Dürüst olalım: Gelinen bu noktada artık Yunanlıların çıkarı için yapılması gereken şey belli. Önce ödenemez hale gelmiş olan devlet borcunun bir kısmının silinip makul bir boyuta, örneğin GSYİH'nın altına inmesi gerekiyor (yani kı
Sonra da Yunan ekonomisinin yeniden büyüyebilmesini sağlayacak adımların atılması gerekli (yani iç tüketim gücü sınırlı olduğuna göre Euro'dan çıkıp devalüasyonla rekabet gücü kazanmak). Temiz bir bilanço, radikal yapısal reformlarla toplumsal değişim ve kurlardan destek alan bir ekonomik büyüme ile reformların katlanabilir hale gelmesi Yunanlılar için en doğru seçenek.
Ama olay bu kadar açık olduğu halde Almanya ve Fransa liderliğinde AB buna izin vermiyor. IMF'yi yanlarına alıp Avrupa Merkez Bankası'nı (ECB'yi) devreye sokarak Yunanistan'ın vadesi gelen borçlarını piyasaya ödüyorlar. Geçen yıl mayıs ayında 110 milyar destek verilen Yunanistan'a bunun da yetmeyeceği görülünce ikinci bir destek paketine karar verildi ve detayları üzerinde çalışılıyor.
Bu destekleri veriyorlar çünkü Yu- nanistan'ın iflası başta kendi bankaları ile Fransız ve Alman bankaları ve sigorta şirketleri olmak üzere AB finans sisteminin ve hatta ECB'nin milyarlarca Euro zarar yazmaları ve hatta bazılarının sermayelerini tamamen kaybetmeleri demek. AB hâlâ bu zararların nasıl ve kim tarafından karşılanabileceğine karar verebilmiş değil. İşin kötüsü, süreç uzadıkça zararlar da büyüyor.
Elbette Yunanistan'a destek vermekle belli bir iflas sonrasında kendi finans sistemlerine destek vermek arasında büyük bir fark yok. Hatta Yunanistan yerine kendi bankalarına doğrudan destek vermek halklarına çok daha kolay anlatılabilecek bir olay. Ama AB'nin hiç de Yunanistan'ın çıkarı ile falan ilgilendiği, Yunan ekonomisini kendi ayağı üzerinde durabileceği sağlıklı bir bilançoya kavuşturmak gibi bir niyeti yok. Endişeleri farklı.
Birincisi, herkes biliyor ki, tek başına borç affı ile Yunanistan'ın düzlüğe çıkması mümkün değil. Yunan ekonomisinin (ve Portekiz, İrlanda, İspanya ve hatta İtalya gibi sorunlu ekonomilerin) rekabet gücü kazanabilmeleri lazım. Bunu devalüasyonsuz yapmak çok büyük toplumsal sıkıntılar çıkarabilir. Çünkü bu ülkede reel ücretlerin/alım gücünün devalüasyon ihtiyacı kadar (%50 ve üzerinde) düşmesi, yani bir yoksullaşma süreci demek. Yunan halkı bunu kaldıramaz. Ortalık karışır. Devalüasyon yapabilmek için ise Yunanistan'ın (ve belki de diğerlerinin) Euro'dan çıkması gerekiyor. AB, uğruna büyük politik savaşlar verdiği Euro sistemini maalesef riske edemiyor.
İkincisi, Yunanistan'ın iflası Pan- dora'nın kutusunun açılması anlamına gelebilir. Belki bugün kimin Yunanistan'a ne kadar riski olduğu biliniyor ve bunun hazmedilebileceği anlaşılıyor. Ama olay artık Yunanistan'ın çok ötesinde. Yunanistan borcunun bir kısmını silerse Portekizlilerin, İrlandalıların ve hatta İspanyolların ve İtalyanların canı patlıcan değil. Onlar da uzun sürecek bir yoksulluk yerine borçlarının bir kısmının silinmesini isteyebilirler. Ve bu gündeme geldiğinde kimin kime nasıl bir riski olduğu pek bilinmiyor.
Bu iki temel sebepten dolayı bugün Yunanistan'ı kurtarmak AB'nin kendisini kurtarması anlamına gelmiş durumda. Bunun en güzel ispatı da Fransız bankalarının sözümona Yunanistan'a destek için ortaya koydukları plan. Vadesi gelen ellerindeki Yunan devlet tahvillerinin %30'unu cebe koyacaklar, kalan kısmın %30'unu da düşük riskli ülke tahvillerine koydurup garantileyecekler. Kalan kısım da Yunan ekonomisinin büyüdüğü oranda %8,5'e kadar çıkabilecek ama en az %5,5 ödeyecek 30 yıllık Yunan tahvillerinde duracak. Bugün Yunan tahvilleri için %50 iflasın bile yetmeyeceğinin tartışıldığı düşünülürse böyle bir planla Fransız bankaları %25 civarı bir kayıpla kurtulmanın hesabındalar. Yunan ekonomisi nasıl büyüyüp de bunu ödeyecek diye tartışan yok. En az kayıpla nasıl kurtarılır ona bakılıyor. Bunları gören piyasalar Yunanistan ve diğerlerinin tahvillerini alıp da kuyunun içine düşmüş olanlarla yer değiştirmek ister mi?
Zaman kazanmanın faydası da var. Fransız ve Alman bankaları başta olmak üzere AB bankaları Yunanistan ve diğer sorunlu ülkelere zaman içinde risklerini azaltıyorlar. BIS verilerine göre Alman bankalarının 2009 sonunda 45 milyar $ olan Yunanistan riski düzenli bir şekilde gerileyerek 2010 sonunda 34 milyar $'a düştü, Fransız bankalarının riski de aynı dönemde 78 milyar $'dan 57 milyar $'a geriledi. Bu tahvilleri alanlar ise büyük olasılıkla bu işten kâr edebileceğini sanan birkaç spekülatif fon ile ECB ve ECB'nin likidite desteği sayesinde Yunan bankaları. Yunanlılar da olayın farkında ki 2010 yılında en büyük 12 Yunan bankası 46 milyar € (veya toplamın %12'si) kadar mevduat kaybetti.
Sorun artık İspanya ve İtalya
AB artık finans sistemini Yunanistan, Portekiz ve İrlanda iflaslarına hazırlamış durumda. 2013 sonuna kadar bu 3 ülkenin borçları yeniden yapılandırılacak.
Yazının devamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz
Saruhan Özel - Zaman
Kaynak : haber7.com
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.