Tarih: 21.06.2011 13:34

Urfa'nın seçimini 12'de 10 yaptıran şifre

Facebook Twitter Linked-in

Osman Ateşli’nin röportajı

12 Haziran seçimleri sonrası Milletvekili olarak Haber 7’yi ilk ziyaret eden Akademisyen Abdülkerim Gök, 10’uncu sıradan Meclis’e girmeyi başardığı zorlu seçim sürecini ve Şanlıurfa için yapacakları projeleri Haber 7’ye anlattı.

Ceylanpınar İlçesi’nin 29 yıllık tarihindeki ilk milletvekili olan Gök oldukça iddialı...

Şanlıurfa’da sandıkta çıkan sonucu bekliyor muydunuz? Sonucu sizce nasıl yorumlamak lazım?

Halk arasında milletvekili aday adaylıklarının yeni yeni konuşulduğu dönemdi. Siyasete girmek gibi bir düşüncem de hanüz netleşmiş değil. Yaklaşık altı yedi ay önceydi... Bir arkadaşımla konuşuyoruz. 'Urfa'da durum nasıl?' demiştim. O da durumu şöyle böyle özetlemişti.

Arkadaşımın söylediklerine karşılık, 'Dokuz milletvekili yüzde yüz, onuncu sıradaki adam git gel yapar, ama Urfa on ikiye de gebedir' dedim. Tabi o sözlerle kendimizi anlatmışız haberimiz yok. 'Aday adaylığım yok. Siyasete gireceğim diye bir düşüncem yok. Çevremle henüz herhangi bir şey konuşmuş değilim. 'Nasıl?' dediler, çözümü şu dedim;

'Eğer yeni yüzler olursa, eğitimli insanlar olursa, Ak Parti Urfa'da sonucu on iki sıfıra götürür. Çünkü Urfa Sayın Başbakan'a olan sevdadan dolayı hazır. Siz argümanları, parametreleri güzel bir şekilde koyarsanız, adrese teslim ederseniz on iki sıfır olur.'

Ben aday adaylığı sürecinde de bunu gördüm. Sloganımı da şöyle belirledim; Urfa'dayım, yetmiş beş hafta program yaptım. İlk haftadan başlayıp yetmiş beşinci haftaya kadar, özgün 'ekovizyon' dediğimiz aykırı bir program yaptım. O güne kadar yapmadığım bir program. 24 sivil toplum kuruluşunun en büyüklerini çağırdım konuşuyoruz.

Ben kendimi kendilerine takdim ederken biri dedi ki; 'Hocam mesela sizin gibi, üniversitede hoca ama halkı bilen, örtüşen, donanımlı mı olsun' diyorsunuz. Dedim 'evet.' İki sloganı da o akşam belirlemiştim: 'Eğitimli ve donanımlı, değişimin yeni yüzü...'

Ben yıllardır Urfa'da yerelde ve ulusalda hemen hemen Şanlıurfa'daki tüm sivil toplum kuruluşlarına şu veya bu şekilde danışmanlık yaptım. Tamamen fahri olarak... Şanlıurfa Belediyesi'ne yaptığım danışmanlıkla başladı iş. Bu bir sevdadır bunu açıkça söyleyeyim.

Bu arka planı düşününce Urfa'da açık söyleyeyim ben bekliyordum bu sonucu. On iki sıfır benim için sürpriz değildi. Hatta on olması beni üzmüştür, on biri kılpayı kaçırmamız beni üzmüştür. Urfa hazırdı buna yaptığımız çalışmalarda bunların sonucunu görüyorduk. En ücra mahallelere bile gittik. Bir günde 450 kilometre yol yapmışım. Köylere gidiyoruz insanlar oturuyor kafayı kaldırıyor yaşlı amcalar, 'Ak Parti' diyoruz 'hah şimdi' diyor.

Eyyübiye diye bir semtimiz var 1100 esnaf var bir gün canlı anket yaptık. Sadece bir kişi niye BDP değil diye sordu.

'Siyasi bir hedefim yoktu' dediniz...

Kesinlikle siyasi bir hedefim yoktu. Ben hedef koymayı hırs bağlamında değerlendiriyorum. 'Ben görevimi yapayım sonuç nereye giderse gitsin' benim mantığım budur. Benim düşüncem budur. Hırs yaptığınızda enerji nerede nasıl toslar belli olmaz. Bir bakarsınız 'geçmiş olsun' derler. Sayın Başbakanımızın dediği gibi... Hizmet ediyorum onu da zevkle yapıyorum.

Şunu da söylemek lazım. Bu davanın onüçüncü adamı olmak da çok güzeldir, şereftir. Hangi yemeği yediğimi biliyorum. Önüme konulan yemeğin ne olduğunu biliyorum. Kimin koyduğunu biliyorum.

Yaşantımda olsun yeni başladığım siyasi hayatımda olsun, her zaman sonuca giden bütün yollar mübahtır anlayışından uzak durdum.

Erdoğan'a olan muhabbetiniz nereden geliyor?

Yıllar önceydi. Sayın Başbakanımızın oğlunun ismi Ahmet Burak olduğunu öğrenmiş eşim. Rüyasında da görmüştü öncesinde... Çocuğun ismini Ahmet Burak koymuştuk. İnanın bizim böyle bir sevdamız var. Bizim gibi nicelerin böyle sevdaları olmuştur ama bizim hasseten bu yolda sevdamız var.

Sonra çizginin bir gidişatı vardır. Çizginin gidişatı da bir sevdadır. Orda yapılanlar da orda bulunanlar da bu sevdanın eseridir.

BDP ‘nin ciddi çalışması var mıydı Urfa’da? Yüklenmişler miydi?

Çok ciddi çalışmalar yapmışlardı. Yüklenmedi diye bir şey söz konusu değil. İki milletvekili çıkardılar BDP için bu bence başarıdır. Ben bir tane çıkarmalarını bekliyordum. Onlar da çalıştı. Ancak biz çalışmamızı yaparken yüreğimizi açtık.

Sayın Başbakanın dediği gibi ; 'Herkese gideceğiz' dedik, gittik . 'Herkesin kapısını çalacağız' dedik, çaldık. Sayın Bakanımız Faruk Çelik'le birlikte Urfa’da çalışmayı başlattığımızda hiç kimseyi ayırmadan, kimseyi ötekileştirmeden herkese gittik. Medya da bunu çok yakından takip etti. Biz BDP belediyelerine bile gittik. Ötekileştirmedik. Yapacağımız hizmeti insan eksenli yaptığımız için bunları yaptık.

Ben hep şunu söyledim. Urfa'da katıldığı televizyon programında da da bunu ifade ettim. Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini, torunlarımızın geleceğini hazırlanacak Sivil Anayasa belirleyecek.

Urfa'dan 12 milletvekili gitmezse bu tablo beni üzer. Diyelim ki gitmedi, Meclis'e geldi anayasa değişikliği bir kişi yetmediği için takıldı. Bu bir kişi de Urfa'dan gitmediyse tüm Urfa halkı bundan mes'ul olur. Burda sorgularım kendimi. 'Acaba ben sabah geç mi kalktım? Gitmem gereken yere gitmedim mi?'

Kendime kural koydum. 52 gün süren seçim kampanyası boyunca hiçbir özel yemeğe gitmedim. Ne evimde kahvaltı, ne evimde akşam yemeği yaptım. Bu 52 gün boyunca sıra geceleri davetleri oldu. Onlara da gitmedim. Her teklife hayır dedim. 'Ben bunu hak etmiş biri değilim' dedim. Onun süreci zamanı ayrıdır dedim. Niçin. O anayasal değişikliğe etki edecek bir kişinin bile çok önemli olduğu bir dönemde…

Bir gün çarşıda benim kızla karşılaştım. 13 yaşında 8’inci sınıfa gidiyor. Ben dedim ki; 'Abdulkerim Gök Ak Parti Milletvekili adayı…' Gülüyor. Arkadaşları gülüyor. Sabah erkenden kalkıyoruz. Çocuklarınızın yüzünü bile bir an unutuyorsunuz. Bu bir sevdadır.

Siyaseti birileri para, mal, mülk, maaş için; birileri siyaseti şan, şöhret, koltuk için; birileri insanlara için bir şeyler yapayım, ‘Allah razı olsun desinler yeter’ anlayışıyla yapıyor. İşte ben o sonuncusundayım. Paraysa zaten ben üniversitede hocayım. İşsizlikten filan da bu işe soyunmuş değiliz. Şan şöhretse Urfa’daki şan şöhretim de bana yetiyordu. Hasbel kader bu işle bizi imtihan etti. Her basamak bizi ayrı bir yere götürdü. Biz bunları belli bir plan dahilinde hesaplamış değiliz. Süreç bizi bu günlere getirdi.

Seçim sürecinde sizi en çok etkileyen olay neydi?

Çok etkilendiğim bir olay yaşamıştım. Bir hanımefendi geldi. Sizinle bir fotoğraf alabilir miyiz? Dedi. Farklı olduğu hissedilen eğitimli bir hanımefendi. Yanında iki erkek bir kız çocuğu var. Dedi ki; “Başbakan’ın mitingine geldik. Ben Urfa’lıyım. Amerika’da kalıyorum. Başbakan’la fotoğraf çektirecektim çocuklarımı... Çektiremedim. Ama madem siz Başbakan Erdoğan’ın arkadaşlarısınız. O kadrodasınız. O zaman sizinle çocuklarımın fotoğrafını çektireceğim” dedi.

Bu bizim kendimiz olmaktan çıktığımızı gösteren çok önemli bir misaldir benim için. Biz bundan sonra orada o davaya ve o lidere tabiyiz. O lider günde iki saat uyumuyorsa en azından ben de, tabir caizse, o iki saati uyumayayım. Günde 18-20 saat çalışıyorsa ben de öyle olmalıyım. Bu şiarla ben onu önüme aldım.

Sayın Başbakan’ın bu elde edilen başarılarda yeri gerçekten çok büyük. Sayın Başbakan’ın yaşıtlarıyla kıyasladığınızda bir bakın ne kadar yıprandığını göreceksiniz.

Urfa'da seçime katılım nasıldı?

Urfa tarihinde seçime katılımın bu denli yüksek olduğu bir seçim yoktur. Biraz önce bahsettiğim hanımefendi gibi dünyanın dört bir yanından gelerek burada demokratik bir şekilde oy kullandılar. Bu önemli sürece katkı verdiler. Demek ki halkta böyle bir özlem vardı. Yaklaşık 10 yıldır yerel yönetimde bulunduğum tespitlerde yanılmadım. Değişime bir özlem olduğunu halkımız gösterdi. Değişmek lazım. Yeni yüzler gerekli. Eğitimli insanlar gerekliydi kadroda… Mikrofonu kime uzatıldıysa aynı şey söyleniyordu. Aynı yüzler olmasın. Yeni eğitimli insanlar gelsin diyordu. İnsanların istedikleri buydu.

Halkın Ak Parti'ye teveccühünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün havaalanına geldiğimde VIP’i kullanmadım. Bunu elimden geldiğince başarmaya çalışacağım. 'Hocam sizi VIP’e alalım' dediler. Devlet olmanın özelliğinde var bu. Bunu inkar edemem, ama halkın içinde olmak ayrı... Ben dünde halktım bugünde halkım. Halkın içinde olmak gibisi inanın ki yok. Başbakan ve arkadaşları halka tepeden bakan insanlar olsaydı bugün buralarda olmazlardı.

Sayın Başbakanımızın listeler açıklanırken bulunduğu tavsiyeler bizim için çok önemliydi. 'Herkesi ziyaret edin. Nasırlı ellerle tokalaşın. Öyle birileri gibi tokalaştıktan sonra kolonya dökmeyin. Islak mendille de silmeyin. Galoş takarak evlere girmeyin. Çünkü siyaseti böyle yapanlar var' dedi. Köyün birindeyiz vatandaşımızla kucaklaşacağız. “Hocam çok terliyim” dedi kucaklamak istemedi vatandaşımız. 'O zaman Sayın Başbakanımızın bize tavsiyesini size anlatayım' dedik ve böyle kucaklaştık.

Harran bölgesi… MHP’ye 10 bin civarında oy bekleniyordu. MHP’nin orada 3-4 bin civarında oyu çıktı. Sosyolojik tespitim şudur; Ortadoğu ve Suriye bağlamında olan Sayın Başbakan’a olan sevginin yansımasıdır bu…

Bir gün yine bir vatandaşımızla ilginç bir diyalog yaşadık. Günün artık son saatleri… Vatandaşımız; “Hocam siz eve gidin dinlenin. Ben gece 02.00’de bizim oğlanla Kur’anlarımızı alıp dama çıkıyoruz. Sizin için dua ediyoruz” dedi. Milletimizin bize böyle gönülden muhabbeti var.

Siyaset tarihinde üç dönem oylarını artırarak devam eden bir parti var mı? Siz tutup 1970’lerin söylemleriyle 'anahtar veririm, araba veririm. Verir misiniz verdim gitti? Sana da verdim, ona da verdim.' O siyasi stratejiyi çizenler. Kimse rehberi şöyle bir şey yaptılar. Göremediler hâlâ orda kaldılar. 'Doğu ve Güneydoğu’da ben fabrika kuracağım' diyen zihniyetle bir olabiliri mi? Siz hangi zamanda sınız? Dünya artık nerelere gelmiş durumda… Artık insanlar sizin ne demek istediğinizi çok daha iyi anlıyorlar. Siz bunları dağıtırken bu seçmenin kim olduğunu düşünmezseniz bu hallere düşmeniz kaçınılmaz olur. Siz bu milleti 1970’lerin seçmen kitlesimi zannettiniz. 'Verdim gitti, aldım gitti' diyecek.

Urfa için medyaya yansıyan tahminler niye tutmadı?

Vatandaşlar siyaseti belirliyorum diyenlerin çok ilerisinde siyaset yapıyor. Vatandaş burada çok önemli bir ders verdi. Bir kısım medyanın mesela Urfa ile ilgili, 'şu çıkar bu çıkar, beş çıkar 6 çıkar…' Çıkan ortada… Sonucu Urfalı vatandaşlarımız söyledi. Vatandaşımız sandıkta verdiği kararla yönlendirme yapanların hesaplarını da boşa çıkardı.

Vatandaşlarımıza çalışmalarımız sırasında dedik; “Ben Ak Parti’den adayım. Sağlığınızı, yolunuzu, çocuğunuzun kitaplarınızı, sizin yaşantınızı kim düzeltti kim düzeltebilir? Söyleyin ben de sandığın başında açık kullanacağım oyumu…”, “Ak Parti’nin dışında yok” diyor vatandaşlarımız.

Seçmenler arasında kararsızlarda da ciddi bir düşüş görülüyor. Artık kararsız seçmeni yaptığınız icraatları söyleyerek ikna etmeniz kolaylaştı. Çünkü götürdüğünüz hizmetler konusunda elinizde önemli bir veri var, birikim var.

Bugün havaalanından dönüşte şoför diyor. “Hocam körler de sağırlar da bastonunu koysa artık bu ülkede yolların güzel olduğunu söyleyebilir.” Taksiciden al haberi. Gerçekten güzel bir tespit. Ama başkaları görmüyor ayrı tabi…

Aşiret gücünün etkisinin kırılması nasıl oldu?

İlk sonuçları aldınız. Seçime bağımsız olarak girenler vardı. Bağımsız girenlerin argümanları neydi? Para gücü, aşiret gücü, ideolajik yaklaşım diyebileceğimiz BDP’nin bağımsız adayları… Sayın Bucak'ın orada almış olduğu oy önemliydi.

Bir tahlil yapmak gerekirse; şehir merkezinde bu kadar yüksek katılım olması ve bunda büyük ölçüde tercih olarak Ak Parti olması sonuca etki eden bir durum olmuştur. Ama ben bu rakamı doğrusunu isterseniz beklemiyordum. Şehir merkezinden ben 200 bin civarında oy bekliyordum. 250 binin üzerinde bir rakam çıktı. Bunda genç seçmenlerin yapmış olduğu tercih de önemli tabii… Şehir merkezinden çıkan karar aşiret gücüne karşı verilen bir karardır diyebiliriz.

Hazreti Ömer’e diyorlar ki; “Sizi seçtik, halife oldunuz insanlar sizi alkışlıyor.” Hazreti Ömer’in düşünceli karşılık veriyor; “Dağ başındaki çobanın kuzusu kaybolduğu zaman ilahi adalet onu bu omuzlardan sorar acak.”

Biz de Urfa’daki 12 arkadaşımız. 10 demiyorum dikkatinizi çekerim. Aynı duygu ve düşünce ile birdir. Biz birlikte hareket edip bu işi nasıl başaracağız? 'Birlikte başladık, birlikte başaracağız' dedik. Ve bu sonucu ortaya koyduk.

Urfa'daki sonuca 'duruma el koyan' kadınların da etkisi olduğu söylenebilir mi?

Güneydoğu’daki kadın profilinde de ciddi bi değişimden bahsedebiliriz. Güneydoğu kadını artık 'oyumu ben kendim kullanacağım' diyebiliyor. 'Benim adıma karar veremezsin' diyebiliyor.

Taşımalı bir eğitim sistemimiz var biliyorsunuz. Bu bölge için 'taşımalı oy kullanımı' gibi bir sistem ileride tartışılabilir. Bu aşiret ve kitlesel etkiyi önemli ölçüde kıracaktır. Köylünün rengi belli aslında. Ama diyor ki yıllardır A vatandaşı ile birlikteyim. Tasvip etmese bile oyunu ona vermek zorunda kalıyor. Eğer siz bunu taşımalı yaparsanız. Dünya kadar güvenlik masrafı yapacağınıza köylünün giderlerini karşılayarak onun ilçede ya da merkezde oy kullanmasını sağlarsanız husumetler de ortadan kalkar.

Mesela Abdulkerim Gök’e oy verilmedi, “yıllarca senin köyden bana oy çıkmadı ha” diyorsunuz. Dolayısıyla arada bir kırgınlık oluşuyor. Bu bir teklif olarak belki düşünülebilir diyorum.

Bu sonuçta işin sırrı diyebileceğimiz nokta nedir sizce...

Bilinen bir gerçek var ki, Şanlıurfa’da resim çok nettir. İşin sırrı hizmettir, insan eksenli siyasettir. Urfalı tercihini bizzat Başbakan Erdoğan ve arkadaşlarından yana koymuştur. Biz bu insanlara giderken sadece şunu dedik. “Allah aşkına bunun dışında var mı?” dedik.

Amca diyordum birine; 'kaç yaşındasın' '75 yaşında..', 'Böyle bir şey gördün mü?' diye soruyordum. 'Görmedim evladım' diyor ve çekip gidiyordu. Başka bir şey söylemeye hacet kalmadan…

Gidilmedik yer sizin değildir. Sıkılmadık el sizin değildir. Başlarken böyle başladık. Cenabı Hak bu listede olmayı bize nasip etti. Sonuç Cenabı Hakkın bir takdiridir. Karar verilmişse ne yapsanız da siz bunu değiştiremezsiniz.

Urfa’da 12 milletvekilinin 10’unun kazanılmasında Sayın Faruk Çelik’in ne kadar etkisi oldu?

İnanılmaz etkisi oldu. Sayın Başbakan’ın arkadaşları politika yapmıyor siyaset yapıyor. Faruk Bey’le omuz omuza birlikte ciddi bir çalışmanın içine girdik. Hepimiz birbirimize o kadar alıştık ki… Kendisi iki gün bir programı dolayısıyla bizden ayrılmak durumunda kaldık. Hepimiz bir boşluk hissettik. Bunun yanında listede bir bakan var olgusunun yeri başka tabi…

Bunun yanında Şanlıurfa’da bazı yazar çizerler ‘neden dışarıdan birisi geldi’ diye bir söylem ortaya attı. ‘Birileri slogan yazdılar; “Ne Artvinli, ne Bursalı ne Mardinli” diye… Onlara cevaben şunu söyledim: 'Urfa’da vali yabancı. Dışarıda Urfalı valiler var onları alalım Urfa’ya… İçeride dışarıdan insanlarımız var onları gönderelim. Yabancı üniversite öğretim görevlileri var gönderelim. İl müdürleri var gönderelim.' Böyle bir şey olabilir mi? Kardeşinizde olsa evladınızda olsa öz be öz Urfalı da olsa, size hizmet etmeyecekse o Urfalı değildir. Sadece kimlikte Urfalıdır.

Sayın Faruk Çelik hiç kimseyi geri çevirmedi. İnanılmaz mütevazı bir insan. Bir insan bu kadar mı sabırlı olur. Bir insanda bu kadar mı sinirler alınmış olur? Genç bir siyasetçi olarak öğrenmem gereken bir şey var varsa bu Faruk Çelik’in sabırlılığıdır. Bu konuda kendisini bir rehber edindim. Asla kimseye insanlara tepeden bakma gibi bir hareketini göremezsiniz. Birinci sırada yeri garanti, çalışmasa da olur dersiniz. Asla bizimle birlikte gecesini gündüzüne katarak çalıştı. Sayın Başbakan’ın arkadaşları böyledir. Kendisi bize 'ben 12’inci sıradayım. Kazanırsak 1’e çıkacağım' derdi. Katkısı gerçekten inanılmazdı. Urfa’da her yönüyle insanlarla örtüştü ve kucaklaştı. Her seçim bürosu kim açtıysa 'Faruk Gök' dediler, 'Faruk İzol' dediler… 170’in üzerinde köyleri gezdi. Köylü, “Bakan benim köyüme gelmiş” diye gurur duyuyor, onur duyuyor. “Devlet buraya gelmiş” diyor. Şivan Perver’in babasına gittik. Ayağa kalktı, “Devlet bana gelmiş” diyor.

Birilerine sınır çizerek “bu sizindir bu bizimdir” derseniz zaten olay biter. Zaten insanlar ötekileştirilmeye hazır, “beni dışladı” diyor. Ama biz öyle yapmadık. İlk günden beri “birlikte başaracağız” dedik. 12 kişi el ele verdik. Sayın Başbakan’ımızda bu takımın teknik direktörü olarak başımızda oldu. Sadece görüntüde değil gönülde de birlikte olduk. Bugün olduğu gibi yarın da olacağız inşallah.

DEDİKLERİMİZİ YAPMAZSAK KAPINIZA GELDİĞİMİZDE BORÇ SENEDİMİZİ ÖNÜMÜZE KOYUN

Urafalı tarafından hizmet ekibine seçildiniz? Neler vereceksiniz bu karşılık olarak millete?

Faruk Bey’le birlikte bizzat herkesle baş başa vererek Urfa için projeler planladık… Allah nasip ederse sadece Urfa’da 4 yılda 400 projeyi hayata geçirmeyi planlıyoruz. Ben bunu bir borç senedine benzetiyorum. Alacaklı Şanlıurfa halkı, borçlu Ak Parti ve seçilen milletvekilleri… Bu taahhütnamenin bir nüshası partimizin internet sitesinde mevcuttur. Biz bu 400 projeyi önlerine koyuyoruz.

Bu bir resmi belgedir. 100 bin civarında dağıtıldı. Senette nasıl yazan borcu ödemezsen icralık oluyorsan, hapse giriyorsan, bunun da yaptırımı var. Bir dahaki sefer önünüze geldiğimizde bu 400 proje ile ilgili belgeyi koyun önümüze; “Neye geliyorsun? Ne yüzle geliyorsun? Sen bu yapacağım dediğin projeleri yaptın mı?” diye sorun.

Ben yerel yönetimde görev aldığım dönemlerde de tartışılan bir şey vardı. Şanlıurfa Büyükşehir olsun. Şanlıurfa ilçeleriyle beraber planlanarak büyükşehire dönüşüyor. 3-4 ay sonra Allah’ın izniyle bu gerçekleşecek. Abide kavşağı ile ilgili büyük bir planlamamız var. 2013’te bitecek.

Urfa’yı meydanlarına kavuşturacağız. Meydanı hiç yok diyebiliriz Urfa'nın…

Şanlıurfa sadece isotla bilinmemeli. Şanlıurfa sadece Balıklıgöl ile bilinmemeli… Dünyanın en eski medeniyeti kadim şehir. Bilinmeyen tarihini gün yüzüne çıkarmalıyız Urfa’nın… Bu konuda uluslararası çalışmalar da yapılmalı… Bunları yaparsanız marka şehir olursunuz. Dünyanın seni bildiği ölçüde marka şehir olabilirsiniz. Urfa denince isot akla gelir ama Antep fıstığının yüzde 75’e yakını Urfa’nındır. Adı Antep fıstığıdır. Niye? Paketlenmesi ve pazarlaması Antep’te yapıldığı için.

1600 yataklı şehir hastanesi yapacağız. Bunlar artık bu şehre gerekli olan şeyler.

Yerel seçimde Ak parti ile ters düşen Fakıbaba’nın sonuca etkisi olmadı mı?

Şanlıurfa seçmeni nerede ne zaman ne yapacağını çok iyi biliyor. Seçmen belli dayatmaları sevmiyor. “Şuraya ver” deyip adres ve sopa gösterilip oy verdirilmeye çalışıldı, zorbalıklar yapıldı dedirtecek seçmen değildir Urfa seçmeni.

Bunun yanında biz bu taahhütnameyi hazırlarken Belediye Başkanımız Sayın Fakıbaba ile de bir araya gelip görüşlerini aldık. Bu “ötekidir” çağırmayın demedik asla. Urfa’ya hizmet için neler yapmamız gerekiyor diyerek birlikte hareket ettik. Kendisinin bu konuda göstermiş olduğu duyarlılığa da sonsuz teşekkür ediyorum. Bizi hiçbir zaman kırmadı.

Fakıbaba ile bir küslük görüşmeme durumu sözkonusu değildir.

Urfa’yı köy köy kapı kapı dolaştığınızı söylediniz? Günde kaç mırra içtiniz?

Bilirsiniz Anadolu halkının misafirperverliğini… Kapısına geleni bir şey içirmeden boş çevirmek istemez. “Hocam bak geldiniz bir çayımızı kahvemizi içmediniz” diye sitem eder. Ceylanpıanr’ın en ücra köylerinden Akçakale, Harran, Suruç çevresi daha çok Ortadoğu kültürü ağırlıklı olduğu için bir günde 100’ün üzerinde kahve içmişizdir sanırım… O içtiğimiz mırraların hatırını hesaplarsak Urfalıların nazarında epeyse bir hatırımız var anlaşılan…

Ben Urfa’yı çok seviyorum. Annem Kürt, babam Kürt, eşim Türk. Eşim Amasyalıdır kendisi.., Ama eşim de bir o kadar seviyor Urfa’yı… Şimdi Ankara’ya gitme planları yaparken bile evi götürsek mi götürmesek mi diye düşünüyoruz eşimle… Ama Urfa’ya hizmet etmek bambaşka bir şey… İnşallah Urfalılara hizmete layık oluruz. Yükümüz ağır. İnşallah Cenabı hak mahcup etmez… Niyetimiz iyi inşallah akıbeti de hayırlı olur.

Bir kaç gün içinde Meclis’te yemin ederek parti rozetinizi çıkarıp, milletin rozetini takacaksınız. O rozeti taktığınız zaman önceliğiniz kendi partinizin insanları mı olacak yoksa Urfa halkının genelini mi kucaklayacaksınız?

Kayıtlarda vardır. İki gün önce Kanal Urfa Televizyonu'nda Urfa halkına bir teşekkür mesajı verdik. Sayın Başbakan’ın bu konuda seçim gecesi yapmış olduğu konuşma bizler için çok önemlidir. 'Oy veren vermeyen, ötekileştirmeden, gönlümüzü açarak, şu belediye bu belediye demeden, şu insan bu insan demeden herkese eşit bir mesafede olmak genel düsturumuzdur.' Ahdimiz bu yöndedir. Bunu her ne kadar bütün siyasetçiler söylese de biz bunu politika yapmak için değil yürekten söylüyoruz. Ak Parti bir siyaset akademisidir. Bizim siyasetimizde 'dün dündür, bugün bugündür' yoktur. Bu anlayış olmadığı için bu ülkenin gelmiş olduğu nokta ve kazanmış olduğu ivme ortadadır.

Seçim sürecinde halka bir şey dağıttınız da mı Urfalı size bu teveccühü gösterdi?

Hiçbir şey dağıtmadım. Gönlümüzün dışında hiçbir şey dağıtmadık. Para ile bu insanları bir noktaya getirirseniz yarın para bittiğinde bu insanlar size sırtını döner. Gönle hitap ederseniz millet sizi arar ve sorar.

Çanaktaki parayı dağıtmak kolay. Ama siz önce o çanağı doldurmayı başarmalısınız. Bu milleti artık akılsız ve cahil yerine koymayı bırakın. Vatandaş soruyor; “Allah aşkına bu ne yaptı da onu dağıtacak. Bir daha bizi benzin mazot kuyruğuna mı mahkum edecek. Karaborsada ben çay tüp mü alacağım” diye soruyor. Vatandaş neyin ne olduğunu çok iyi biliyor. Türkiye artık emin ellerdedir.

Sıkıntıları çok iyi biliyoruz. Sıkıntıları biliyorken geriye gitmek doğru değildir. Biz millet için yapılması gerekenleri yapacağız. Takdiri önce Allah'tan sonra milletten bekliyoruz.

HABER 7

Kaynak : haber7.com




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —