07 Ekim 2011 tarihinde Suriye’li muhalif siyasetçi Mişel (Maşaal) Temo, Kamışlı şehri yakınlarında uğradığı saldırı sonucu öldürüldü. Türkiye medyasının pek ilgi göstermediği bu suikastın konuya ilgili kişilerde mevcut Suriye rejimine yapılan uluslararası baskıyı beklenenden fazla arttıracağı kanaati oturmaya başladı.
Fransa erken davranan ülkelerden. “Bu şiddet olayları Beşar Esad rejiminin uluslararası toplumun çağrılarına sağır kaldığını gösteriyor. Fransa özgürlük için mücadele eden tüm Suriyelilerin yanında tavizsiz bir şekilde yer almaya devam ediyor”
ABD Başkanı Barack Obama’nın sözcüsü Jay Carney, “Cuma günkü saldırıların Esad rejiminin içteki tüm barışçıl muhalefeti susturma teşebbüsleri olduğunu” belirterek, “Ülkesinin daha tehlikeli bir duruma sürüklenmemesi için Esad şimdiden gitmeli” dedi.
Şüphesiz en önemli tepki şimdiye dek Suriye rejimine desteğini esirgemeyen Medvedev’in ağzıyla Rusya’dan geldi: “Kaçınılmaz reformları yapmaları için Suriyeli yöneticilerle aktif bir şekilde çalışıyoruz. Eğer bu reformları yürütme yeteneğinde değillerse, gitmeleri gerekir”
10 Mayıs 2005 senesinde Şam’da bir lokantada yemek yerken yanına gelen 3 kişi tarafından kaçırılan Maşuk El Haznevi, 1992 yılında vefat eden ve Türkiye’de de bir çok müridi bulunan ünlü Nakşibendi lideri Şeyh İzzeddin El Haznevi’nin oğluydu. Gerek Suriye gerekse Türkiye başta olmak üzere bütün komşu ülkelerde ziyadesiyle seviliyordu. İddialara göre 20 gün boyunca Suriye rejimi (hatta bir çok müridine göre bizzat Beşar Esad) tarafından sorgulanıp işkence gördükten sonra cesedi bulunmasın diye Hristiyan mezarlığına gömüldü. Kamışlı’da yapılan ve bir çok kişinin Suriye güvenlik güçleri tarafından açılan ateş sonucu öldürüldüğü cenaze törenine yüz binlerce insan katıldı.
Maşuk El Haznevi, Nakşibendi tarikatı içinde hakim olan siyasetten uzak durma mecburiyeti şeklinde ifade edilebilecek yazılı olmayan katı kuralın aksine ileri bir politik duruşa ve dile sahipti. Kürtlerin İslamiyetten uzaklaşmakla, Şeyh Said’i, Kadı Muhammed’i, Said-i Nursi’yi unutmakla özgürleşme ihtimalini zora soktuklarını düşünüyordu.
2005’te içlerinde Hüsnü Mahalli’nin de bulunduğu bazı Suriye rejimi yanlıları cinayetin ABD ve İsrail tarafından işlendiğini iddia ettilerse de bugün bütün Haznevi ailesi ve Nakşibendi müridleri Şeyh Maşuk’un katlinden direkt olarak mevcut Suriye rejimini sorumlu tutmaktadır.
Lafı uzatmaya gerek yok. Başlarda Mişel Temo’nun ( isminden ötürü ) Hristiyan olduğunu sanıyordum. Ancak sonradan Müslümanlar arasında bu tip isim koyma geleneğinin bölgenin Fransız sömürgesi olduğu dönemlerden kalma bir alışkanlık olduğunu öğrendim. Mişel Temo’nun konuşmalarıyla ilgili videolardan birini izlerken de İslam aleminin 2. Şeyh Said’i olarak anılan Maşuk El Haznevi’den buruk bir sesle ‘şehid’ diye bahsettiğini duydum.
Her ölümden sonra maktulü tanıyor olmaktan ötürü derin bir teessür duymuşumdur. Ya hep benim tanıdığım insanlar öldürülüyor, ya da öldürülen insanları tanıyor oluyordum. Maşuk El Haznevi’de de böyle olmuş, çocukluğumdan beri tanıdığım bu zatı her Suriye bahsi geçtiğinde hüzün ve duayla anmıştım. İlk kez Mişel Temo’da bu “tanıma” hissine kapılmadım. Ne kendisini tanıyorum ne de onu tanıyan hiç bir kimseyi. Temo’nun kimler tarafından öldürüldüğüne ilişkin Hüsnü Mahalli’nin (veya başkalarının) nasıl bir yorum yapacağını da merak etmiyorum. Hasılı bu kez maktulü tanımasam da Mişel’in arkadaşı Maşuk’u 6 yıl önce kimin öldürdüğünden bahisle, sadece faillerin kim olduğunu tahmin etmekle yetineceğim.
Dr. Hamid AYDIN / Haber 7hamidaydin@gmail.comtwitter.com/hamidaydin
Kaynak : haber7.com