Hak şerleri hayr eylerZannetme ki gayr eylerArif onu seyreklerGörelim Mevla neylerNeylerse güzel eyler!
(İbrahim Hakkı Hazretleri)
Bir Arifane söz gibi düşüyorsun yadıma Erzurum!
Bir kardelen şehrisin karlar ve buzlar coğrafyasında. Yüksek yaylarında çan çiçeği kendini sert rüzgârlara açmıştır şimdi. Vakit bahara el uzatmaktadır. Duru türkülerini, karlı dağların yükünü çekmekten yorulmuş dağlarını, yalnızlığa doyan bağlarını düşünüyorum ansızın!
Bir şiir gibi düşüyorsun aklıma.
An gibi…
Bir Selçuklu hatırası gibisin dumanlı başımda. Hangi yola çıksam ucu sana değiyor. Hangi söze dokunsam seni söylüyor, hangi yana baksam güneş sen de doğuyor Erzurum! Mevsim kışa sözleşse de bir bahar yoluna düşüp geleceğim sana. Palandöken dağlarını, çiçekli yaylalarını, efil efil esen serin rüzgarlarını heybeme doldurma sevdasındayım. Sonra eski ve yaşlı bir Erzurum evinde bakır bir sofraya konmuş Çiriş’ini, Hıngel’ini, çeç pancarını, kadayıf dolmasını, ayran aşını, Çaşır’nı, Ayran aşını tatmayı hayal ediyorum.
Bir yaşlı Erzurum evinde uyumayı bir de!
Bir hayal gibi düşüyorsun yadıma.
Zan gibi…
Pasinler ovasında şimdi kar türküleri söylenmektedir. Sevdalı çobanlar, karlı dağlarda mahzur kalmıştır! Sert ve haşin rüzgârlar sevdasına hüzün eklese de Pasinler ovasında sevda sevdadır! Çoban türküleri yastadır ve fısıltılarla düşüyordur köylerin üzerine!
“Seyreyle güzel kudreti Mevla neler eyler
Allah’a sığın adl-ı Taala neler eyler
Çün zerre vefa bulmadım ihvan-ı zemandan Şol yüzleri dost özleri düşmandan usandım”
Alvarlı Lütfi Efe Hazretleri Erzurum’a can katalı gönül kabına sığmaz olmuştur! Kalplerin taraçalarında asude düşünceler filizlenmiştir bundan böyle. Sözü senet sayan ulu kişilerin yurdu Erzurum, gönül can evi diyen dillerin sığınağı Erzurum, can Erzurum, canan Erzurum! Allahüekber dağlarına sırtını yaslayan Erzurum, yiğit Erzurum. Bir şehri önemli kılan insanlarıymış meğer!
Dağı dağ yapan, bağı bağ insanmış!
Erzurum’u Erzurum yapan Erzurumlu!
Can gibi…
Alvarlı Lütfi Efe, İbrahim Hakkı Hazretleri dağ gibi inmişler yüreklerimize. Sırtımızı dağlara vermeyeli tedirgin olan ruhlarımız onlarla can olmakta, hayat bulmakta.
Aras nehrince alıp götürmekte hislerimizi Erzurum. Karasu gibi coşmakta, Oltu gibi koşmakta muradına. Tortum gölüne ayın şavkı düşmektedir bir yatsı sonrasında. Ay Erzurum’a bütün güzelliğiyle gülümsemekte, akşam kanatmaktadır bahtını. Arsız soğuklar çatlatmaktadır sabrın deli atını! Sabır ezberlemektedir uzun kış gecelerinin yalnızlığını.
Erzurum ayaza düşmektedir!
Han gibi…
Kar Erzurum’da hep aynı türkünün adıdır!
Gecenin ayazında sımsıcak bir bar havası değmektedir kulaklarıma. Genç dadaşlar bar tutmaktadır. Dadaş mert, cesur, özü sözü doğru demek zalimin karşısında, mazlumun yanında olan merhametli, erkek kardeş, ağabey, cesur, ve yiğit olandır! Dadaş Erzurumlu olmaktır!
Erzurum’un dadaşı doğunun sınır taşı!
Ata yadigârı Erzurum, tarih Erzurum, kültür Erzurum, medeniyet Erzurum! Bir Selçuklu mimarisinden, bir Osmanlı eserine geçişte karmakarışık bir ruh hali gelip gönüle doluyor! Ulu Cami Selçuklunun sımsıcak ruh çarpıntısını duyuruyor bize sanki. Yakutiye Medresesinde zaman durmuş, mevsimler geri sarmış ve hiç gelmemişiz bu zamanlara. Öylesine içli, öylesine canlı, öylesine asil duruyor! Gelin diyor, yine gönülü meşk edelim, arif olalım, arifane söyleyelim!
Yakutiye yakut gibi ışıldıyor Erzurum’un bağrında!
Tan gibi…
Çifte Minareli Medrese bağlıyor yollarımı. İlhanlı hükümdarı gibi mağrurum, kendimi medresenin bir odasında atıp sonsuza kadar orada ruhumu sağaltmak istiyorum.
Tarihi eserler sıra sıra ince mercan gibi dizilmiş şehrin bağrına. Karların ve buzların arasında sımsıcak bir türküyü seslendiriyor gibi, geçmişi hatırlatır gibi, hüzünlerimizi sağaltır gibi, sevinçlerimizi çoğaltır gibi duruyorlar. Bu duruş öylesine bir duruş değil.
Asil, azametli, hikmetli, hatıralı, zarif, ince, vakur ve asaletli bir duruş bu.
San gibi…
Erzurum çarşı pazar Dadaşım!
Erzurum çarşı Pazar. Bakırcılar çarşısı, kuyumcular çarşısı, ayakkabıcılar çarşısı alıp sürüklüyor ellerimden. Bir semaver gibi sıcak türküler basıyor kalbimi birden. Çarşı Pazar dolaşırken narin ellerden düşen el emeği göz nuru nakışlar, işlemeler, tespihler yolumu kesiyor. Alsam bir türlü almasam bir türlü!
Türküler sürüklüyor, çekiyor, yakalıyor kalbimi bin bir yerinden. Bir köy kahvesine düşüyor yolum sonra. Aşık Reyhani’yi arıyorum Erzurum’da. Reyhanî küsmüş sana Erzurum. Âşık Reyhanî çalmıyor şimdi. Hakka yürüyeli hayli zaman olmuş! Âşık Türabi yaslı, gönlü efkârlı. Erzurumlu Emrah onların yasını tutar gibidir:
Nazlı yardan kem haberler geliyor Dostlarım ağlıyor düşman gülüyor Dediler ki sefil Emrah ölüyor Kimi kazma kürek bel aldı gitti
Âşıklar şehri Erzurum hangisine yansın, hangisini ansın! Erzurum şiirdir başlı başına, ozandır, âşıktır, gelenektir, tarihtir, medeniyettir, irfandır.
Kağızman’a ısmarladığımız nar gelmedi hala. Oltu taşı değmedi ellerime. Narman ellerinde ne güzeller olduğunu yine türkülerinde bildik Erzurum. Ne zaman Mükerrem Kemertaş, Raci Alkır dinlesem, Mehmet Çalmaşır dinlesem, Erzurum tatyanları yüreğime taş atır! “Dün gece yar hanesinde yastığım bir taş idi” türküsü kalkıp uykumuzu basır!
Erzurum, baştanbaşa tarihsin.
Bazan bir Alp bazan erensin.
Sevdamızsın Erzurum!
Meryem Aybike SİNAN/ Haber7meryemaybike@gmail.com
Kaynak : haber7.com