Tarih: 18.06.2011 07:11

Erol Evgin'in alnına neden silah dayandı?

Facebook Twitter Linked-in

Arzu Akyol'un röportajıTürkiye'de şarkılarını üç kuşağa birden söyletebilmiş ender sanatçılardan Erol Evgin. Hem de bunu, gürültüsüz patırtısız 'Sakin Güç' olarak başardı. Şarkıları kendi deyimiyle anılarımıza sindi. Birkaç nesil o şarkılarla büyüdü. '40 yıl önce diktiğim narin fidanlar ulu çınarlar oldu' diyen sanatçı, şimdi o ulu çınarların gölgesinde serinliyor.

Erol Evgin'le yaşamını, babalığı, olgunluk döneminin en son meyvesi 'Gözbebeğim Sen Çok Yaşa' albümünü ve daha pek çok şeyi konuştuk.

Erol Evgin kimdir?

Ben bir Anadolu ailesi çocuğuyum. Baba memleketim Van, ana memleketim Rize. Rus işgali sırasında Karadeniz'den Doğu'ya göç olmuş. O göç vesilesiyle annem ve babamın yolu Van'da kesişmiş. Görücü usulüyle evlenmişler. 3 erkek çocukları olmuş. Onlar ilkokulu bitirdiğinde babam iyi bir eğitim alabilmeleri için İstanbul'a göç etmiş. Kendisi çok az okuyabilmiş olmasına rağmen eğitime çok inanırdı. Ben 1947 yılında İstanbul'da doğdum. Sonra bir erkek kardeşimiz daha oldu. Beş erkek İstanbul'da Moda'da büyüdük.

Çocukluk insanın anavatanı derler. Sizin anavatanınızda işler yolundaymış anladığım kadarıyla

Gerçekten çok güzel bir çocukluk ve gençlik yaşadım. Allah'ın en büyük lütuflarından biri sizi iyi bir aile çevresinde dünyaya getirmek. Ben çok şükrederim bu yüzden.

Sizin de düzgün bir aile hayatınız var. Bu sağlam köklerin etkisi vardır sanırım.

Var tabi..Büyüklerim 'Eş bulmak kolay ama çocuklarınıza anne olacak ve uzun yıllar birlikte yürüyeceğiniz hayat arkadaşını bulmak zor' derlerdi. Ben bu konuda çok şanslıyım. Eşim de mimar. Zevklerimiz aynı. Birlikte iyi vakit geçirebilmek çok önemli.

İşin sırrı bu mu yani?

Çok basit gibi görünüyor ama gerçekten bu. Mesela şimdi 'sevgi bitti' diye bir söz var. Bizim zamanımızda böyle bir söz yoktu. Sevmek emek vermektir. Biz her şeye çok emek verdik. Emek verdiği şeyin kıymetini de biliyor insan.

Babanız müziği meslekten saymadığı için mimarlık okuduğunuz doğru mu?

Doğru. Müzikle uğraşmam hoşuna giderdi ama 'Kolunda altın bir bilezik olsun' derdi. Ben de onu dinledim ve 1972 yılında yüksek mimar olarak mezun oldum. Ama daha okul yıllarında müzik alanında profesyonel olarak çalışmaya başlamıştım. 1969 yılında ilk 45'liğimi çıkarmıştım.

İyi ki de babamı dinlemişim diyor musunuz şimdi?

Evet, iyi ki... Çünkü Türkiye hala telif haklarının tam anlamıyla alınmadığı bir ülke. Ünlü olunan 3-5 yılda kazanılan paraları bir ömre yaydığınız zaman sıkıntı oluyor. Cüneyt Arkın'ın çok acı bir sözü var. 'Uzun yaşarsam, yaşamımın son yıllarında sıkıntı çekeceğimi hissediyorum' diyor. Sinemada yüzlerce film yapmış bir sanatçının bunu söylemesi düşündürücü.

Oğlunuz da müzisyen. Ona aynı şeyi öğütlediniz mi?

Evet, 30 yıl sonra ben de oğluma aynı şeyi öğütledim. O da Radyo Televizyon ve Sinema okudu.

EROL EVGİN'E OLGUNLUK DÖNEMİNİ YAŞATIYORUM

20 yıl kadar sahnelere ara verdiniz ama biz hissetmedik. Nasıl oldu bu?

80'li yılların ortasından itibaren 20 yıl sahnelere ara verdim. Ama başarılı projelerle ekranlarda kaldım ve albümler yaptım. O nedenle hissetmediniz.

Neden bu kadar uzun bir ara?

80-81-82 yıllarında Şan Tiyatrosu'nda, 'Hisseli Harikalar Kumpanyası' ve 'Şen Sazın Bülbülleri' gibi çok başarılı müzikaller koyduk sahneye. Sonra Şan Tiyatrosu yandı ve Egemen Bostancı rahmetli oldu. Tekrar gazinolara döndük. Ama eski tadı kalmamıştı. Arabesk bir tavır gelmiş, aileler uzaklaşmış, erkek muhabbetine dönmüştü olay. O da bana iyi gelmedi. Ben de 1986 yılında eşimle birlikte mimarlık ofisimi açtım ve sahne defterini kapattım. Ta ki Melih Kibar'ın 2005 yılında aramızdan ayrılışına kadar. Ondan sonra Erol Evgin'e, hak ettiğini düşündüğüm bir olgunluk dönemi yaşatmak istedim. İşte o olgunluk dönemi nedeniyle de 5-6 yıldır yoğun bir çalışma temposu içindeyim. 6 yıldır haftada bir gün İstanbul'da Plaza Otel'de şarkı söylüyorum. Konserler yapıyorum ve albümler çıkartıyorum.

Söz buraya gelmişken olgunluk döneminizin en son albümünü konuşalım biraz...

Evet, bu olgunluk döneminin en son albümü 'Göz Bebeğim Sen Çok Yaşa'. Bu albüm uzun yıllar insanların koleksiyonlarında kalacak, yepyeni 14 şarkıdan oluşan, değerli bir albüm. Albümün adı olan şarkı, Murat Evgin bestesi. Sözlerini beraber yazdık. 25 Aralık 2008'de annemi kaybettim. 29 Aralık'ta da Murat'ın oğlu Erem Erol Evgin doğdu. Allah annemizi aldı ama Erem'i verdi bize. Bu şarkıyı da o acı günlerde bizi hayata bağlayan Erem için yazdık. Ninni versiyonu da var. Albümde ayrıca 7 tane Murat Evgin, üç tane de Erol Evgin bestesi var.

Aile albümü olmuş?

(Gülüyor) Evet tam bir aile albümü. Bunun dışında Aslı Güngör 3 yıl evvel beni düşünerek yaptığı bir besteyi armağan etti. İki tane de Aysel Gürel'in hiç gün ışığına çıkmamış şarkı sözü var. Onun dışında Dr. Sema Çuhacı'nın sözleri var. Murat'ın ve benim sözlerim var. Hüzünlü romantik şarkıların arasına coşkulu, enerjisi yüksek şarkıları serpiştirdik. Böylece hem gençleri yakalamak istiyoruz hem de bizi yıllardır dinleyen sevenlerimizi mutlu etmek.

Şarkılarını üç kuşağın birlikte söylediği bir sanatçısınız ve hedefiniz bunu sürdürmek anladığım kadarıyla...

Evet, en az iki kuşak daha gitmek istiyorum (gülüyor)

Erem'in kuşağı da dinleyecek sizi yani

İnşallah.

Bunun bir sırrı var mı?

70'li yıllar Türk Pop Müziği'nin doğuş ve gelişme yıllarıydı. Biz bu sürecin içinde olduk ve insanların yaşamlarına sinen uzun soluklu şarkılar yaptık. O şarkılar anılara fon müziği oldu. Birkaç nesil o şarkılarla büyüdü.-40 yıl önce diktiğimiz o narin fidanlar koca ulu çınarlar oldu. Biz şimdi onların gölgesinde serinliyoruz.

SAKİN GÜÇ

Bu kadar gürültü patırtı içinde nasıl bu kadar sessiz kalmayı başarıyorsunuz?

Ben sakin güce inanırım. Öyle gürültü patırtıdan pek hoşlanmam. Günümüzde hakikaten çok büyük bir gürültü patırtı var. Sanatta, siyasette, sporda, televizyon ekranlarında...

Ayakta kalmanın yegane yolu oldu adeta...

Evet, adeta. Ama sakin güç de önemlidir.

Bu çok klasik biliyorum ama sormadan geçemeyeceğim. Çok iyi görünüyorsunuz. Sodaya ve Bepanthene devam mı?

(Gülüyor) Evet, ama inanın hepsinden önemlisi iç huzuru. Dünyevi hırslarınızdan arınacaksınız. Malınız mülkünüz arttıkça güçleniyorum zannedersiniz ama sizi esir alır o mal mülk. Yıllar önce Anadolu'ya gitmiştim. Çok güzel bir arsa gördüm. Kimindir dedim. Orada oturan yaşlı köylü, 'Biz bekçisiyiz' dedi. O sözün anlamını sonradan çok iyi anladım. Çünkü bekliyoruz dünyada onu. Mal mülk telaşına girdiğiniz zaman sağlığınızdan ruhunuzdan alıp götürür. Benim çok şükür öyle hırslarım yok.

Şarkılarınız hüzünlü ama masanızda hüzne yer yokmuş...

Hüzün değil de masamda hastalık falan konuşturmam. 'Ferahından...' derim hemen laf değişir. Ya da ben değiştiririm.

Şakağına silah dayadılar

12 Eylül'de de şakağınıza silah dayamışlar...

12 Eylül'den önce terörün çok yoğun olduğu günlerdi. Günde 20 kişi ölüyordu. 'Bir de bana sor' şarkısı çok sükse. Şey Gazetesi'nin Magazin Müdürü Ayhan Gönçer ve şimdi Posta Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni o zaman foto muhabiri olan Rıfat Ababay birlikte gittik. Gayrettepe'de yüksek bir bina bulduk. Hava kararıyor, evlerin ışıkları yanıyor falan... Fotoğraf çekiyoruz orada. Derken bir beyaz minibüs geldi. Daha araba durmadan, elinde makinalılarla dört tane adam indiler, şakaklarımıza dayadılar, çökerttiler bizi. Ayhan bağırıyor 'Bu Erol Evgin' diye. Ama kim takar Erol Evgin'i. Bizi der dest edip minibüse attılar, götürdüler. Meğerse o bina Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü'ymüş. Emniyet Müdürü orada fotoğraf çekenleri görünce, 'Şunları alın, gelin' demiş. Sonra müdür beni tanıdı tabi. Öyle kurtulmuştuk.

Keşke bütün 12 Eylül hikayeleri böyle iyi bitseydi...

Ben günlük politika içinde hiç olmadım ve sanatçının böyle olmasını tasvip etmiyorum. Çünkü üzülür sanatçı. Her işi uzmanına bırakmak gerekir. Tabii ki ihtilal hiç iyi bir şey değil. O dönemde hapishanelerde çok büyük zulümler olmuş. Biz de onları sonrada öğrendik. Ama öncesinde de başbakan ve ana muhalefet lideri konuşmuyorlardı. Düşünebiliyor musunuz ülkenin en önemli iki siyasi figürü dargındı. Çok kötü günler geldi geçti. Hepimizin biraz sorumluluğu vardı. Bugün darbeyi eleştiren yazarların o gün ne yazdıklarını da çok iyi hatırlıyorum. O günkü algınızla daha sonraki algınız farklı oluyor. Sonra uzaktan, zaman perspektifinden baktığınız zaman tabii ki onların çok yanlış şeyler olduğunu görüyorsunuz. Demokrasi uzun ince bir yoldur, gündüz gece gidilmesi gereken. Cumhuriyetler bir günde kurulabilir. Ama demokrasiler yüzyıllar sürer. Ama doğru yol bu. Biz de düşe kalka bulacağız doğru yolu. Bunlar da yol kazaları. Sanatçı hem kendi umutlu olmalı hem de topluma umut vermeli. Onun için ben Türkiye için her zaman umutluyum. Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri. İnsan haklarında da öyle olmamız gerekiyor. Zaman içinde olacağız da. Dolayısıyla her şey iyi olacak diyorum.

BABALIK ÖĞRENİLİR

Çocuklarınızı ilk kucağınıza aldığınızda ne hissettiniz. Babalık sonradan gelişen bir duygu mu gerçekten?

Evet, doğrudur. Babalık öğrenilen bir şey. Kızım doğduğunda bir gece eşim çok yorulmuş ve uyumuş. Bebeğin sütünü biberona koymuş ve bana da bir not yazmış, 'Gece sütü sen ver' diye. Gece geç vakit geldim notu gördüm. Sonra biberonu aldım, açısını falan ayarladım, bebeğin ağzına verdim. Sütü emerken bir ara o küçücük parmaklarıyla parmağımı tuttu. Orada öyle bir sevgi akışı oldu ki...O an sevgim, şefkatim, koruma iç güdüm her şey birbirine karıştı. Müthiş bir andı o. Parmağı parmağımda o sütü sonuna kadar emdi. Bir de mesela benim içimde hiç deprem korkusu yoktur. Ama çocuğum olduktan sora depremde onu kucaklayıp kapının altına bir gidişim vardı ki sormayın. Tabii ki annelik başka bir şey ama babalık da çok özel çok güzel bir duygu.

Erkeklere baba olmak için bir sebep söyleyin

Ömürlerini uzatmak için baba olsunlar. Çünkü çocuklar insanın ömrüne ömür katar. Hele de aynı mesleği yapıyorsanız... Şimdi Murat benim ömrümü uzatıyor. Kızım da mimar o da benim diğer mesleğimi yapıyor. Armutlar dibine düştü yani.

Çocuklarınıza hayata dair verdiğiniz en önemli öğüt ne?

Çocuk sizin öğütlediğinizi değil yaptığınızı yapar. Onun için çocuğa verilecek en iyi öğüt, sizin düzgün yaşamanızdır.

Babanızın size öğrettiği en temel şey ne.

Babam çok dürüst ve dostluklara önem veren bir adamdı ve bize dürüstlüğü öğretti. Dürüst ve dost canlısı olmak, yardımsever olmak önemli.

Murat Evgin'in Erol Evgin'in oğlu olması bir müzisyen olarak ona bir haksızlık olduğunu düşündünüz mü hiç?

Tabi. Bunu çok düşündüm. Uzun yıllar Murat Evgin'in Erol Evgin'in oğlu olarak gündemde olduğu zannedildi. Halbuki Murat çok iyi bir müzisyendir. Çocukluğundan beri müziğin içinde. Kulağı bu şarkılarla dolu. Biz ona çok önemli şeyler öğrettik. O da bunun üzerine çok şeyler ekledi on yıllık müzik kariyerinde. Sağlam adımlarla çok iyi işler yaptı. Skandalla magazinle gündeme gelmeyen, doğru dürüst iş yapan biri. Dizi müzikleri, besteler, kendi kariyerine albümler yapıyor.

Popüler çizgiden ayrıldı... Skandallarla ortaya çıkmayacağı için kendine doğru ama uzun bir yol seçti. Bütün mesele bu.

Bu yüzden mi birlikte röportaj vermiyorsunuz?

Evet, birlikte röportaj vermiyoruz. Sahneye de çıkmıyoruz. Sadece babalar günü hariç. Bu yılda bu geleneği bozmadık ve Babalar Günü için 29 Haziran'da 19:30'da Ankara'da Panora Alışveriş Merkezi'nde bir konser vereceğiz baba-oğul.

İstanbul dünyanın merkezi

'İstanbul dünyanın merkezi' Napolyon'un sözüdür bu. Dünya da şöyle diagonel bir çapraz çizdiğiniz zaman merkez İstanbul'a gelir. Şu anda da çok başarılı bir belediye başkanı tarafından yönetiliyor. Son dönemde yapılanlarla bir marka şehir oldu'Yeni Şafak

Kaynak : haber7.com




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —