GÜNCEL 8.08.2011 07:39:35 7179 0

Afrika'da oynanan büyük oyun

Afrika'daki açlığın temel nedeni olan öyle oyunlar var ki, bir ucu ülkemize kadar uzanıyor. İşte bahtı kara Afrikalının makus kaderinin nedenleri ve oynanan oyunlar.

Afrika

Afrika denilince bir çok insanın aklına balta girmemiş ormanlar gelir.

Hemen peşinden sorulsa, “bir insanın çölde mi açlıktan ölme ihtimali yüksektir, ormanda mı?” denilse, cevabı çöl olur.

Öyleyse nasıl oluyorda Afrikalı açlıktan ölüyor da çöldekiler de o kadar sorun görünmüyor sorusunun cevabı, kaderleri ortak çok sayıda ülkeyi ilgilendiren çarpıcı bir gerçeği ortaya koyuyor.

Ne oldu bu ülkelerin ormanlarına, bağlarına, bahçelerine..

Yukarıdaki soruları çoğaltabilirsiniz...

Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkenin denizcilikte hiçbir iddiasının olmaması...

Türkiye bir yandan tahıl ambarı olarak nitelendirilirken,  öbür yandan kendi insanının karnını doyurmaktan aciz olması... Hatta kimi zaman dışarıdan buğday ithal etmek zorunda kalması...

Şimdilerde buna canlı hayvan ithalatı da eklenmiş olsa da, çocukluk aklımızla dünyada olup biteni kavramaya başladığımız günlerden bu yana zihinlerimize kazınan en çarpıcı tespitler oldu bunlar...

Dünyada ve ülkemizde yanlış bir takım işler olduğu gün gibi ortadaydı.

Ülkemizin başına geçirilen boyunduruğun ortadan kaldırılması için sömürgeci devletlerin dünyada çevirdiği dolapların çözümlenmesine çok erken yaşlarda kafa yormaya başladım. Lisans eğitimi olarak tarih alanına ilgi duymamda dünden bugüne dünyada neler olmuş merakı etkili olurken, daha sonra iletişim alanına geçmemde de, bilip öğrendiklerimi başkalarıyla da paylaşma düşüncesi etken oldu.

Cuma akşamı bir iftar davetinde oruçlarımızı açıp yemeklerimizi yerken, o sırada açık olan ekranda TRT’nin anahaber bülteni devam ediyordu. Sıra Doğu Afrika ülkelerini kasıp kavuran açıklık haberlerine geldiğinde ve açlıktan bir deri bir kemik haline gelmiş çocuk görüntüleri ekrana yansıdığında, yemek masasının etrafını dolduran konukların ellerindeki kaşıkları adeta istemdışı tabakların kenarına bıraktığını fark ettim. Çok çarpıcı, yürek burkan görüntüler yansıdı ekrana.

Ardından doğal olarak Afrika’daki açlığın nedenleri üzerine sohbet başladı. O gün Cuma namazında Diyanet’in başlattığı yardım kampanyasından söz edenler oldu, başka neler yapılabileceği hususunda görüşler serdedildi. Baktım ki, birçok davetli bu yıl ki fitrelerini yardım dernekleri üzerinden Afrika’ya gönderme eğiliminde. Mutlu oldum buna.

Allah’ın gücüne gider...

Somali'de açlık yüzünden can kayıpları hızla artıyor. Dünyada olan biten konusunda hiçbir dahli olmayan çocuklar, bu durumun faturasını en ağır ödeyen insanlar durumunda. Bartın yöresinin tabiriyle, Allah’ın gücüne gider bu durum.

Son üç ay içinde açlıktan ölen çocukların sayısı 30 bin. Hepsi beş yaşın altında. Gereken yardım ulaşmazsa 500 bin çocuk kısa sürede hayatını kaybetme riski altında.

4 milyon Somalilinin açlıkla savaştığı ülkede, Somali'nin güneyinde El Kaide bağlantılı El Şebab örgütünün kontrolündeki beş bölgede resmen açlık ilan edilmiş durumda. El Şebab örgütü yardımların ulaşmasına izin vermiyor. Güya kendini Müslüman diye tanımlayan bu örgüte, “bu mu Müslümanlık?” dememek elde deği. Keşke onlara, sizin yaptığınızın benzerini Mekke döneminde Müslümanlara azılı İslam düşmanı Müşrikler yapıyorlardı diye hatırlatılabilse...

20 yıl önce 17 Aralık 1991’de Zaman gazetesinde, “Afrikalının kursağına uzanan kirli eller” başlıklı yazı kaleme almıştım. Afrika’da şu an milyonları tehdit eden açlığın nedenlerinden biri son 60 yılın en ağır kuraklığı olsa da, Afrika'da her şey coğrafya ve tabiat kaynaklı değil.

Diyanet İşler Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez bu konuda çok çarpıcı bir tespitte bulundu ve “Afrika’daki açlığın nedeni küresel açgözlülüktür” dedi.

20 yıl evvel kaleme aldığım “Afrikalının kursağına uzanan kirli eller” başlıklı yazıda, “Dışarıya gıda maddeleri ihraç eden afrika ülkeleri neden açlık çekiyor?” sorusuna cevap aramıştım.

Herşey onların gelmesiyle başladı...

Batılıların Afrika’ya gelişinden önce bu bölge insanları huzur içinde yaşıyorlardı. Coğrafi Keşifler’den sonra Amerika’nın keşfedilmesiyle, bu yeni dünyanın zengin maden yataklarında çalıştırılmak üzere insan işgücüne ihtiyaç duyuldu. İşte Afrika’nın dramatik hayatı o günden sonra başladı. Üç asır devam eden insan ticaretiyle tam bir köle pazarına dönen bu koca kıtada 200 milyona yakın Afrikalı Amerika ve Avrupa’ya götürüldü. Afrika’nın balta girmemiş ormanlarında bu kıta  insanları adeta elleri kolları bağlı kaldı. Eli iş tutan insanların sayısının  azalmasından  dolayı bölgeyi işgal etmek kolaylaştı. Akbabalar gibi Afrikalı’nın başına üşüşen Batılı ülkeler, asırlarca bu kıtayı sömürdüler.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Afrika ülkelerine bağımsızlıklarını veren Batılı ülkeler, bir başka zihniyetin temelini atarak bu kıtadan ayrıldılar. Bir zamanlar kanını kuruttukları bu insanların bu defada alın terlerini istismara başladılar.

Görünüşte toprağı üzerinde özgür olan Afrika insanı, bir kez daha zalim dünyanın oyununa geldi. Bu şöyle oldu:

Avrupalılar Afrika tarımını tek tipleşmeye zorladılar. Bu kıtada üretilen ürünler Avrupa kıtasına ihraç edilmek ve bu pazarın ihtiyacını karşılamak için ayarlandı. Buna göre, Nijerya pamuk üretimi için ayrılırken, Uganda kahve, Senegal yerfıstığı üretmeye zorlandı. Köylüler ağır vergi yükü altında bırakılarak Batı pazarlarında para eden bu ürünleri ekmeye bir bakıma mecbur bırakıldılar.

Meselâ Fransız sömürgesi olan Mali’de 1930’larda 5 kg. pamuk yetiştirdiğinde vergi yükünden kurtulan vatandaş, 1960’larda 40 kg. 1970’deki korkunç kıtlıkta 48 kg. pamuk üretmeye mecbur bırakıldı. Yani vergi yükü 40 yıl içinde 9 katına ulaştı.

Köylüler kendilerine biçilen ağır vergi yükünün altından kalkmak için ticarî ürün yetiştirmek zorunda kaldılar. Batılılar’ın kendi sanayi çarklarını işletmek üzere başlattıkları bu yöntem Afrika insanının kendi ihtiyacını karşılamak üzere yapageldiği geleneksel tarım anlayışını yıktı.

Yerli işbirlikçi zalimler...

Batı güdümündeki Afrikalı devlet adamları, Batı pazarlarında ihtiyacı duyulan sanayi ürünlerine kilo başına daha fazla para vermek suretiyle ülke insanlarını bu tür mahsülleri ekmeye mecbur bıraktılar. Önceleri ziraî aletler ve gübre ucuz kredilerle Afrika insanına verildi. Sanayi mahsülünü ekmeye cazip kılacak fiyatlar bu ürünlere verilerek teşvik edildi. Halk tarlalarını bu ürünlere ekmek üzere hazırladı. Ucuz krediler kullanılarak büyük bir hevese işe koyuldu.

Büyük umutlarla tarlarını Batılı pazarlara hazırlayan Afrikalılar, neticede arzu edilen kârı elde demediler. İş geri dönülemeyecek noktaya geldikten sonra, Batılı büyük şirketler ürünlere çok düşük düzeyde ücret ödemeye başladılar.

Zamanla oynanan oyunun farkında varılsa da, Afrika insanı geriye dönemedi. Aldığı kredilerin borçlarını ödeyebilmek için, para eden ürünleri ekmeye daha fazla muhtaç hale geldi.

Bunun yanında Batılı ülkeler, kendilerine bağımlı hale gelen bu insanlara verdikleri ziraî alet ve gübre fiyatlarını da artırdılar. Afrika insanı çok çalışan fakat hiç kazanamayan bir fasit daireye mahkum edildi. Topraklarını kredi veren kurum veya kuruluşlara kaptırma tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar.

Afrika ülkelerinin Batılı pazarlarına olan bağımlılığı bu ülkelere Batılı endüstrisinin ihtiyacı olan ürünleri üretmeye, kendi ihtiyaçları olan ürünleri de dışardan almaya zorladı. Afrika insanı, çok ucuz emekle elde edebileceği ihtiyacı olan ürünlere, büyük paralar ödemek suretiyle dışarıdan almaya mecbur bırakıldı.

Benzer bir sürece Türkiye 2001 krizininn ardından sokulmak istendi. Ülkenin batışını fırsat bilen Batılı ülkeler, Türkiye’ye verdikleri cüzi krediler karşılığında, Kemal Derviş yasaları olarak bilinen ve  Türk tarımını nasıl küresel sisteme entegre etmeye matuf kanunlar çıkmasını sağladılar. Tütün ve şekerpancarı eken üreticiler mahvedildi.  Ekilmeyen arazi başına devlet para vermeye başladı. Buğday ve canlı hayvan ithal etmek zorunda kalan ülke olduk. Türkiye az da olsa sanayileşmemiş olsaydı, Afrika kadar olmasa da, durumumuz çok da içaçıcı olmazdı.

Yazı daha da uzasın istemem. Konuya daha derinlikli olarak bir sonraki yazıda temas etmeyi sürdüreceğiz.

Not: Ümraniye Belediyesi geçen yıl olduğu gibi bu yıl da dünyanın en büyük açık hava sofrasını kurdu. Dün akşam, yani 7 Ağustos Pazar akşamı on binlerce vatandaşı iftar sofrasında bir araya getirdi. İftar sofrası, Alemdağ Caddesi üzerinde, Ümraniye Son Durak mevkiinde bulunan Ramazan etkinlikleri alanından, Santral Mevkii’nde bulunan Belediye Başkanlık Binası’nın önüne kadar uzandı. Emeği geçenlerin hepsini kutluyorum.

Prof. Dr. Osman ÖZSOY – Haber 7www.osmanozsoy.com.trwww.twitter.com/ozsoyosman

Kaynak : haber7.com


MHP'den "Vakit Tamam" Mesajı…

Kadın Liderliği Yerelden Yükseliyor...

Türkiye ile Katar arasında 8 anlaşma

Erdoğan ile Bahçeli Beştepe'de buluştu

İYİ Partili Akalın, çiftçinin TMO'daki sıkıntısını gündeme getirdi

Türkgenç’ten Aday Adayları İçin Kritik Değerlendirme

İmamoğlu, Kıydı Özel ve Çaykara Mesaj Verdi

12 Vali Müfettişlik Görevine Getirildi

Beslenme Saati Uygulamasında Dördüncü Dönem Başladı

EKREM PAMUK'TAN TEPKİ

Turhan Çömez'den Çarpıcı Açıklamalar

MHP’DEN YENİ YEMİN POLEMİKLERİNE YANIT…

Damat'tan Balcıoğlu'nun İddialarına Yanıt

Bakan Güler'den Kazakistan'a Ziyaret

Törene Üst Düzey Katılım


Sandıkçı, Eğitimden Sorumlu Başkan danışmanı Oldu

MHP'den "Vakit Tamam" Mesajı…

Öğretmenlerin Sanatsal Bakış Açısı Ödüllendirildi

Öğrenciler ara tatilde hem eğleniyor hem öğreniyor

Kadın Liderliği Yerelden Yükseliyor...

Barış Mahallesi Kapalı Pazaryeri Hizmete Açıldı (Görüntülü Haber)

Sakarya potada Konya’ya konuk oluyor

Esenyurt Eğitimde Yeni Bir Adım Atıyor!

20 Bin Öğretmen Ataması İçin Tercih Süreci Başladı

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan KKTC paylaşımı

PTT'den 'Yüreğimde Filistin' pulu tedavülde

Gülben Ergen yeni şarkısını espirili video ile duyurdu

Vizyona 6 yeni film girdi

Kocaeli'de savunma sanayiini buluşturan etkinlik

Türkiye ile Katar arasında 8 anlaşma

Erdoğan ile Bahçeli Beştepe'de buluştu

RTÜK'ten gündüz kuşağı programlarına etik ayarı

20 bin öğretmen ataması için tercih süreci başladı

İYİ Partili Akalın, çiftçinin TMO'daki sıkıntısını gündeme getirdi

Sürdürülebilir eğitim Antalya’da tartışıldı

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.