Yeni bir şeyler ortaya koymanıza gerek yok yanlış giden şeyleri ortadan kaldırın bu millete hizmet için yetip artar. Durum bu kadar basit.
Aslında keşke başkandan evvel cemaat hareket etseydi de bu tek tip monoton ve bir o kadar da dinleyiciye saygısız vaaz usulüne “yeter” deyip de kaldırsaydı.
Ne de olsa yeter deyip kaldırmak cemaat dinamizmine daha çok yakışır.
Kaldırılan yanlış uygulamalardan biri de bayram namazları başta olmak üzere kutsiyet arz eden önemli günlerde camii içinde cemaatten saf saf dolaşıp para toplanmasıdır.
Mihrabın önüne kadar ellerinde para torbalarıyla dolaşan cami dernek görevlileri yaptıkları şeyin ne denli adap dışı olduğunu bir türlü fark edemedi.
Çünkü bu uygulama yukarıdan gelen bir yasakla son buldu. Keşke dini uygulamaya dair yanlışlar yasaklarla, kanunlarla ve tüzüklerle değil İslami ölçütlerle ayırtına varılıp sonlandırılmış olsa.
Örneğin camide konuşup gülüşen çocukların rahatsız edilmemesi için Diyanet illa bir genelge mi göndermesi lazım. Aklı başında, merhamet ve insaf sahibi her Müslüman çocukların camilerde melekler kadar serazat olduğunu bilmesi gerekmez mi?
Allah resulünün mescitte savaş oyunu oynayan çocuklara hiç dokunmadığını, oyunlarını rahat oynamaları için bir kenara geçip oturduğunu hiçbir imam bu cemaate anlatmaz mı?
Sahi imamlar camiye gelen cemaate ne anlatırlar? Belli bir programları olmadığı kesin. Sözgelimi Cuma günü namazdan evvel sair vakitlerden çok daha fazla cemaatin camide toplanacağını dikkate alarak pekala sıkı dokunmuş bir konuşma hazırlayabilirler.
Hatta daha konuşma gerçekleşmezden evvel hazırlıklarına biraz heyecan ve adrenalin yüklemeleri hiç de fana olmaz.
Kasaba meydanında halka konuşmanın bir heyecanı ve coşkusu oluyor da Cuma günü namaz öncesi hatibin cemaate vaaz etmesinin neden coşkusu olmasın?
Din dili hayata sırtını dönmeden hayatı dinle tefsir eden bir dildir. Diğer bir tabirle din, hayatiyet bulduğu zaman yaşayan, kültür haline gelen bir hakikat menbaıdır.
Hayattan beslenmeyen, yaşayan bir dilin tezahürlerini taşımayan bir din camit,donuk ve ölü bir dindir.
Ölü din ölü bir dilin insafına terkedilmiş olan dinidir ki böyle bir dinin gönüllü anlatıcıları hiçbir zaman eksik olmaz.
İçtihat kapısı, icma penceresi ardına kadar kapalı, kıyas yolu engebeli ya da tıkalıdır.
Bizim düşünmemize hele din hakkında fikir yürütmemize hiç gerek yoktur, zira düşünülmesi gereken ne varsa bizim yerimize zaten büyüklerimiz düşünmüştür.
Kuran’ı biz değil en iyi ölüler anlar. O halde dirilerle beyhude yere uğraşıp duracağımıza ahkam-ı ilahiyeyi ölülere okuyalım, problem çıkmasın.
Kırk bin hatim ve kırk bir yasinlerden bir türlü sıra Kuran’ı kendi dilinden anlayarak baştan sona okumaya gelmez. İmamla cemaat arasında bahsettiğimiz bu din dili tesis edilmediği için imamlarımızın bir çoğu ne yazık ki yukarıda örneklerini sunduğumuz şekliyle cemaat diline ve dinsel törelere teslim olmuştur.
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez’in imamların namaz kıldırma dışında cemaati eğitme,halkı aydınlatma misyonlarının da olduğunu yeri geldikçe hatırlattığını biliyoruz. Bu konuda somut çalışmalar yapıldığından da haberdarız.
Alışkanlıkların zamanla nasıl dinin yerini aldığını da bilmez değiliz. Bu yüzden camii ve cemaate dair kökleşmiş yargıların birden değişmesini beklemek safdillik olur.
Camiinin efradını camii olabilmesi için sadece namaz kılma mekanı olarak sınırlandırılmaması eğitim ve kültür faaliyetleriyle gerçek anlamına geri dönmesi şarttır. Bugün şöyle çevrenize bir bakınız, her kurumun, her oluşumun ve teşkilatın bir gençliği vardır; ama camilerin hariç.
Camii gençliği diye bir gençlik ne dile yerleşmiş ne de literatüre geçmiştir.
Diyanet İşleri kuşkusuz ki bunun farkındadır. Camii avlularını bahçeye dönüştürebilir. Özellikle Büyükşehirlerde yeni yapılan camilerin mimari estetik ölçütlere uygun olup olmadığını denetleyebilir.
Siyah cübbenin yerini krem renginin alması elbette az şey değil. Fakat dini de imamı da temsil eden sadece cüppe değil estetik mimari, ezanı güzel sesle okuyan musiki ve makam bilen müezzindir aynı zamanda.
Büyükşehirlerde yeni yapılan camilerin nerdeyse dörtte üçünün alt katları ticari dükkanlardan, süpermarketlerden oluşuyor. Acaba bu mekanlar eğitim öğretim faaliyetlerine ayrılıp, gençler ve çocuklar için kültür mekanları, yaşlılar için derli toplu sohbet ortamları için tahsis edilse daha iyi olmaz mı?
Biliyorum buna da para geliyor diye karşı çıkanlar olacak. Eğer vaazın merkezden tek tip olanına karşı isek ve bunun kablolarını kesmeyi kafaya koymuşsak zevksizliğin, klişeciliğin, köylülük ve dayatmacılığın da her tipine dur demesini bilmeliyiz.
Kaynak : haber7.com