Tarih: 24.08.2011 18:58

Vehbi Orakçı’ya Sevgi Seli

Facebook Twitter Linked-in

Binlerce kişinin akın ettiği ve insanların oturacak yer bulamamasına rağmen programın sonuna kadar bekleyerek, avuçları patlarcasına Vehbi Orakçı’yı alkışladığı İftar yemeği Işıldak düğün ve toplantı salonlarında gerçekleşti. Salona sığmaya insan seli, Eski Başkan Orakçı’nın elini sıka bilmek için izdiham yarattı. Genç yaşlı demeden İftar yemeğine katılan Beylikdüzü halkı Orakçı’ya sevgi gösterisinde bulundu. 1500 Kişi olarak hesaplanan İftar yemeğine 2500 misafirin katuılmasıyla salonda izdiham meydana geldi, iftara kısa süre kalmasına rağmen yeni salon açılarak vatandaş mağdur edilmedi. Beylikdüzü’nün gerçek sahiplerinin katıldığı dev organizasyonda hiçbir aksaklığın yaşanmaması dikkat çekti.
Organizasyona HAS Parti Genel Başkan Yardımcısı Mukadder Başeğmez, Büyükçekmece Ak Parti eski ilçe Başkanı Recep Erol, Yıldızım İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yıldız, Mega İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Seyfettin Başkan, Kıraç eski Belediye Başkanı Hamit Öncü, Tepecik eski Belediye Başkanı Rafet Yıldız, Sanatçı Oflu Ali, Sanatçı İbrahim Erkal, Sivil Toplum Kuruluşu Temsilcilleri, Eski ilçe ve Belde Yöneticileri, eski Meclis üyeleri , Beylikdüzü Esnafları, ve 2500 civarında vatandaş katıldı.
 
Vehbi Orakçı
Beylikdüzü Halkına Seslendi
Semazen Gösterilerinin ve İlahi dinletilerinin yapıldığı İftar yemeğinde, alkışlar arasında sahneye çıkan Marmara Mühendislik Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Orakçı “Tüm konuklarımıza sevgiler saygılar sunuyorum, hoş geldiniz şeref verdiniz diyorum. Protokolde yer alan, bu ülkeye Milletvekili olarak, belediye başkanı olarak hizmet etmiş değerli büyüklerimiz var. İlçe Müftümüz, Dernek Başkanlarımız, Meclis Üyelerimiz, İl Genel Meclis Üyelerimiz, Irak İçişleri Bakan Yardımcısı aramızda. Velhasıl uzaktan, yakından bu davete şeref veren değerli dostlarımız var. Hepinize canı gönülden şükranlarımı sunuyorum ve diyorum ki Rabbim bu sofraları her zaman bol ve bereketli kılsın. Değerli dostlarım Beylikdüzü’ne hizmetkar olarak gönüllerinizi kazanmış bir Vehbi orak bildiniz beni ama malumunuz birde benim kendi özüm, mesleğim vardı. Sahibi olduğum, Yöneticisi olduğum, burada da hizmetleriyle bu şehre, bu ülkeye hizmet yapmaya çalıştığım bir şirketim vardı fakat görevdeyken doğru olmaz düşüncesiyle, etik olmaz kaygısıyla ailem, şahsım ve şirketim 5 yıllık zaman diliminde bu bölgede asla faal olmadı. Dedik ki biz 5 yılımızı halka adadık. Ticareti, parayı bir kenara koyacağız. Bu bölgeye bir çivi çakanın kölesi olduğumuz gibi hizmet için çivi çakmanın aşkıyla yandık, tutuştuk. Arkadaşlarımızla ve sivil toplum kuruluşlarımızla ele ele verdik, bu şehre hizmet etmek adına 5 yıl boyunca dolu dolu çalıştık. Bugün ise mesleğimizi icra etmenin hazzını ve onurunu yaşıyoruz. Dün ben Irak’ta, Kerbela’daydım. Hz. Hüseyin’in kabrini ziyaret ettim. Bugün Necef’teydim. Hz. Ali’nin türbesini ziyaret ettim. Ve bugün Necef’ten öğleden sonra geldim ve şuan aranızdayım. Amacımız şuanda Dünyanın dört bir yanında ezilen mazlum masum ve mağdur tüm kardeşlerimizin mağduriyetine derman olmaktır. Bunu, kimimiz yazısıyla, kimimiz kalemiyle, kimimiz verdiği kararlarıyla, yaptığı işlerle, kimimizde yaptığı eserle yapmakla mükellefiz. Ben şahsen görevim bitti diyerek kenara çekilmeyi asla yeğlemedim. Hatta ve hatta ağır bir zulme ağır bir iftiraya uğradığım günlerde bile dedim ki Rabbim makamı veren sensin, zindanı veren sensin, biz sana teslim olduk. Yol nereye ise, biz oraya yürümeye devam edeceğiz dedik ve sabırla karşılık verdik. Biliyoruz ki bu hayat bir sınav, bu sınavda bazen umduklarımız olacak, mutlu olacağız. Bazen de umduklarımız olmayacak, üzüleceğiz. Önemli olan burada ölçüyü tutturmak yani istediğimiz olduğunda çok aşırı sevinmeyeceğiz, olmadığında da çok aşırı üzülmeyeceğiz. Sadece hayatımızı ikame ettirmenin, bu sınavda olmanın bilinciyle, şuuruyla, vicdani rahatlığıyla ne yaparsak en iyisini yapmaya çalışacağız. Sizin evladınız, sizin kardeşiniz Vehbi Orakçı Erzurum’da çiftçilik yaparken de, İstanbul Beylikdüzün’de işçilik yaparken de, siyasetçilik yaparken de, hasbel kader Belediye Başkalığı yaparken de hep bu duyguyla davrandı, bu duyguyla yaşadı ve inşallah bundan sonrada bu duyguyla aynı şekilde her zaman derdi olanın derdine derman olmaya çalışacaktır. Bugün burada ilk kez açıklayacağım. 5 - 6 yıldan beri hayalimdi, arzumdu. Ama yoğunluktan fırsat bulamamıştım. Neydi o hayalimiz? Bizler ardımızdan bıraktıklarımızla, eserlerimizle ancak var olacağız. Nefsimiz dışındaki varlıkların gölgesi bize yarayacak. Bu duyguyla ecdadımızın, özellikle Osmanlının biliyorsunuz hayatın her alanına dair kurduğu vakıflar var. Öyle vakıflar var ki kar yağdığında su bulamayan kuşların su içmesi için çanaklar kurma amacıyla kurulan vakıflar var. Öyle vakıflar var ki envai çeşit varlığın Allah’ın yarattığı güzel varlıkların hizmetine adamış vakıflar var. İşte biz bu duygularla kendi imkanlarımızı, şirketimiz bünyesinde kazandığımız ve kazanacağımız varlıkların bir kısmını bağışlayacağımız adayacağımız bir vakıf kuruyoruz. Amacımız bu Vakıfla mağdur, masum, eğitim alırken burs bulamayan, evinde aş bulamayan ya da ilim arayan, bilgi arayan tüm dostlarımıza, tüm çevremize bir mumda olsa yakarak aydınlatmaya çalışmaktır. Bu projemizle ilgili, bu analizimizle ilgili hepinizden, fikriyle, düşüncesiyle emeğiyle katkısını bekliyoruz. Biliyoruz ki bir elin nesi var iki elin sesi var. Şuanda alkışlarınızla olduğu gibi iki elin sesi var. Bu sesi gür tutmaya, bu sesi güçlü tutmaya, bu sesi ilelebet yaşatmaya hepimizin mükellefiyeti var. Bizim nasılsa tuzumuz kuru diyerek kenara çekilme, keyif çatmaya lüksümüz yok. Dün Kerbela’da, 48 derece sıcaklıkta Müslümanların çektiği çileyi görünce içim yandı, hicap duydum. Tutmuşlar bir yanda Sünni, bir yanda Şii, bir yanda Alevi, bir yanda Kürt, bir yanda Türk diye bölmüşler ve haince, alçakça bir oyunu sahneye koymuşlar. Ve maalesef varlık içerisinde yokluk çekiyorlar. Irak malum petrol yatağı ama biz dün benzincide 1 saat kuyrukta bekledik. Resmen varlık içinde yokluk çekiyorlar. Peki, bunun sebebi nedir? Bunun sebebi maalesef bu coğrafyanın, bizim inanç dünyamızın değerleri ve dinamikleri bölünmüş, parçalanmış, birbirine düşürülmüş ve hatta bazen bir makam koltuğu için insanlara alçakça iftira atacak şekilde birbirimizin ayağını kaydırmayı maharet bellemişiz. İşte bizler gördüğünüz manzarayla dertlenmek gamlanmak zorundayız. Bu duygularla, bu kardeşiniz her zaman bu acıyı çekti. Ve Rabbim bu acıyı benden çıkarıp ehli keyf olduğum gün bu canımı benden alsın. Bunu yürekten söylüyorum. İftar akşamı sizleri çok fazla yormak istemiyorum. İnşallah şuanda 20 yılını tamamlamış olduğumuz şirketimiz bünyesinde yurtiçinde ve yurtdışında alnımızın akıyla, kalemimizin gücüyle, dostlarımızın desteğiyle yine hizmetimizi yapmaya ve buradan da edindiğimiz meşru helal kazancımızın çok önemli bir kısmını da yine bu şehre, bu ülkeye, insanlığa harcamanın hayalini inşallah gerçeğe dönüştüreceğiz. Sizler de her zaman desteğinizi, ilginizi, duanızı esirgemediniz, çok teşekkür ederim. Görevim biteli 3 yıl oldu ama Rabbim şahittir, kutsal bir gündeyiz, hala bizimle karşılaştığında gözlerinden yaşlar akan ablalarımızı, annelerimizi görüyorum. Onların yüreklerinden akıp gelen gözyaşları bizim inancımızın, dinamizmimizin beslenme kaynağıdır. O gözyaşları, o sevgi her zaman bu ülkede çalışan, üreten insanlar için güç kaynağıdır. Bugün Türkiye, dünyada Başbakanımızın ve diğer büyüklerimizin öncülüğünde ciddi bir güç merkezi oluyorsa, burada, bu güzel insanların desteklerinin, dualarının ve onların çok büyük emeklerinin olduğu asla inkar edilemez. Biz bunların farkındayız ve hiçbir zaman bu emeğe, bu sevgiye, bu güvene ihanet etmedik, etmeyeceğiz. Biliyorsunuz, biz bu şehre geldiğimizde işçi bir gençtik. Rabbimin nasip etmesiyle, sizlerin de desteğiyle Başkan olduk ve 5 yıl boyunca Okullarıyla, Camileriyle, Sağlık Ocaklarıyla, Spor Salonlarıyla, Parklarıyla, Kültür Merkeziyle, Halk Eğitim Merkezleriyle bir hizmet kervanı yürüttük. Bu hizmet kervanında tüm dostlarımızın katkısı olduğu gibi, meclis üyesiyle, çalışanıyla, her arkadaşımızın katkısı oldu. Bizler sadece bu hizmetkârlığın bir öznesiydik. İnşallah bundan sonrada bu duygularla, bu düşüncelerle işimizi icra etmenin, dostlarımızla birlikte olmanın, kutsal günlerimizde aynı duyguları paylaşmanın hazzını yasamaya devam edeceğiz. Değerli dostlar ünlü düşünür Konfüçyüs’e demişler ki mükemmel insanın, iyi insan tarifi nedir? Demiş ki; müsrif olmadan cömert olanlar, küsmeden yılmadan çalışanlar, arzu eden ama hırsla kırıp dökmeyenler, kendine güvenenler ama asla kibirlenmeyenler ve onurlu ve dik olup asla diklenmeyenlerdir. İşte bu değerlerin, bizlerin çocuklarımıza, gençlerimize aşılama yükümlülüğümüz var. Bu kutsal ayda sizden istirhamım bol bol okuyalım, düşünelim. Bu sofraların bereketiyle yarınlarımızı aydınlatıp, bu coğrafyadan beklentisi olan çok büyük bir dünya var. İnanın şuanda her yerde bizim desteğimiz, bu ülkenin desteği ve gücü aranıyor. Sadece siyasetçinin değil, Başbakanın değil, Cumhurbaşkanının değil, her ferdin çalışma ve üretme yükümlülüğü var. Çünkü onlarında bilgiye, deneyime, brikime ihtiyacı var. Nasıl ki Türkiye 60 sene önce kazma üretemiyor idiyse, bugün maalesef Irakı’yla, İranı’yla, Suriye’siyle bizim inanç değerlerimizin yaşandığı bu coğrafyada maalesef bu eksikler hala var. İşte bizlerde işadamı olarak, yazar olarak, çizer olarak, parti olarak, kamu yöneticisi olarak elimizden ne geliyorsa bu işi yapmakla sorumluyuz. Bu akşam sizlerden, bu salonu dolup taşıran dostlarımızdan ben bu gücü aldım, bu desteği aldım. Hepinize minnettarım. En derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Hayırlı akşamlar diliyorum” şeklinde Konuştu.
 
Bu Bir KARAYÜN
BİRADERLER Haberidir
 
 
 
 



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —