Tarih: 01.01.0001 00:00 633

Silvan'daki kanlı saldırıyı anlamak için

Yapacağınız ilk iş, 'o gün başka ne oldu?' Sorusuna cevap aramak olmalı. İz sürmeye buradan başlarsanız, ilk adımı doğru atmış olursunuz.

Silvan

Zaman ayarlı derin operasyonlar hakkında kafa yormaya yeni başlayanlar için, en basitinden şöyle bir tavsiye de bulunabilirim.

Yapacağınız ilk iş, 'o gün başka ne oldu?' Sorusuna cevap aramak olmalı.

İz sürmeye buradan başlarsanız, ilk adımı doğru atmış olursunuz.

Her hangi bir saldırı, bombalama, ülke gündemini sarsan ani bir gelişme mi oldu, hemen günün diğer önemli haberlerine dikkat kesilmelisiniz.

Adı üstünde zaman ayarlı ise bir eylem, hedefinde mutlaka o gün olup biten bir başka ‘şey’ vardır.

***

Mesela 21 Ekim 2007 böyle bir gündü.

45 milyon civarında seçmen, bundan sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerini halkın yapıp yapmamasını oylamak için referanduma gitmeye hazırlanırken, sabah uyanıldığında bütün ülkeyi yasa boğan bir haber dönüyordu televizyonlarda.

Dağlıca’da PKK karakol basmış ve 17 asker şehit olmuştu.

O gün insanlar yine sandık başına gittiler ama sanki birileri, o mutlu günü zehirlemek, halkın heyecanını cezalandırmak gibi bir niyetle hareket etmiş gibiydi. 

***

Zaman ayarlı bir başka PKK eylemi, yine o dönemlerde başbakan Erdoğan’ın, dönemin DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’le yapacağı görüşmenin olduğu gün yaşanmıştı.

Bu önemli bir görüşmeydi.

Aylarca, en azından ‘Ankara Kamuoyunda’ sadece böyle bir görüşmenin mümkün olup olmayacağı tartışılmıştı.

Nihayet Erdoğan, Ahmet Türk’e randevu vermiş, herkes bu görüşmenin getireceği yumuşama iklimiyle terör ve kürt sorunu konusunda önemli bir dönüşüm sağlanacağını düşünüyordu.

Tam görüşme başlayacaktı ki, yine bir sınır karakolundan saldırı haberi geldi.

Şehit haberleri bir kez daha ülkeyi yasa boğmuş, Erdoğan’la kürt siyasetinin meclisteki lideri arasındaki görüşme de haliyle iptal olmuştu.

***

Şimdi aynı soruyu Silvan saldırısı için soralım.

Aynı gün, ülke gündemini ilgilendiren başkaca ne, ya da neler oldu? Üzerinde kafa patlatma işini sizlere bırakıp, o gün yaşanan iki önemli gelişmeyi aktarmış olayım.

1-Diyarbakır’da DTK denilen ‘nevzuhur oluşum’, 800 küsür üyesinin tam katılımıyla toplandı ve toplantının sonunda Aysel Tuğluk Demokratik Özerklik ilan etti. (başbakan sonradan çok güzel bir yakıştırma yaptı bu iş için. “Kendileri çalıp kendileri oynuyorlar” dedi. Ben de benzer bir anlam içeren “kendi kendilerine gelin güveyi oluyorlar” diyebilirim, DTK’cılar için)

2-Aynı gün öğle vakti Çankaya Köşkü’nde, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı, yaklaşan ve geçen sene olduğu gibi yine tantanalı geçeceği şimdiden belli olan YAŞ kararlarını görüşmek üzere bir araya gelmişlerdi.

Bu süreç içerisinde benim en fazla dikkatimi çeken açıklama, Cumhurbaşkanı Gül’ün bu saldırıyı kast ederek “bunlar tesadüf değil” demesi olmuştur.

Ve önümüzdeki günlerin en önemli sorusu, devletin tepeleri tarafından alındığı anlaşılan bu mesaja nasıl bir cevap verileceği sorusudur.

Tepelerden gelen ilk sinyal, panik havası yerine soğuk kanlılığın hakim ruh hali olduğunu gösteriyor.

Saldırının olduğu gün, başbakanlıkta yapılan toplantı sonunda yapılan açıklama da, terörle mücadelenin hukuk ve demokrasi içerisinde devam edeceğine yapılan vurgu bunun ilk işaretiydi.

Eskiden olsaydı, akıl ve mantığın gösterdiği yoldan derhal sapılır, ordu Kuzey Irak’a gönderilir, ortaokul öğrencileri sokaklara çıkıp gösteriler yapar, kimi gazeteler bayrak üzerinden halkı galeyana getirmeye çalışırlardı. (sonuncusunu yine gördük bu son olayda gerçi)

KÜRT SOKAĞI GÖREVE

Gelelim, en önemli konuya.

Silvan saldırısı, her şehit haberinde olduğu gibi, bütün ülkeyi can evinden vurdu.

Tam da kardeşlik duygularının gelişmesi için adımlar atılacağı bir dönemde.

Şimdi konuşma, bu saldırıya tepki verme görevi ‘kürt sokağında’.

Yani kürt aydınlar, milletvekilleri, “ben kürdüm” deyip de memleketin geleceği için kafa yoran herkes.

Aynı zamanda kürt olmayıp kalbi Kürtler için atanlar da konuşmalı.

Sırrı Süreyya’lar, Altan Tan’lar, Şerafettin Elçiler, Ertuğrul Kürkçü’ler…

Bu bir samimiyet testidir.

Selahattin Demirtaş’lar, Ahmet Türk’ler…

Yani kısaca artık kan dökülmesini istemiyoruz diyenler.

Bugünlerde düşeceğiniz en büyük yanılgı, ‘en iyi sonuç şiddet üzerinden alınacak sonuçtur’ düşüncesine kapılmaktır.

***

Eğer, inisiyatifin tümüyle hükümetin elinde kalmasını istiyor, güvenlik politikasının hukuk ve demokrasi kurallarının sınırları içerisinde olmasını istiyorsa kürt sokağı, terör eylemlerine karşı derhal tavır koymalıdır.

İkide bir “şöyle olursa böyle olur” türü tehditlerle gidilecek bir yer olmadığını da bilmek zorunda kürt siyasetçiler ve aydınları.

Allah korusun, onların dediği gibi yeniden çatışma günlerine dönülürse, bundan en fazla zararı yine kürtler görecektir.

Bunu hiç unutmamalılar.

Mehmet Acet - Haber 7acetmehmet@hotmail.com

Kaynak : haber7.com


Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.