Tarih: 01.01.0001 00:00 408

Bireysel emeklilikte stopaj kavgası

BES'ten ayrılardan alınan stopaj tüketici dernekleri ve katılımcıların tepkisine neden olurken, dernekler kesilen stopajın ''haksız'' olduğunu öne sürüyor ve bu yönde Danıştay'ın da kararı olduğunu hatırlatıyor

Bireysel emeklilikte stopaj kavgası

Bireysel Emeklilik Sistemi'nden (BES) 10 yıldan önce ayrılanlardan yüzde 15, 10 yılı dolup 56 yaşından önce çıkanlardan ise yüzde 10 oranındaki yapılan stopaj kesintisi tüketici dernekleri ve katılımcıların tepkisine neden olurken, tüketici dernekleri, sistemden ayrılışta hem ana paradan hem de elde edilen kazançtan çeşitli oranlarda kesilen stopajın ''haksız'' olduğunu öne sürüyor ve bunun alınmaması gerektiği yönünde Danıştay'ın da kararı olduğunu hatırlatıyor. Buna karşılık sigorta şirketleri, bu konuda aracı olduklarını,  Danıştay kararının tüm sistemi kapsamadığını öne sürüyor.

Mevcut kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı olarak kurulan ve temel amacı bireylerin çalışma yaşamları boyunca yaptıkları düzenli tasarrufların yatırıma yönlendirilmesini sağlayarak, oluşacak birikimlerle tasarruf yaptıkları dönemde sahip oldukları refah seviyesinin emeklilik döneminde de devam etmesini sağlamak olan Bireysel Emeklilik Sistemi, gönüllü katılım esasına dayanıyor.

Türkiye'de 2003 yılında faaliyete geçen sistemde, katılımcılara çeşitli vergi avantajları sağlanıyor. Katılımcılar, kendileri ve eşleri adına ödedikleri katkı paylarını gelir vergisi matrahından indirebiliyor, ancak buna karşılık katılımcılar, sistemden çıkarken çeşitli oranlarda stopaj kesintisiyle karşılaşıyor.

Katılımcıların, sistemden ayrılmaları sırasında; 56 yaşını doldurup 10 yıl düzenli katkı payı ödeyerek emekli olunduğunda birikimlerin yüzde 25'i vergiden muaf tutulup kalanına yüzde 5 oranında, sistemde 10 yıl kalıp 56 yaşına gelmeden ayrılma halinde birikimlerin tamamı üzerinden yüzde 10 oranında, sistemde 10 yılı doldurmadan ayrılma halinde ise yine birikimlerin tamamına yüzde 15 oranında stopaj uygulanıyor.

Uygulanan söz konusu stopaj, kimine göre sistemden erken ayrılmaların önüne geçmek için yerinde bir uygulama olsa da kimine göre de ''haksız bir uygulama'' anlamına geliyor.

''Sadece kazanç üzerinden stopaj uygulanması gerekir''

Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Genel Başkan Yardımcısı Ali Çetin konuya ilişkin yaptığı açıklamada, BES'teki stopaj kesintisinin vergi adaletine uymadığını savundu.

Katılımcıların, sisteme ödedikleri aidatların, zaten vergilendirilmiş kazançlar olduğunu dile getiren Çetin, ''Yapılan uygulama ne vergi tekniğine ne de adaletine uymuyor. Burada vergilendirilmiş kazancın, yeniden vergilendirilmesi söz konusu...'' dedi.

Çetin, ''bu haksızlığın'' giderilmesi için birikimlerin tamamından değil, sadece elde edilen kazanç üzerinden stopaj kesintisi uygulanması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

''Bu konuyla ilgili birden çok yargı kararı var. Ben de BES katılımcısıydım ve sistemden emekli oldum. Bunun sonucunda da benden de yüksek oranda bir stopaj kesintisi yapıldı. Bunun üzerine dava açtım. Dava devam ediyor. Federasyonumuza da bu konuda çok fazla şikayet geliyor.

Hem 'tasarruf edin' diyeceksiniz hem de tasarruf eden insanı cezalandıracaksınız. Böyle bir şeyin hiçbir mantığı yok. Bu konunun takipçisiyiz. Dava açanlar kazanıyor ama bunun genele matuf olması için çalışıyoruz. Bu haksızlığın giderilmesi için elimizden geleni yapacağız.''

''Biz kanunun bize emrettiği şeyi yapıyoruz''

Emeklilik Gözetim Merkezi (EGM) Yönetim Kurulu Başkanı ve AEGON Emeklilik ve Hayat Genel Müdürü Uğur Tozşekerli ise söz konusu tartışmaya ilişkin Danıştay'ın verdiği kararın tüm sistemi kapsamadığını savundu. Danıştay'ın kararının Maliye Bakanlığı ile ilgili olduğunu, emeklilik şirketlerinin bu konuda sadece aracı olduğunu belirten Tozşekerli, kendilerinin kanunlarda emredileni uyguladıklarını ifade etti.

Tozşekerli, buna ilaveten Danıştay'ın kararının yalnızca o davadaki davacı ile karşı tarafı bağladığını vurgulayarak, şöyle konuştu:

''Biz, herhangi bir şekilde bir uygulamadan içtihat yaratmak gibi bir imkana sahip değiliz. Biz kanunun bize emrettiğini kesiyoruz. Eğer herhangi bir kişi, herhangi bir mahkemede bunun dışında bir karar aldırtırsa, o kişiyle ilgili gerekli ödemeyi yaptıktan sonra, bunu Maliye Bakanlığına vereceğimiz diğer stopajlardan mahsup ediyoruz. Ancak mahkeme kararı kişisel, tüm sistemi kapsamıyor. Onun için bizi doğrudan bağlayıcı bir karar olarak gelmiyor. Ancak Maliye Bakanlığı bununla ilgili bir kanun değişikliğine giderse tabii yaparız. Bu bizim keyfi olarak yaptığımız veya 'hadi yapmayalım' dediğimiz bir şey değil. Yapmak zorunda olduğumuz, kesmek zorunda olduğumuz bir stopaj var. Kanunen kesiyoruz, ancak mahkeme, kişiyle ilgili özel bir karar almışsa onu da uygulamak zorundayız.''

-''Başkasının geliriyle sistemde olanlar, stopajdan muzdarip''-

Devletin, BES katılımcıları için katkı paylarını yatırırken bir ''vergi avantajı'' sağladığını, buna karşılık sistemden ayrılma halinde de katılımcıların çeşitli oranlarda stopaja tabi olduğunu dile getiren Tozşekerli, stopaj olmaması halinde BES açısından bunun pozitif veya negatif etkilerinin olabileceğini ifade etti.

Birikimlerinden stopaj kesintisi yapılmayacağını bilen kişilerin, BES'e dahil olmak için daha gönüllü olabileceğini, ancak buna karşılık sistemden ayrılmaları halinde bir kesinti olmayacağını bilen katılımcıların da sistemden daha rahat ayrılabileceğini dile getiren Tozşekerli, sözlerini şöyle tamamladı:

''Burada net bir cevap vermek çok zor. Bunun iyi analiz edilmesi gerekir. Vatandaş da devlet de kendi açısından haklı gibi görünüyor ama biz burada aracı olduğumuz için bize kanunla ne emredilmişse, biz onu yapacağız. Ancak kişisel fikrim; vergi avantajından faydalanan kişilerin, sistemden erken ayrılması durumda kazandığı avantajı ödemesi gerekir. Bunun matematiği farklı olabilir ama devlet burada bir avantaj sağlıyor, katılımcılar sistemde kalsın diye. Çıkmanız durumunda devletin bunu geri istemesi normal. Ancak bununla birlikte sistemde vergi avantajından faydalanamayanlar da var. Bunlar, bu durumdan muzdarip tabii ki. Başkasının geliriyle sisteme dahil olanlar, zaten vergi avantajından faydalanamıyor. Burada bir avantaj yok ki çıkarken ceza olsun. Ben de bunun düzeltilmesi fikrindeyim.''

-Danıştay'ın kararı-

Öte yandan, Danıştay Dördüncü Dairesi, 8 Nisan 2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan kararıyla,''Bireysel emeklilik sistemi ve hayat sigortalarından ayrılan sigortalıya sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin tamamı üzerinden değil, getirisi üzerinden vergi kesintisi yapılması gerektiğine'' ilişkin İstanbul 3. Vergi Mahkemesi'nin kararını hukuka uygun bulmuştu. 

Bir sigorta şirketi ile davacı arasında yapılan hayat sigortası poliçesi kapsamında 3 yıl süreyle ödenen ve poliçenin sonlandırılması üzerine davacıya iade edilen tutar üzerinden Gelir Vergisi Kanununu uyarınca yapılan gelir vergisi tevkifatının, ödenen prim tutarına isabet eden kısmının yasal faiziyle iadesi istemiyle dava açılmıştı.

İstanbul 3. Vergi Mahkemesi, davacıya yapılan ödeme tutarı üzerinden Gelir Vergisi Kanunu uyarınca yapılan kesintide hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle yapılan tevkifatın davacının ödediği prim tutarına isabet eden kısmının iadesine, vergi kanunlarında fazladan ödenen vergilerin faizi ile birlikte iade edilmesi gerektiği yönünde bir yasal düzenleme bulunmadığından yasal faiz isteminin reddine karar vermişti.

Vergi Mahkemesi kararının kesinleşmesi üzerine, kararın kanun yararına bozulması istenmişti.

Konuyu inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, İstanbul 3. Vergi Mahkemesi'nin kararını hukuka uygun bularak, kanun yararına bozma istemini reddetmişti.

Dairenin kararında, Gelir Vergisi Kanununun 75. maddesinin ilk fıkrasında menkul sermaye iradının tanımının yapıldığı ve açıkca nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısıyla elde edilen kar payı, faiz, kira ve benzeri iratların menkul sermaye iradı olduğunun belirtildiği vurgulanmıştı.

Buna göre davacının sigorta şirketine üç yıl boyunca nakden yaptığı ödemeler dolayısıyla elde ettiği gelirin, menkul sermaye iradı sayılacağı belirtilen kararda, ''Sigorta şirketince yapılan ödemelerin tamamı değil bu ödemenin ana para dışında kalan kısmı menkul sermaye iradı niteliğindedir. Bu nedenle davacıya iade edilen toplam ödeme üzerinden Gelir Vergisi Kanunu uyarınca yapılan tevkifatta hukuka uyarlık bulunmamaktadır'' denilmişti. 

Kaynak : haber7.com


Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.