Tarih: 16.07.2011 08:05

Oğullarını uğurlarken yaşlanan ülke...

Facebook Twitter Linked-in

Yıllardır çocuklarının ölümüne şahitlik yaparak yaşlanan ülkemizde Silvan'da topraklara yine kavrulmuş genç bedenler üst üste düşmüştü...

Bize de, bütün genç ölümlerin üzerimize kazmalar dolusu attığı umutsuzluğun altında ezilmek düşmüştü.

Binlerce kez izlediğimiz, duyduğumuz ve bugün artık dayanamadığımız 'klişelerin' gücü de tükenmişti.

Yine, analara oğulları yolcu etmenin düştüğü uğursuz iklimdeydik.

Ve bu uğursuz iklimde ısrarla akıl edemediğimiz; bütün oğullar analar için sadece 'oğuldur' ve oğulluğun 'etnik kimliği' ve yasının sınırı yoktu...

Görmediğimiz ise; oğulların göçüp gittiği bir dünyada dirliğe inanmak 'analar' için imkansızsa, bizim için de öyle olmalıydı.

Ama tabii geride kalan egemenlerin verili dünyasında herkes safını aldığı yerden 'akan kanın siyasi rantını' doya doya kendine yontacak; siyasi blöfler, tehditlerle kitlelerin duygusal aidiyetleri bilenecekti.

İçinde hapsolduğumuz otuz yıllık 'kan davasının' kadim taraflarının güç gösterisiyle koz kartları yeniden karılacaktı.

Çocukları ayrı ayrı törenlerle gömüp geri dönerken arkamızda bıraktığımız yaşanmamış on binlerce hayata yenilerini eklemekle 'neyi kutsadığımızı' hala hatırlıyor muyduk?

Üstelik gençlerinin kanını kendi doğdukları vatandaşı oldukları topraklarında dökmeyi buyurarak, meşrulaştırarak kuşaklarca sürdürmekle ne vatanın bütünlüğü ne de özgürlüğün yolu mu döşenmişti.

Yalnızca dizi dizi cenazelerin üzerinden yükselen hamasiyatı seyredip büyüyen çocukların dizi dizi cenazelerinin kalktığı zamanlara varmıştık.

Çocuklarını Silvan'da ormanlık arazide karşı karşıya getirerek ateşin ortasında bırakan ülkemiz yine 'yaşamayı' değil 'ölmeyi' evetlemişti.

Hepimiz yenilmiştik...

(Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz)

(Nihal Kemaloğlu - Akşam)

Kaynak : haber7.com




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —