Suriye Müslüman Kardeşler Cemaati Şura Meclisi Üyesi ve eski Genel Sekreteri Ali Sadrettin El-Bayanuni, özellikle seçimlerden sonra Türkiye'yi yönetenlerden Suriye'de durumun gelişmesi ile daha fazla bağdaşan tutumlar almasını beklediklerini söyledi.
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Ortadoğu Danışmanı Doç. Dr. Veysel Ayhan ve ORSAM Ortadoğu Uzmanı Oytun Orhan, Londra'da ikamet eden Ali Sadrettin El Bayanuni ile 11 Haziran'da internet üzerinden görüştü. El Bayanuni'nin Suriye'deki gelişmelerle ilgili görüşleri ORSAM internet sitesinde yayımlandı.
Suriye Müslüman Kardeşler örgütünün Suriye'deki ayaklanmada doğrudan bir rolü olup olmadığı ve bir seçim olması durumunda Suriye toplumunun ne kadarının kendilerini destekleyeceği sorusu üzerine El Bayanuni, 'Suriye'de yaşanan ayaklanma hareketini bir milli direniş hareketi olarak nitelendirmenin doğru olacağını, bu direnişe değişik siyasal ve toplumsal bağlılıkları olan tüm vatan evlatlarının katıldığını' söyledi.
'Hiç kimse bu devrimi kendine mal edemez' diyen El Bayanuni, 'Bize destek verenler diğer vatandaşlarla birlikte toplumsal harekete katılıyor. Hiç kimse direkt olarak bir talimat almıyor. Biz halk hareketi ile içiçe olduğumuzu ve bu hareketi desteklediğimizi ilan ettik. Hiçbir ulusal üstünlük ya da güç gösterisinde bulunmayı düşünmüyoruz. Bundan dolayıdır ki biz kendimiz için bir sosyal oran belirlemeye uğraşmıyoruz' diye konuştu.
El Bayanuni, 'bazı reformlar yapılarak Beşar Esad ile yola devam edip edemeyecekleri' sorusu üzerine, Suriye devletinin gerçek bir demokratik rejime kavuşması için modern esaslara göre yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğunu, bunun da kısmi veya şeklen reformlarla gerçekleşemeyeceğini söyledi. 'İhtiyaç olan şey Suriye'de yeni, uygar, demokratik, çok partili, iktidar değişiminin yaşanabildiği, hukukun üstünlüğünün yer aldığı bir yapı inşa etmektir' diyen El Bayanuni, bunun şeffaf bir ortamda yapılması gerektiğini belirterek şunları söyledi:
'Bazıları rejimin gerekli değişiklikleri direkt olarak yapmasını umuyordu. Şimdi biz vaatlerin hiçbir yararının olmayacağı aşamadayız. Çok acil somut icraatlara ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak adımlar tersi yönde atılmaktadır.'
ESAD GİDERSE...
El Bayanuni, Beşar Esad rejiminin yıkılması durumunda ülkede öngördükleri siyasi yapıyla ilgili olarak şöyle konuştu:
'Osmanlı Devleti 20. Yüzyıl başında yıkıldığı zaman Suriyeliler genel Suriye Kongresi'ne katılacaklarını ilan ettiler. Sykes Picot Anlaşması ve Fransız işgali gerçekleşmeden Kongre'de yeni devletlerinin esaslarını inşa ettiler. Birçok taraf, Suriye'de rejimin alternatifi olmadığı iddiası ile korku yaymaya çalışmaktadır. Biz yeni bir devlete geçişin kolay olacağını söylemiyoruz. Çünkü dikta rejimi sivil toplumun üzerinde durduğu birçok temelleri yok etti. Ancak bu geçiş hiçbir zaman korkunç olmayacaktır. İslami akımın geçmişte Genel Suriye Kongresi’nde aktif bir varlığı olmuştur. Lübnanlı Şeyh Reşit Rıza bir aşamada Kongre'nin başkanlığını üstlenmiştir. Ayrıca Müslüman Kardeşler Cemaati, Suriye'nin demokratik süreçlerinde aktif olarak yer almıştır. Dr. Mustafa El Sebci Millet Meclisi Başkan Yardımcılığı'nı üstlenmiştir. Biz gerçek bir ulusal ortaklıktan başka bir şeye özenmiyoruz. Bu ortaklık içinde Cemaatimizin de aktif rolü olsun istiyoruz.'
Müslüman Kardeşler'in 'laiklik' ilkesine bakışı konusundaki soruyu yanıtlayan El Bayanuni, 'terimler savaşına girmek istemediklerini' belirterek, 'Laiklik, Hıristiyan Avrupa tarihinde kilise ile saray arasındaki husumet ilişkilerinden doğan bir olgudur. Teokratik dini devlet, tarihi olarak ve ayrıca Müslümanlar tarafından da kabul edilmeyen bir olgudur. Medeni hukuk hocalarının üzerinde toplu olarak mutabık kaldıkları üzere İslam şeriatı'nın (hukuku) özü sivil ve uygar bir şeriattır. Yönetenler ile yönetilenler arasındaki sözleşmeden başlamak üzere tüm medeni sözleşmeler rızaya dayalı sivil sözleşmelerdir. Tüm şeriat alimlerinin bütününün mutabakatına göre millet (ümmet) otoritenin (yasama, yürütme, yargı) kaynağıdır. Yöneten ise otoritesini kendisine özgür ve toplumsal bir iradeyle biat eden halk'tan (ümmet) alır. İşte bu bizim talep ettiğimiz medeni devletin özüdür' diye konuştu.
'Ahlaki boyutu devletten ayırmanın, dünyayı mali ve kişisel yolsuzluk durumuna sevk ettiğini' öne süren El Bayanuni, buna rağmen Suriye muhalefetini seçim sandığı sonrası çatışmalarına sürüklemenin uygun olmadığına inandıklarını, Suriye halkının seçenekler arasından istediğine göre karar verme hakkına sahip olacağını söyledi.
Suriye'deki, Arap Aleviler, Dürziler, Hıristiyanlar gibi diğer dinsel gruplara bakışları ve ilişkilerinin sorulması üzerine El Bayanuni, Suriye'de Sünni Arap teriminin kullanılmasını sevmediklerini belirterek, 'Suriye toplumu evlatlarının ezici bir çoğunluğunun Müslüman ve Arap' olduğunu kaydetti.
'Yine de biz vatandaşlık devletinin kurulması için çalışıyoruz. Buna göre vatandaşlar vatana bağlılıkları açısından eşittir ve vatandaşlık konusu tek başına hak ve yükümlüklerin esasıdır' diyen El Bayanuni şunları söyledi:
'Böylece halkın eşit olduğu devleti kurabiliriz. Bu devlet içinde Müslüman, Hıristiyan, Arap, Kürt, Sünni, Alevi ve Dürzi toplulukların hepsi hukukun egemenliği ve sivil devletin gölgesi altında eşit olurlar. Suriye oluşumunun renk çeşitliliği bu vatanın varlığının tarihi ile paraleldir. Bu çeşitlilik ülkemiz için bir zenginlik olmuş ve hiçbir zaman zulüm, bölünme veya bölmek için faktör oluşturmamıştır.'
Suriye'de Kürtlerin hangi taleplerinin karşılanabilir, hangilerinin karşılanamaz olduğu sorusunu yanıtlayan El Bayanuni, 'tüm Suriyeli vatandaşların hakla ilgili adil taleplerinin yanında olduklarını, tüm oluşumlar için bu hakları desteklediklerini söyledi. Bayanuni, 'Çünkü bu haklar milli taleplerin bir parçasıdır. Biz bir bildiri yayınlayarak Kürt meselesi konusunda tutumumuzu belirledik. Biz güçlü merkezi yapı ile yerel faaliyetleri destekleyen ademi merkezi anlayış arasında bir yol çizmek istiyoruz. O zaman hedeflerimizi gerçekleştirecek olan ulusal denklememizi kurmuş olabiliriz' dedi.
TÜRKİYE VE SURİYE İLİŞKİLERİ
Türkiye ve Suriye ilişkilerinin 'dini, tarihi, kültürel ve coğrafi' boyutlara sahip olduğunu belirten El Bayanuni, Türkiye'nin uyguladığı politikayı şöyle değerlendirdi:
'Türkler, ister halk seviyesinde ister devlet olarak Suriye halkına karşı büyük bir yakınlık gösterdiler. Ancak Suriye'deki durumun ilerlemesi sadece duygusal değil daha çok pratiğe yönelik somut tutumları gerektirmektedir. Biz özellikle seçimlerden sonra Türkiye'yi yönetenlerden Suriye'de durumun gelişmesi ile daha fazla bağdaşan tutumlar almasını beklemekteyiz.'
El Bayanuni, 'Türkiye'nin şu an uygulamakta olduğu politikadan daha fazla neler yapabileceğini düşünüyorsunuz?' sorusunu, 'Biz Türkiye'nin Suriye halkını savunmak üzere uluslararası ve bölgesel bir tutumun lideri olmaya doğru yöneldiğine inanıyoruz. Türkler bir yandan sisteme daha çok baskı yapmaya çalışacak, diğer yandan da vatandaşları desteklemeye çalışacaktır' diye yanıtladı.
Kaynak : haber7.com