Tarih: 13.08.2011 08:35

Öfkenin 'mankurtlaştırdığı' nokta

Facebook Twitter Linked-in

           “Ne kadar da fakirdir sabrı olmayanlar.”W. Shakespeare

Zaman zaman birçoğumuzun karşılaşabildiği bir meseleyi irdelemek istiyorum; öfke, akıl veilim ilişkisi. Akıl, her zaman ve her şartta yöneten konumunda kalabilmelidir;eğer akıl, öfke ve ona paralel durumlarda kontrolden çıkarsa sonuçlarının nasıl bir vahamet doğuracağını kestiremeyiz.

Bana göre, öfkenin kontrolünden bahsedilebilmesi için onun ilk birkaç saniyede dizginlenebilmesi gerekir. Beş ya da on dakika sonra kontrol edilmiş bir öfkenin kimseye bir yararı yoktur. Bir düşünün beş, on dakika aklın, fikrin devrede olmadığını. Sizce o kadar süre kontrol edilememiş bir öfke neleri yıkmış olabilir?

İsterseniz ben yardımcı olayım biraz. Öfkeli kişinin taşıdığı şartlara göre işin boyutları da değişir elbette. Fiziksel üstünlükten tutunda, taşıdığı alet, edevata göre (Ateşli silah, bıçak, sopa vb.) öfkeli kişinin saçacağı vahşetin boyutları da farklı olacaktır. Nitekim yaşanan örneklerde bunu bu şekilde ortaya koymaktadır.

Öfke eğer cahil bir insanda tecelli ederse, o öfke adeta “körleşen bir cinnet”olarak ortaya çıkar. Kısa süreli öfke kontrolünün başarısı, olumsuz bir durumda beynimizden saniyede geçen işlem sayısıyla doğru orantılıdır. Eğer kısa zamanda,  öfkeyle yapacağımız o davranışın arkasından, nelerin bizi bekleyebileceği konusunda bir muhakeme yürütebilirsek o zaman hem kendimiz hem de etrafımızdakiler fazla üzülmez.  

Fakat sokaklarımızda, yollarımızda tanımadığı insanlara karşı adeta “mankurt”laşan bir kafayla öfkesini dışa vuran insanları fazlaca görmek mümkündür.

(Mankurt: Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un kitaplarında ayrıntılı olarak bahsettiği bir “Moğol İşkencesi”. Güçlü kölelere, başlarına geçirilen derilerle, geçmişlerinin unutturulmasıdır.)

Geçmişini unutmuş olan “mankurt” sahibinin emirlerini duygusuzca ve merhametsizce yerine getirir. Karşısındakinin insan olduğunu, bir an bile aklına getiremeyen bu insanlar da adeta yaptığım benzetmede olduğu gibi biranda imha aracı haline geliyorlar; sanki tanımadığımız kişilere “merhamet” edilmemeliymiş gibi.

O kişiler aslında merhamet etmediği insanı, hamaset yaparken “benim insanın şöyledir, büyüktür” diye tarif ederler; akılları başlarındayken. O zaman tanımaya da gerek yoktur “bizim insanı(!)” ama sokakta birbirimize tahammül göstermemiz gerektiğinde “bizim insanımızı” tanımaz, o öfkeli adam ve unu imha etmek istercesine saldırır.

Öfke ile cehaletin bir araya gelmesinden Allaha sığınmak lazımdır. Bu uyumsuz ikili ne zaman bir araya gelse toplumlar, insanlık tarifsiz sıkıntılar ve acılar çekmiştir. İşte bunun için sığınmak gerekir Yaradan’a ve çalışmak gerekir ilim, irfana.

Dinginliğin ve öfke kontrolünün, yüksek değerlerle ve ilimle donatılmış bir ruhve beden ilişkisine ihtiyacı vardır. Mevlana da “ruhun yüceliği”ni aynı noktaya bağlamıştır.

Huzurlu bir toplumsal hayat için gerekli olanları öğretinceye kadar değil inandırıncaya kadar anlatmak ve yazmak gerekir.

İsmail Öz - Haber 7sosyologioz@hotmail.com

Kaynak : haber7.com




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —