Tarih: 01.01.0001 00:00 678

BDP'lilerin kaos çağrıları neye hizmet ediyor?

Kürtlerin eşit yurttaşlar olması için Meclis'le işbirliği yapması beklenen BDP’liler, sanki ülkede her şey eskisinden daha kötüymüş gibi davranıyorlar...

BDP

Faili meçhuller-faili malumlar, yakılan köyler, zorunlu göçler, sıradan insanlar üzerinde uygulanan akılalmaz psikolojik savaş yöntemleri…

90 lı yıllar, Güneydoğu’da yaşayan ve “ben kürdüm” diyen herkes için kabus dolu yıllar olarak geçti.

Aynı dönemleri, parlamentoda siyaset yapmak isteyen BDP çizgisindeki kürt siyasetçilerin ‘enselerinden bastırılarak’ polis araçlarına bindirilip cezaevine yollandığı yıllar olarak hatırlıyoruz.

***

Bugün gelinen noktada, bütün o yaşananları vicdan sahibi sahibi herkes, yüzünü buruştararak hatırlıyor.

Zaten yaşananların ardından devlet dediğimiz soyut aygıtın temsilcileri sonradan ‘özlü özeleştiriler’ yaptılar.

Devletin o dönemdeki sahibi olan generaller, birkaç yıl önce “bize kürt yok diye öğrettiler, baktık ki varmış. Asimile olurlar diye düşündük ama olmadılar” türünden içinde ‘tragedya’ da barındıran açıklamalar yaptılar.

Ve Ak Parti’nin demokratikleşme adımlarıyla devlet, güneydoğu halkını kucaklamakla kalmadı, kürt kimliğini inkar ve asimilasyon politikalarına son verildiğini başbakanın ağzından cümle aleme duyurmuş oldu.

***

İnsan hakları, demokratikleşme gibi evrensel ilkeleri baz alarak bakarsanız, Güneydoğu giderek normalleşiyor.

Artık terörün istismar edeceği ihlaller çok azaldı.

Ama şimdi bir başka sorun karşımıza çıktı.

Bu süreci hızlandırıp, Kürtlerin eşit yurttaşlar olması için devletle, hükümetle, meclisle işbirliği yapması beklenen BDP’liler, sanki ülkede her şey eskisinden daha kötüymüş gibi davranıyorlar.

Yapılan iyi şeyler, onları hiç mutlu etmemiş görünüyor.

Anladığım kadarıyla onlar, Kürtleri ve Güneydoğu’yu kendileri yönetmek istiyorlar ve onun için böyle davranıyorlar.

BDP’lilerin yaptıkları en kötü şey ise, sürekli her sıkıntılı dönemde sorunların çözümüne katkı vermek dururken, dayatma ve tehdit dili kullanıyor olmaları.

***

Bunun son örneğini, YSK’nın Hatip Dicle kararı sonrası görüyoruz.

Elbette 78 bin kişinin oyunu alan bir kişinin milletvekilliğinin iptal edilmesi hiçte hoş bir durum değil.

Her şeyin iyiye gittiğini düşündüğünüz bir ortamda bu tür bir vaka ile karşılaşmak insanı huzursuz ediyor.

Sonuçta BDP’lilerin Yargıtay’ın ilgili dairesinin seçimlere çok kısa bir süre kala Dicle ile ilgili davasını sonuçlandırıp vekil olmasının önünü tıkamasına (krizin asıl kaynağı budur, YSK’nın önündeki yasayı uygulaması değil) tepki göstermeleri de anlaşılır bir şey.

Ve elbette hiç kimsenin “seçmenlerin oyu eşittir ama, kürt seçmenlerin oyu daha az eşittir” deme hakkı yok.

***

Burada yanlış olan BDP’lilerin tepki gösterirken aldıkları boykot kararı.

Böyle bir tablo karşısında aklı selim sahibi herkes, parlamentodaki bütün partiler (MHP’yi hariç tutsak bile) gerekli yasal düzenlemeleri yapıp bu tür krizlerin yeniden yaşanmaması için gerekli güvenceleri içeren açıklamalar da yaptılar. (Bülent Arınç’ın 2002 deki  düzenlemelerin aynısını yapabiliriz açıklaması ve CHP Parti sözcüsü Bihlun Tamaylıgil’in bu konuyla ilgili yasal düzenleme yapmaya hazırız açıklamaları)

Herkes bekliyordu ki, BDP’liler “asıl şimdi mecliste olmamız lazım” deyip yasal düzenleme için teklifte bulunacaklar.

Ama onlar öyle yapmadılar.

Krizi daha da derinleştirmek istermişcesine parlamentoyu boykot etmeye karar verdiler.

Şimdi dayatmada bulunuyorlar ve tehdit ediyorlar.

Doğrusu onların bu dayatmaları, yaptıkları kaos uyarıları, bana ancak Ertuğrul Özkök’ün “411 el kaosa kalktı” manşetini hatırlatıyor.

Çünkü bu çağrılar, onların da arzuladıklarını düşündüğümüz yeni Türkiye’ye değil, olsa olsa Özkök’ün rüyalarında kalan eski Türkiye’sine hizmet ediyor.

***

Meseleye bir de şu tarafından bakmanızı öneririm.

Hatip Dicle’nin mahkum olmasına yol açan demeçlerin benzerlerini hatta daha fazlasını bugün BDP çizgisindeki herkes söyleyebiliyor.

Benimsenmese de, onların aykırı görüşlerine herkes tahammül edebiliyor.

Eskisi gibi her görüş ifade eden için dava da açılmıyor.

Yeni anayasa için uzlaşma sağlanırsa eğer, bu son kriz de, ileride Türkiye’nin siyasi hafızasında ‘eski Türkiye’ye ait’ hoş olmayan bir fotoğraf karesi olarak kalacak.

BDP’lilerin önünde Kürtlerin eşit yurttaşlar olması için değerlendirebilecekleri müthiş bir fırsat vardı bu dönemde.

Ama onların ilk adımı, akıllarına gelen ilk şey, bu umutları ilk günden azaltmaya başladı.

‘Kürt sokağına’ duyurulur…

Mehmet Acet - Haber 7acetmehmet@hotmail.com

Kaynak : haber7.com


Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.