Tarih: 10.10.2011 10:00

CHP ve Esat'ın laiklik bekçiliği!

Facebook Twitter Linked-in

CHP’nin yeni açılımlarına bir de Ortadoğu ekleniyor. Ancak bu açılımı, yeni Türkiye ve Yeni Ortadoğu paradigmasına uygun olmanın çok ötesinde. CHP, hakikaten eski Türkiye ve eski Ortadoğu politikalarının bekçiliğini yapmaya çalışıyor. Suriye diktatörü Beşar Esat ile CHP politikacıların yaptığı görüşmeler tam manasıyla bahsettiğimiz bir siyasal tutumuifade ediyor. Esatla yaptıkları görüşmede, baasçı diktatörlük haklı gösteriliyor, anti-Amerikacılık ideolojisiyle AK Parti haksız gösteriliyor. Esat rejiminin diliyle Ortadoğu eski söylem içinde okunmaya devam ediliyor.

Garip bir biçimde Esat kendisini laikliğin savunucusu ve şeriata karşı koruyucu Arap ya da Ortadoğu kahramanı gibi yansıtıyor. Daha doğrusu CHP elitleri Esat kimliğini ve siyasetini böyle yorumluyorlar. Türkiye’de dine karşıt laiklik anlayışının bekçiliğini Suriye’de sürdürme gibi bir misyona yöneliyorlar. Bunu yaparken de Esat rejiminin gerici varlığını meşrulaştırmaya çalışarak hareket ediyorlar.

Belki de sosyalizm ve baasçılık arasındaki tarihsel ittifakı burada hatırlamanın yararı var. Esat ile CHP siyasetinin bu muhabbetinin arka planında “Arap sosyalizmi” ideolojisinde aramak gerekir. Yön dergisinde Niyazi Berkes’ten Mümtaz Soysal’a kadar sol aydınların 1970’lerde bir Arap Sosyalizmi muhabbeti bulunmakta. Soğuk savaş ideolojilerinin rekabetinde Türk solcuları ve geniş siyasal cephesi CHP, Arap sosyalizmlerine göz kırpmıştı.

Şimdi bu gerici soğuk savaş ideolojileri ve onun kurguladığı rejimler Arap Baharıyla tek tek sallanıyor. Buna en çok Esat direniyor. CHP’liler de bu gerici ideolojinin yanında yer almak gibi büyük bir “siyasal vebal” içine giriyorlar.

CHP’nin Esat rejimiyle kurduğu ve kökleri ötelere uzanan bu ideolojik ittifak, ilginç bir biçimde meşruluk kazanmak amacıyla “laikliği korumak” ve “şeriatı engellemek” gibi bir misyonla anlamlandırmaya çalışıyor. Neymiş efendim, “Müslüman kardeşler şeriatı getirecekler”. Esat arsız bir utanmazsızlıkla kalkıp “tek Arap laik ülkesi” olmaktan bahsediyor. El-kaide ve Müslüman Kardeşleri aynı safta değerlendiriyor. Bir başka utanmazlık da terör örgütü ile Müslüman kardeşleri bir tutuyor. Müslüman Kardeşler Suriye’de otuz yıldır adam öldürüp, köy basıp, suikastlar yapıp bunlarla devlete baskı yapıp  şeriat devleti istiyor da biz mi bilmiyoruz? Hiç kusura bakmasınlar! Daha dün Doğu Konferansları yapıp bir iki bilgi kekelemeye başlayanlar, şunu aklında tutsunlar! İslamcılar, dindarlar ve muhafazakarlar Arap ya da Ortadoğu’yu Kemalizm’e rağmen hep okumaya, tanımaya, gelip gitmeye ve beraberliklere devam ettiler. Osmanlının doğal halklar coğrafyasının muhayyilesi içinde var olarak oradaki en marjinal tartışmaları ve gelişmeleri bile yakından izlediler. Bu nedenle Müslüman Kardeşleri de tanıyorlar, Esat rejimini de. Bilgisizce, bunları yok sayarak hiç kimse kalkıp Esat üzerinden Ortadoğu gerici ideoloji ve rejimleri savunmaya arsızca savunmasın.

Belki de daha komik ve aptal olanı ise laikliği savunma temasının Esat’a kalmış olması! CHP nasıl bir akıl tutulması içinde yaşıyor ki Ortadoğu’daki laikliğin bekçiliğini Esat’a veriyor! Gerçi şu da bir gerçek! CHP’nin laiklikten anladığıyla Esat’ın anladığı örtüşüyor. Bu nedenle aynı laiklik perspektifinde buluşarak aynı siyasal dil içinde muhabbet ediyorlar!

Türkiye’nin yeni yüzyıldaki Ortadoğu algılaması, CHP’nin algılama dünyasının çok üstünde. Eski Türkiye yüzyılının ideoloji ve argümanlarıyla algılamaya ve siyaset yapmaya devam eden CHP, Ortadoğu’nun değişimini de algılayamıyor. Eski laiklik yaklaşımına dolanarak Baasçılığın yanında saf tutuyor.  Yeni Türkiye’ye direndiği gibi yeni Ortadoğu’ya da direniyor.

CHP, kimi anti demokratik batıcı güçlerin İslami ve diğer muhalif hareketleri dışlayıcı bir dille “bunlar şeriat istiyor, laikliğe karşılar” söyleminde pozisyon alıyor.  Oysa Esat rejimi muhalifleri böyle konumlandırarak uluslar arası meşruiyetlerini reddedip kendi diktatörlüklerini sürdürmek peşinde.

CHP ve solun laikliğin bekçiliği üzerinden giderek “gelecek şeriata” karşı pozisyon alma tutumu Tunus ilişkilerinde de görülüyor. Tunus’ta yaklaşan seçimler ve yeni anayasa yapım çalışmaları için Türkiye’den İbrahim Kapoğlu aracılığıyla seminerler verdiriliyor. NAHDA hareketine karşı Fransız sol ve statükosunu temsil eden “eski rejim”i destekleniyor. Türkiye’nin 12 Eylül anayasasına atıfta bulunularak model gösteriliyor kimi broşürlerde. Nahda hareketi ve yükselen güçler “el-kaideci ve şeriatçı” denilerek Fransa’nın derin siyasetlerinin reel politik varlıklarıyla ittifak yapılıyor. İşin ilginç yanı, bizim mevcut Türk elçimiz de bu “hikayeleri” destekleyen politik söylemler içinde!

Sanki bütün Ortadoğu’da “laikliğin bekçiliği” adı altında diktatörlükleri savunmak CHP’ye kalmış! Erdoğan’ın son Ortadoğu gezisinde laiklik savunusu, bu propaganda ve Arap Baharı karşıtı dalgayı gidermek ve Batı kamuoyuna “şeriat geliyor” korkusunun yersiz olduğu mesajını vermek içindi. Oysa biz meseleyi Türkiye’de yanlış bir bağlamda tartışıyoruz.

Doç. Dr. Ergün Yıldırımdrergun@hotmail.com

Kaynak : haber7.com




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —