Tarih: 18.07.2011 08:36

Moda, nereye kadar?

Facebook Twitter Linked-in

Modaya uymak denilen şey, insanın bir süre önce kendine yabancı bulduğu yaklaşımı benimsemesidir. Bu oluşumun ardında belli ölçüde toplumsal baskı yatar. İçinde bulunduğunuz çevre sizi kendi doğrularını kabul etmeye zorlar. Kabul etmezseniz demode kalırsınız.

Yaradılıştan günümüze kadarki süreçte örtünme içgüdüsü ile başlayan moda serüveni özünde çevresel, toplumsal, görsel ve ticari faktörler ile şekillenip aynı zamanda amaç haline de gelmiştir. Moda aynı zamanda içerik olarak direten ve yönlendiren bir olgudur. Aslında bu anlamda mesleğimin moda tasarımı olmasına rağmen bu diretme ve yönlendirmeye karşı olduğumu da söylemem gerekir. Bence gerçek moda özünde kişiye ait ve özgün olandır. Kişinin kendini rahat ve mutlu hissettiği giysiyi taşıması ya da kullanmasıdır. Daha doğrusu endüstrinin ve tasarımcıların iş birliği ile sunulan çeşitliliğin, kişilerin tercihi doğrultusunda kullanılan ürünlere dönüştürülmesidir. Bence bunun neticesinde kişi moda anlayışını bu seçimleri kullanarak geliştirmeli ve bir anlamda da kendi modasını yani kendi iç dünyasını ifade edebileceği tarzını yaratmalıdır.

TÜKETİCİ HATALARI

Ülkemizde giyim kuşam konusunda sonsuz seçenekler olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce imalatçı bir ülke olmamız bunda büyük bir etken olsa da, henüz dünya çapında isim yapmamış tekstil markalarımızın olmaması da ayrıca çok garip geliyor. Taklitçilik konusunda uzman olan bir sektöre sahibiz; sanırım asıl sebebi bu olsa gerek... Bu noktada tüketicinin de hataları olduğunu düşünmeden edemiyorum. Marka merakı, satın alma sıkıntısı yaşayan kesimin bu tür etik olmayan eğilimler içine girmesine neden olmaktadır. Bu sebeple ülkemizdeki gerçek tasarımcıların da taklitçi zihniyetler tarafından mağdur edildiğine inanıyorum.

EROL ALBAYRAK KİMDİR?

İzmir doğumlu moda tasarımcısı Erol Albayrak, Fashion & Art Moda ve Sanat Akademisi’nde aldığı eğitim ile koleksiyon çalışmalarına İzmir’de devam etti. Yurtiçi ve yurtdışında çeşitli markalar ile hazır giyim konusunda çalışmalar yapan Albayrak, ilk koleksiyonunu Düsseldorf Moda Fuarı’nda sergiledi. Daha sonra İstanbul’da Cemil İpekçi atölyesinde tasarım yöneticisi olarak çalışmaya başladı. Tasarımlarında Osmanlı Anadolu etkilerinin oluşumu da bu sayede yer almıştır. 2001 senesinde Hollanda Kraliyet Ailesi’nin sponsorluğunda 'Selamlık' defilesini sergiledi. Tamamı 70 takımdan oluşan bu koleksiyonu 70 erkek manken ile sunarak bu alanda bir rekor kırdı. Osmanlı sarayı selamlık kısmını bu günün modern tarzı ile anlattığı koleksiyon ile uzun süre gündemde kalan tasarımcı daha sonra sırasıyla; Şile, Muska, Harem Suare, Cumhuriyet Kadınları ve Anadolu Medeniyetleri, Renklerin Dansı, Shıle 2007, Mevlana ve Dua, Surname Efeste Hasat Dönümü, Umut Çiçek Açıyor, Fashion in Sircus, Cinema by Erol Albayrak ve Jungle koleksiyonlarını hazırladı.

2002 yılında Hollanda Prince Claus Fonds’un temsilcisi olarak Özbekistan'da bir ay boyunca sanatsal araştırmalar yaparak 2003 Prince Claus Fonds ödül adaylarını belirledi.

Aynı sene Hollandalı ünlü müzik grubu She Got Game’nin müzikal kostümlerini hazırladı.

Amsterdam Kraliyet Akademisi'nde hazırladığı Tulip & Kaftan projesi ile iki ülke

kültürlerini sentezleyerek bunu farklı şehirlerdeki müzelerde sergiledi. Hollanda Williem de Kooning Academi'de profesör olarak ders verdi.

2005 yılında Rotterdam belediye başkanı tarafından resmen Hollanda'ya davet edilerek bir tasarım merkezinin kurulması çalışmalarına başladı. Hollanda, Rusya, İsrail,Yunanistan, Japonya, Bulgaristan, Ukrayna, Romanya, Letonya, Danimarka, Kıbrıs, Azerbaycan, Mısır ve Kazakistan’da koleksiyonlarını sergiledi.

Aynı zamanda 2005 yılında Çin’de yapılan Miss World Dünya Güzellik Yarışması’nda ülkemize en iyi elbise (Best Dress) ödülünü kazandırdı. Bu ödülle 3. kez dünya birinciliği kazanan tasarımcımız bu alanda da başarısını tescilledi. 2006 yılında Polonya’da yapılan Miss World Dünya Güzellik Yarışması’nda “Best Dress” (en iyi elbise) dalında Hollanda adına yarışarak ikincilik ödülü kazandı. 2011 yılında World Consumer Academi tarafından AB Kalite Ödülü’nü kazanarak Yılın En İyi Moda Tasarımcısı seçildi.

www.erolalbayrak.com.tr

Moda olgusunu sadece ticari ve satış kaygılarına yönelik bir sektör olarak görmemekte fayda vardır. Moda aynı zamanda sanatsal bir oluşum bütünlüğünü de temsil eder. Kumaşın tasarımından, uygulanan renk ve desene ve daha sonrasında şekillenen giysilere ruh ve estetik anlam katan da bu sanatsal olgusudur. Bu sebeple modanın sadece bireysel ya da ticari değil akademik vizyonunu da ön plana çıkarmak lazımdır. Ülkemizde moda konusundaki akademik eğitim düzeyinin iyi bir noktada olduğunu söyleyebiliriz. Ancak asıl sorun akademik olmayan tasarımcı kimlikleri ile olanların arasındaki uçurumun seviyesini görmektir. Ülkemizde ne yazık ki parası olan herkes isterse tasarımcı olacağına inanıyor. Doğru bizim işimizde sermaye çok önemlidir ama her parası olan doktor da olabiliyor mu? Mesleğimizde eğitim ve devamlılığın önemli olduğunu düşünüyorum. Sonradan çıkma bu kişilerin neyi nasıl yaptığına değil de sektörde ne kadar uzun soluklu kaldıklarına bakmak lazım… Ülkemizde hâlâ “Modacı” kelimesi kullanılıyor ya buna da şaşıyorum… Terminolojide öyle bir kelime yoktur. Moda bir sektördür. Her şeyin modası olabilir ama modacı kelimesi kullanılarak ifade edilmez. Moda tasarımcısı, yada kısaca tasarımcı…

GENÇ NÜFUS BELİRLEYİCİ

Modanın gelişiminde ve etkin olmasındaki en belirleyici faktör genç nüfusun, moda sektöründeki akımlardan etkilenmesi ve modayı kendi giyim anlayışı ile örtüştürmesidir. Genç nüfusun, uluslar nazarında her ne kadar avantajlı olduğunu düşünsek bile, toplumun tüketim konusundaki en hızlı bireyleri yine gençlerdir. Durum böyle olunca da dünya moda sektöründeki pek çok marka ve tasarımcı genç potansiyelin ilgi ve beğenisine yönelik ürün gruplarına yönelik çalışmalarına daha fazla ağırlık vermektedir. Burada moda olgusunun hitap ettiği potansiyele göre değişim ve yenilik gerekliliğinin ortaya çıkmasını sağlıyor. Bir anlamda genç nüfus modayı yaratıyor ve yine aynı şekilde modayı tüketerek yeni akımların ortaya çıkmasını sağlıyor.

Moda anlayışının hayatımızdaki yeri ve önemi, bizi insanlığın var oluşundan bu güne kadar etkileyen, sosyal, kültürel ve dinsel faktörler ile çeşitlenen bir örtünme ihtiyacının çok ötesine taşımıştır. Binlerce yıl önce hayvan derileri ile başlayan örtünme serüvenimiz, zaman içerisinde doğal faktörlerin, tabuların ve kültürel yansımaların sayesinde şekillenip renklenerek yöresel giyim tarzının çıkmasını sağlamıştır. Dünya savaşları sonrasında bu anlayışın değişerek, sosyal yaşam tarzının ve ekonomik endişelerin etkileri ile tek düzeliğe dönüşmeye başladığı görülmüştür. İşte bu dönemde dünya modasına yön veren Maison Dior’un önemini yadsımamak gerekir. Asıl önemli olan moda faktörünün kitlelere ulaşarak bir akım haline gelmesini sağlayan televizyon dünyasındaki sunumlar ve halkı özendirici yayınların başlaması ile olmuştur...

Moda aslında bir etkileşim ve iletişim aracıdır. Moda olgusu savaşlar ya da küresel ısınmadan bile istifade edebilir. Yaratıcılığın sınırlarının olmadığı bir dünyadır aslında.

Bir iletişim biçimi olarak moda, sembolik etkileşim aracılığıyla toplumsallaşma sürecinde, seçimlere göre işleyen ve kimlikleri ifadelendiren bir kavramdır. Moda sistemi bize modanın kendisine özgü bir dili ve gerçeği olduğunu gösterir. Bu moda geniş ölçüde giyim kuşamı kapsar. Onun dışında kalan ve en geniş anlamıyla, yani günümüzde trend denilen yaşama biçimlerini, tarzlarını kapsayan modaysa daha çok popüler kültür, kültür sosyolojisi gibi çalışma alanlarının hedefidir. Modanın etkisi sayesinde insanlar belirli alışkanlıklarının dışına çıkarak farklı kimliklere bürünebilir.

YAPTIRIM VE DİRETME GÜCÜ

Modaya uymak denilen şey, insanın bir süre önce kendine yabancı bulduğu, aykırı sandığı yaklaşımı benimsemesidir. Bu oluşumun ardında belli ölçüde toplumsal baskının yattığı kesindir. İçinde bulunduğunuz çevre sizi kendi doğrularını kabul etmeye zorlar. Kabul etmediğiniz takdirde DEMODE kalırsınız. Bu anlamda moda bir iletişim aracı olarak çıkıyor ortaya. Moda da iletişim unsurlarını destekleyen en önemli yaptırım ise ideoloji ve görselliktir. Moda iletişiminde idolojik yansımalar, toplumların kültürel olduğu kadar siyasi ve dinsel amaçlarını da içine alır. Bu anlamda modayla ideoloji arasında hatta modayla otoriter yaklaşımlar arasında bir gizli ve tehlikeli ilişki bulunduğu bellidir. Her diktatoryal dönemin hatta her hassas politik dönem ve yönetimin kendisine bir moda oluşturduğuna bakarak bunu anlamak mümkün. Bu etkileri özellikle 70’lerin hippy modasında tüm dünyada görülmüştür.

Tüm bu kavram karmaşalarına bakıldığında, aslında moda sektörünün yaptırım ve diretme gücünü çok net görebiliyoruz. Son yıllarda sadece kendini tekrarlamaktan ibaret olan moda akımları, aslında tüm sebeplerin sonucunda ortaya çıkan kaosu ifade eder. Yeni yorumlar katmak yerine yeni keşifleri aramak bence gerçek moda tasarımcısı olmak demektir.

(Cumhuriyet Pazar)

Kaynak : haber7.com




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —