlattı. Babacan, sözlerini söyle sürdürdü:
''Geçiş süreci şu demek. Ülke üye oluyor. Fakat üye olduktan sonra bile 5 yıl, 7 yıl, 10 yıl kurallara uymayabiliyor. Bunları tartışmamıza rağmen, (serbest bölgeler AB'ye üye oluncaya kadar devam edecek) dememize rağmen, en son müzakerelerde son dakikada bir kağıt koymuşlar, arkadaşlarımızın önüne... Demişler ki (2012 itibariyle serbest bölgeleri bitiriyorsunuz, kapatıyorsunuz.) Dedim ki, siz ne yapıyorsunuz? Kuruluşlar yatırımlar yapmışlar. (Biz AB'ye üye oluncaya kadar bu devam edecektir) diye daha önce sizlerle de bunu konuşmuşuz. Daha önce müzakere masasında hiç olmayan bir konu. Bu nereden çıktı şimdi...
Bunun sebebi şu, bazı AB ülkelerindeki bazı sanayi kuruluşları Türkiye'den çok korkmaya başladı. Bunlar Komisyona sürekli bilgi veriyorlar. (Aman Türkler geliyor dikkat edin, aman Türkler şu alana girdi dikkat edin.) Tam üye olduktan sonra yapmamız gereken işleri bizden bugün beklemesinler. Gümrük Birliği konusunda tamam. Gümrük Birliği konusunda bizim sözümüz var. Ne zaman ki Gümrük Birliği konusu oturulur yeniden bir pazarlık, yeniden bir anlaşma yapılır, bazı maddeleri değiştirilebilirse tamam problem yok... Gümrük Birliği anlaşmasını biz değiştirebiliyorsak değiştirelim. Yapılmış olan anlaşmaya uymama, taahhüt edip, imza atıp da yan çizme gibi bir tutumu Türkiye yapmaz. Ama Gümrük Birliğine uyarken, AB'ye üye olduktan sonra uygulamamız gereken konularda da bugün hiç kimse bizden adım atmamızı beklemesin. Hele hele böyle bir konjonktürde biz işimize geleni yaparız. Daha önce verdiğimiz sözler söz, ama üye oluncaya kadar esnek olduğumuz konularda da o esnekliğimizi muhafaza etmemiz gerekiyor. Yani bu anlayışla yatırım teşvik programının revize edilmesi gerekecek. Tabii ilgili birimler bunların hepsinin teknik çalışmasını yapar, daha sonra ilgili bakanlığımızın, Ekonomik Koordinasyon Kurulu'nun önüne gelir, tartışılır.''
-''YENİ BİR YATIRIM TEŞVİK SİSTEMİ KURMAMIZ GEREKİR''-
''Çok şükür hızlı büyüyoruz. Ama cari açığımız var'' diyen Babacan, şimdi perspektifi değiştirip, pencereyi değiştirip, cari açık perspektifinden de bakıp yeni bir yatırım teşvik sisteminin kurulması gerektiğini vurguladı.
Babacan, ellerinde yeni bir veri olduğunu belirterek, bunun Bölgesel Kalkınmışlık Endeksi olduğunu söyledi. Şu anki teşvik sisteminin 2001-2002 endeksine göre kurgulanmış bir sistem olduğunu hatırlatan Babacan, halbuki 8 yılda Türkiye'de çok şeyler değiştiğini, TÜİK ve DPT'nin yeni bölgesel gelişmişlik endeksi çalışmalarını tamamlamak üzere olduğunu bildirerek, şöyle devam etti:
''İnşallah bu çalışma tamamlanır, tamamlanmaz biz yeni teşvik sistemimizi kurgulayıp devam edeceğiz. Ama şu da var ki yatırımcılarımızın (Teşvikler geliyor, yeni bir şeyler gelecek. Bir durayım, bekleyip de ona göre kararımı vereyim) dememesi lazım. Yatırımcılarımızın da bir yandan günlük yatırım kararlarına, yatırım uygulamalarına devam etmeleri lazım. Yoksa bir bekleyişe girerlerse bu da Türkiye'ye zarar verir. Dolayısıyla şu önemli. (Biz korkmadan Türkiye'ye yatırım yapan herkesi koruruz. Yani hiç kimse şöyle düşünmesin. (Ya ben yatırım yaptım ama keşke bekleseydim de şu yeni teşvikler çıktıktan sonra yapsaydım yatırımımı. O zaman daha avantajlı çıkardım) diye. Hiç kimse korkmasın. Biz o gerekli geçiş düzenlemelerini yaparız. Yani herkes yatırımlarına mevcut teşvik sistemi içerisinde devam etsin. Yeni gelecek teşviklerle ilgili eğer ilave bazı güzel artılar gelecekse dönem içerisindeki o kaybı telafi edici geçiş tedbirleri de alınır, endişe olmasın.''
-''BÜYÜME ORANI DÜŞEBİLİR''-
Büyüme rakamlarına ilişkin herhangi revizyonun gündeme gelip gelmeyeceğine ilişkin bir soru üzerinde de Bakan Babacan, evvelki gün bu konuda ilk çeyrek için piyasada yapılan tahminleri değerlendirdiğini ve piyasada yüzde 9 ile 11 arasında tahminler bulunduğunu dile getirdiğini hatırlattı.
Merkez Bankası, Hazine, DPT'nin tahminler yaptığını ve bu kurumların Türkiye'nin iyi kurumları olduğunu ve çok isabetli tahminler yapan birimleri olduğuna işaret eden Babacan, bu kuruluşların tahminlerinin yüzde 9-11 aralığındaki farklı noktalarda olduğunu kaydetti. Ancak ikinci çeyrekte, birinci çeyrek kadar yüksek bir büyümenin olmayabileceğini belirten Babacan, ''Hatta yılın ikinci yarısında büyüme oranımız daha da aşağılara düşebilir. Bunun en önemli sebeplerinden birisi bizim zaten ekonomik büyümeyi biraz normal, makul rakamlarda tutma gayretimizdir ve bankacılık sistemindeki krediler üzerine getirdiğimiz kısıtlamalardır'' dedi.
Türkiye'de kredi hacminin bu yıl için yüzde 25 civarında artmasını istediklerini hatırlatan Babacan, bunun daha fazla yükselmesini istemediklerini söyledi. Kredi hacminin yüzde 25'ler civarında tutulmasının büyümeye bir miktar etkisinin olacağını belirten Babacan, şunları kaydetti:
''Bizim bu yıl için büyüme tahminimiz yüzde 6'lar mertebesinde, bugün için. Yılın geri kalan kısmında bu tahminlerimizi revize edebiliriz. Ama bugün baktığımızda yüzde 6'lar. En son Dünya Bankası dün açıkladı. Onlarda 'yüzde 6,1' dedi. Şimdi biz yüzde 4,5 beklerken zaten yüzde 6 gibi bir büyüme rakamı görüyoruz bu sene. Bu daha da yukarı gidebilir. Yani biz hiçbir tedbir, önlem almasak bu yüzde 7 olur, 8 olur. Belki daha yukarılara çıkar. Fakat o zaman bu büyümenin sürdürülebilirliği sorgulanmaya başlar. Çünkü yüksek büyüme beraberinde daha da büyüyen bir cari açık ve biriken riskleri getirirse o zaman herkes endişe etmeye başlayabilir. Tamam güzel bu yıl için hızlı büyüyoruz. Ama gelecek sene ne olacak. Soru işareti. Büyüyebilir. Daha çok kafaları kurcalayabilir ve Allah korusun Türkiye'nin daha önceki dönemlerde çok yaşadığı hızlı büyüyüp daha sonra bir duvara çarpma gibi bir sonucu görebilir.
Dolayısıyla bizim şimdiden Kasım ayından itibaren tedbir almaya başlamamız bu senenin büyümesini makul seviyelerde ve ekonomik temellerle uyumlu sevide tutmak. Çünkü ekonomik temellerden kopuk bir büyüme sürdürülebilir bir büyüme olmaktan çıkıyor.''
Kaynak : haber7.com
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.