Tarih: 08.08.2011 08:25

Kapitalizmin sistemik krizi

Facebook Twitter Linked-in

ABD’nin uzun vadeli kredi notunun, kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poors tarafından tarihte ilk kez AAA’dan AA+’ya tenzil edilip negatif izlemeye almasını nasıl okumak gerekir?

Doksan dört yıldır hiç bir dönemde ABD’nin “güven” notuna dokunulamadı. Yaşanan bu durum Türkiye’deki dokunulmazlara dokunulabilmesine benzer şekilde kürede de yeni dönemin tebellür ettiğinin bariz işareti. ABD ve AB’de yaşananlar iki taş arasına sıkışıp da çatlamadan dengede durabilen yumurta kadar kırılgan küresel finansal sistemin çatlamakta olduğunu gösteriyor.

Bundan sonra yaşanacak her mali kriz bakıp da görebilen otoritelerce “kapitalizmin sistemik krizi” olarak okunacak.

Hegemonik ortaklıktan küresel paydaşlığa geçiş dönemi yaklaşıyor.

Hegemonik ortaklık; küresel rezerv para (ABD doları ve avro) sahiplerinin dünya ticaretinde ürettiklerinden ve sağladıkları katma değerden çok fazla paya ortak olmalarını (share holder) ifade eder.

Küresel paydaşlık ise rezerv para sahibi olsun ya da olmasın dünya ticaretinde her oyuncunun ürettiği ve küresel ticarete sağladığı girdi kadar paydaş olmaklığına karşılık gelir (stake holder).

...

ABD finans piyasası merkezli 2008 krizinde bile ülkenin notuna dokunamayan, 41 yıllık geçmişe sahip Standard&Poors’un ABD’nin karnesine dokunabiliyor olması ülkenin hegemonyal caydırıcılık özelliğini de yavaş yavaş yitirdiğini gösterir.

Bardağa düşen ilk damla ne kadar önemli ise onu taşıran son damla da o denli mühimdir. Bardağı taşıran her zaman en son damla olmuştur/olacaktır.

...

Önümüzdeki günlerde başta Çin ve Japonya olmak üzere ellerinde ABD hazine kâğıtlarını bulunduranların hegemonik ortaklığa dair itirazlarının yükselip küresel paydaşlığa yönelik adil taleplerine daha sık şahit olacağız.

Geçiş sürecinde piyasaların tartışılmaz tek liderinin kadim iktisadi değer altının olacağını görmemek için de kör olmak gerek.

Zaten Çin uzun zamandır ABD doları yerine, Özel Çekme Hakkı (SDR) olarak da bilinen ve IMF’nin ülkelere borç verirken kullandığı değerin, yeni küresel ortak para birimi olmasını önermekteydi.

Türkiye için durum nedir?

Türkiye son 15 gün içerisinde halkına önce “tüketmeyin” sonra “tüketin” diyerek bir U dönüşü yaptı. T.C. Merkez Bankası uyguladığı para politikaları ile dünyada yaşananların farkında ve yaşanacakları öngördüğünü ispat etti. Saldığı “istim üstündeyiz” mesajıyla küresel faiz lobisinin tuzağına düşmedi.

Finansal sürdürülebilirlik güven algısına bağlıdır. Uluslararası derecelendirme kuruluşları ülkeler ve şirketler için, çeşitli yöntemleri kullanıp gerçekleştirdikleri sosyo-ekonomik ve ekonomi-politik sondajları, verdikleri “not”larla “karne”ye döküp bu algıyı serbest piyasa kurallarına göre pozitif veya negatif biçimde somutlaştırarak görünür hâle getirirler.

Türkiye’nin uzun vadeli kredi notu Ürdün, Filipinler, Makedonya gibi ülkelerle birlikte Standard&Poors’da hâlâ yatırım yapılamaz anlamına gelen BB düzeyinde ama pozitif izlemede.

Kredi derecelendirme şirketleri için en basite indirgenmiş karne formülü “Ekonomi+Politika = NOT” şeklindedir.

ABD’nin notunun düşürülmesinde ekonomik durum kadar politik etkenler de pay sahibidir. Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında yaşanan borç limitinin artırılması gerilimi ekonomik olduğu kadar politik bir gerilimdir. Eğer siyasi gerilim yaşanmamış ve borç limiti artırımı daha önce olduğu gibi rutin bir işlem şeklinde cereyan etse idi kriz her ülkede gazetelerin ön sayfalarına çıkmaz ve not da kesinlikle düşürülmezdi.

...

Kredi derecelendirme kuruluşları not verip karneye döktükleri ülke ve şirketlerin güvenilirliği konusunda net ve somut yaklaşımlar sergilerler. Daha, notu düşürülüp de itiraz etmeyen ülke görülmemiştir. Her defasında yerli siyasetçiler ve ekonomistler şikâyet ederler; “Ekonomik görünümümüz bu kadar iyi olduğu halde niçin notumuz artmaz” veya “notumuz haksız yere düşürüldü” diye. Sanırım TSK üst kademesinde, bazılarının “şerefli eylem” bazılarının “istifa” olarak gördüğü, gerçekte ise “emeklilik talepleri” neticesi yaşananlar güvensizliğe dair gerçeklerin “politik” yönünü önümüze serdi.

Neymiş? İleri demokrasiye ulaşabilmek için daha yapılacak çok şey varmış. Türkiye devrim üstüne devrim yapıyor. Aşama aşama ve sıradan insanın dünyasında etkisi hissedilecek şeyler yavaş ama bir tempo ile gelişiyor.

Yemin krizi, şike operasyonları, BDP özerklik çıkışı, tutuklu gazeteciler, YAŞ depremi(!)...

Yaşananlar deprem ülkesi olan ülkemizin jeolojisinden kaynaklanmayan politik depremler. Ekonomimizi de dolaylı olarak ilgilendiren ve bize dışarıdan bakan gözlerden de kaçamayacak denli ciddi olaylar.

Seçimlerden bu yana yaşanan irili ufaklı bütün (suni) krizler ortada. Kredi derecelendirme kuruluşları sadece rakamlardaki “ekonomik görünüm”e bakarak not artırımına gitmezler. Bu kadar çok “politik deprem”in yaşandığı süreçte Türkiye’nin notunu nasıl arttırabilirlerdi ki!

Yapısal problemler olduğu gibi yerinde duruyor. Anayasamız hâlâ darbe anayasası...

Her şeye rağmen Türkiye ekonomi-politik bakımdan yere çok sağlam basıyor. Standard&Poors ve diğerleri bu istikrarlı gidişi uzun süre görmezden gelemezler.

Çünkü Türkiye yüksek derecede belirsizliğin hüküm süreceği önümüzdeki süreçte yatırımcılar için güvenli liman olarak görülecektir.

Bir-iki ay içerisinde de Türkiye’nin uzun vadeli kredi notunun “spekülatif ve yatırım yapılamaz”dan “yatırım yapılır” düzeyine yükseltilmesi sürpriz olmayacaktır.

***

KISA MESAJ HATTI:

Kızılay                    : Afrika 2868Diyanet                 : Afrika 5601İHH                        : Afrika 3072Deniz Feneri         : Açlık 5560Kimse Yok mu        : Açlık 5777

İhsan Toy - Haber7ihsantoy@tasam.org

Kaynak : haber7.com




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —