Tarih: 30.06.2011 08:33

Caz Festivali'nin onur ödülü Okay Temiz'e

Facebook Twitter Linked-in

Caz Kalpli İstanbul” temasıyla bu yıl 18.’si düzenlenen İstanbul Caz Festivali, bu akşam saat 20.30’da The Marmara Esma Sultan’da gerçekleştirilecek açılış töreni ve konseriyle başlıyor. Törende, festivalin bu yılki “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” bir ustaya, Okay Temiz’e veriliyor.

Müzik kariyeri boyunca Anadolu’nun sesleri ve müziğini, caz ve güncel müzikler ile birleştiren, dünyanın çeşitli yerlerinde konserler veren, Türkiye’den de pek çok müzisyeni keşfedip uluslararası sahneye taşıyan Okay Temiz’le 50 yıllık müzik serüveninden merak edilen konuları konuştuk.

- Öncelikle, bir hayli geriye giderek, vurmalı çalgılara yönelme sürecinizden başlamak istiyorum. Bu bilinçli bir tercih miydi yoksa tesadüfi gelişmeler mi yaşandı?

Perküsyona geçmem zaman içinde oldu. İlk başlarda davul çaldım, Türkiye’de dans müziği yapan orkestralarda bile davul çalarken yanımda hep tumba, konga gibi Latin müzik aletleri vardı ve bunları davul takımı ile birleştirdim ki bu 1960’larda başladı. Seneler ilerledikçe de davulun yanında vurmalı aletlere olan ilgim arttı, tabii bu ilgi benim davul çalma tarzımı da etkiledi ve kişiselleştirdi. 1967’de İsveç’e gitmemle, orada tanıştığım sayısız vurmalı çalgı ustaları ile çeşitli çalışmalar yaptık. Davulu hangi tip müzikle, vurmalı çalgıları ne tip bir kombinasyonda kullanacağım giderek biçimlendi, kendi tarzımın oluşmasını sağladı.

- Ritim duygusuna çok önem veriyorsunuz, hatta bunun için bir ritim atölyesi dahi açtınız. Ritim duygusunu öğrenmek sizce neden bu kadar önemli?

Her şeyde, her yerde ve ortamda ritim vardır. Ritim atölyesinde bu farklılığı anlama duygusunu ortaya çıkarıyoruz. Ritim duygusunun kişiye katkılarını şöyle sıralayabilirim: Refleks açma, beyin jimnastigi, dinleme sanatı, grup-takım çalışması disiplini, doğaçlama duygularının gelişmesi, gizli hislerin, duyguların açığa çıkması ve ritmin zaman içinde akışının öğrenilmesi ve tüm bu unsurların kişiye verdiği güven duygusu...

- Bu aslında pek çoklarının merak ettiği bir soru, stilinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Kendi stilime bir isim vermek yerine, stillerin birleşmesi sonucu çoksesli bir dünya müziği diyebiliriz. Bunun nedeniyse klasik müzik, avangard caz, standart caz, Türk müziği, Afrika folkloru, Hint müzikleri, Latin müziği, dini temalı ezgiler, sufi müziği, dans müzikleri, rock ve pop gibi çok değişik tarzlarda müziklerle ilgilenmiş ve tüm bu müziklerden beslenmiş olmamdır.

- Geleneksel Türk müziği motiflerini cazın içinde kullanan bir sanatçısınız. Bunu ilk yaptığınızda ne tür tepkiler aldınız?

Türk motifleri, ezgilerini caz müziğine uygulamam 1968’de Stockholm’de Muvaffak Falay ile başladı. Muvaffak Falay, Amerikalı trompetçi Don Cherry, ayrıca vokal ve basçı Johnny Dyani ile yaptığımız müzik tarzı çok yeniydi ve daha önce duyulmamıştı. Avrupa’da başta Almanya ve Fransa olmak üzere çok sayıda ülkede ve önemli festivallerde sahne aldık, çok olumlu tepkiler aldık. Esas olumsuz tepkilerde aslında Türkiye’den gelmişti o dönem, çünkü grupta vokalist olmayışı bizim yaptığımız müziğin kolay anlaşılamamasına neden oldu.

- Çalışmalarınızı bir süre İsveç’te, sonrasında ise Finlandiya’da sürdürdünüz. Bugün artık Türkiye’desiniz. Türkiye’de planlarınızı hayata geçirebiliyor musunuz? Türkiye’nin caz ile ilişkisi nasıl?

Kalkınmakta olan Türkiye’de planların hayata geçmesi biraz zor. Caz müziğe ve kültürel odaklı işlere ciddi bir devlet desteği gerekir. Türkiye’de bir caz konservatuvarı yok, okullarda bundan hiç söz edilmiyor, caz müzisyenleri tarafından bireysel olarak verilen çalma ve öğretme mücadelesi caz müziği çalarak yaşamaya yetmiyor, istediğim projeleri bireysel olarak gerçekleştirme çabası içindeyim.

(Cumhuriyet)

Kaynak : haber7.com




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —