Tarih: 12.10.2011 13:10

İstanbul’un Düşman İşgalinden Kurtuluşunun 88. Yılı

Facebook Twitter Linked-in

Çatalca Cumhuriyet Meydanında yapılan kutlama törenine Çatalca Kaymakamı Nevzat Taşdan, Çatalca Garnizon Komutanı Yarbay Yahya Çınar, Çatalca Belediye Başkanı Cem Kara, Çatalca Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Onur Dinç ve ilçe protokol üyeleri katıldı. Törende Çatalca Belediye Başkanı Cem Kara günün anlam ve önemine ilişkin bir konuşma yaptı. Başkan konuşmasında “Düşman gemilerini İstanbul’da gören Mustafa Kemal, 'Geldikleri gibi giderler' diyerek, esaret altında kesinlikle yaşayamayacak Türk ulusu adına sözünü söyledi. Türk ulusu, istiklalini kazanmak için kurtuluş mücadelesine girişmişti. Bu mücadelenin adı ‘Ya istiklal ya ölüm’dü” dedi.
 
İstanbul genelinde olduğu gibi Çatalca’da da İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşunun 88. yıl dönümü kutlandı. Çatalca Kaymakamı Nevzat Taşdan, Çatalca Garnizon Komutanı Yarbay Yahya Çınar, Çatalca Belediye Başkanı Cem Kara, Çatalca Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Onur Dinç ve ilçe protokolünün tam kadro yer aldığı kutlama töreni Çatalca Cumhuriyet Meydanında yapıldı. Tören ilk olarak Atatürk Anıtına çelenk sunulmasıyla başladı. Atatürk Anıtına çelenk sunma merasiminin ardından; Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitlerimiz için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu ve hemen sonrasında İstiklal Marşımız hep bir ağızdan okundu. Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının ardından Çatalca Belediye Başkanı Cem Kara tarafından günün anlam ve önemine değin bir konuşma yapıldı. Başkan Cem Kara konuşmasında İstanbul’un ve Çatalca’nın işgaliyle ilgili bilgiler verdi. Başkan Cem Kara; “Sayın Kaymakamım, Protokolün Değerli Üyeleri, Saygı Değer Çatalcalı Hemşehrilerim, Siz Geleceğimiz, Işığımız, Aydınlığımız, Atatürk İlke ve Devrimlerinin Yılmaz Bekçileri Sevgili Gençler…
 
Bu gün dünya tarihinin sayılı şehirlerinden İstanbul ve İstanbul’umuzun küçük ve şirin ama konu vatan müdafaası olduğunda yüreği büyük ilçesi Çatalca’mızın düşman işgalinden kurtuluşunun 88. yılını kutlamanın gururunu yaşıyoruz. Tarih var olduğundan beri bağımsız yaşayan Türk ulusu başka ülkelerin egemenliği altında yaşatılmak isteniyordu. İtilaf Devletlerine ait donanmalar, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşmasına dayanarak Haydarpaşa önünde demirlediler. 13 Kasım 1918’de fiilen başlayan işgal, 16 Mart 1920 günü resmi işgale dönüştü. 465 yıllık başkente ilk kez yabancılar askerleriyle giriyor, millet esaret ile tanışıyordu.  İstanbul hükümeti, işgalcileri bağrına basmış, o karanlık günlerde ortaya çıkan bir takım mandacı zihniyet ise savaşmak yerine belli ülkelerin egemenliği altına girmeyi savunuyorlardı.
 
Düşman kuvvetleri ise barış antlaşmasının karşısında en büyük engelin Atatürk ve Milli Mücadele olduğunu savunuyorlar ve işgali gerçekleştiriyorlardı. Yapılan bu işgallere karşılık en büyük cevap Mustafa Kemal’den ve onunla aynı uğurda savaş veren silah arkadaşlarından geldi. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıyordu. Meclisin açılması demek Milli Mücadele daha çok güçlenecek, yeni bir devlet kurulacak demekti. Emperyalist İtilaf Devletleri yaptıkları işgali halka barış getirme adı altında anlatıyordu. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının padişaha ve onun hükümetine karşı geldiklerini ve bunun İtilaf Devletlerinin barış çabalarını etkilediğini dile getiriyorlardı. İşgalin geçici olduğunu ve ellerinde oyuncak olan padişahlığı yıkmayacaklarını belirterek; istedikleri gibi yönetecekleri, kendi sözlerinden dışarı çıkmayacak ve her zaman sömürülecek bir Türkiye hayali kuruyorlardı.
 
Türk ulusu doğal olarak bu işgali ve esareti kaldıramadı ve büyük ayaklanmalar başladı. O ayaklanmalar birer birer vücut buluyor, aydınların da sayesinde mitingler düzenlenerek halk hareketi başlatılıyordu. Bu arada, düşman gemilerini İstanbul’da gören Mustafa Kemal, 'Geldikleri gibi giderler' diyerek, esaret altında kesinlikle yaşayamayacak Türk ulusu adına sözünü söyledi. Türk ulusunun bağrından çıkan Mustafa Kemal ve silah arkadaşları “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır” diyorlardı.
 
600 yıllık bir devletin yıkılmaya yüz tuttuğu ve herkesin üzerinde büyük karamsarlığın dolaştığı bir zamanda, Türk ulusu, istiklalini kazanmak için kurtuluş mücadelesine girişmişti.
 
Bu mücadelenin adı 'Ya istiklal ya ölüm'dü
 
Esareti tarih boyunca kabul etmeyen ve etmeyecek olan yüce Türk ulusu, atasına inanmış ve Atatürk’ün ilkesi olan 'Söz konusu vatan ise, gerisi teferruattır' inancıyla büyük kurtuluş mücadelesi vermiştir.
 
6 Ekim 1923’te ise Türk Ordusu İstanbul’a girdi. 4 yıl 10 ay 23 gün süren işgal, Mustafa Kemal Paşa’nın sabırlı ve sağduyulu politikası sayesinde sona ermiş oldu.
 
Atatürk’ün dediği gibi, geldikleri gibi gittiler…
 
Güzel ilçemiz Çatalca’da ise 1912–13 Balkan Savaşlarının bir safhasında, Kırklareli'ni alarak Edirne'yi kuşatan Bulgarlar, Lüleburgaz'da Türk ordusunu yendiler. 15 Kasım 1912'de Çatalca'daki savunma hatlarına saldırdılar. Daha önce tahkimat yapılan Çatalca'da Bulgar ordusu durduruldu. Top sesleri İstanbul'dan duyulduğu için halk ve hükümet heyecan içindeydi.
 
Milli Mücadele sırasında ise buradaki Osmanlı askeri deposu İtilâf Devletleri kontrolünde idi. İstanbul ve Çatalca'ya küçük Yunan müfrezelerinin yerleştirilmesi, Rum çetelerini Türklere karşı harekete geçirmiştir.
 
Yunan işgali sırasında Çatalca'da 186. Piyade Alayının 1. Taburu ve Makinalı Tüfek Bölüğü bulunmaktadır. Kolordu, bazı planlamalarla muharebe vaziyetine geçtiğini gizli emirle bildirmiştir. Bu, Atatürk’ün Anadolu'ya geçişinden sonra verdiği 'Doğu Trakya ile ilgili hiçbir münakaşaya girmeyin ve her türlü tecavüze karşı silahla savunun' emridir.
 
Şanlı Türk ordusu 6 Ekim günü İstanbul’u düşman işgalinden kurtardıktan sonra, 8 Ekim 1923'te kesin bir zaferle Çatalca'yı düşman işgalinden temizleyerek, ilçemizin kurtuluşunu ilan etti.
 
Kuruluşundan beri İstanbul’a yakın ve önemli bir yer olması sebebi ile Çatalca tarihte askeri bir üs olarak görev almış, birçok savaşlara sahne olmuştur. Çatalca’nın özellikle üç dönemde askeri bakımdan önemi görülmektedir. Bunlar sırayla Bizans, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerindedir.
 
Çatalca’nın stratejik bir nokta olmasını Bizans zamanında yapılan, Çin Seddi’nden sonra gelen ve Dünyanın en büyük 3. surları olan Anastosios Surları’ndan öğrenebiliriz. Bunu biz Osmanlı zamanında Çatalca’nın İstanbul öncesinde son kale olmasından ve ayrıca 2. Dünya Savaşında İstanbul’u Almanlardan koruyacak olan Çakmak Hattında görmekteyiz.
 
Emperyalist güçler Kurtuluş mücadelesinde Çatalca’da bulunan Rumları kışkırtarak bir devleti parçalamak ve o devleti aralarında paylaşmak istiyorlardı. Bu güçler 1970’li yıllarda kardeşi kardeşe vurdurttu; ama emellerine ulaşamadılar.
 
Yakın tarihimizde ise bağımsızlık mücadelesini birlikte veren, tarih boyunca birlikte yaşamış iki halkın arasını bozmaya çalışarak, bu güzel vatanımızı bölmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Yine emellerine ulaşamadılar ve asla ulaşamayacaklar.
 
Çatalca insanı bunların birer oyun olduğunu, sorunun halklarla değil, emperyalist ülkeler tarafından kışkırtılan teröristlerin terör sorunu olduğunu çok iyi bilmektedir” dedi.
 
İlçede açılan Mübadele Müzesine gelen konuklara ve 23 Nisan Uluslararası Çocuk Festivaline gelen konuklara Türk misafirperverliğinin en güzel örneklerinin Çatalca halkı tarafından gösterildiğini belirten Başkan Cem Kara, “Sayın Kaymakamım, açılan Mübadele Müzesi ile birlikte ilçemize yoğun bir şekilde konuklarımız gelmektedir. Çatalca’da yaşayan çoğumuz gibi, mübadele kökeniyle Çatalca’ya gelen misafirlerimizin yanı sıra Yunanistan’dan da mübadele ile buradan göç ettirilen Yunanistan vatandaşları gelmektedir.
 
Anılarını, hatıralarını, eşini dostunu, komşusunu gözyaşları ile bırakan bu insanların çocukları ve torunları uzaklardan gelen ve bilmediğimiz tanıdıklarımız olmadığını söyleyemeyiz.
 
Bu yaşananlar ne onların ne de bizim sorunumuzdur. Sorun açık ve net bir şekilde bellidir. Sömürülmek istenen halkların başındaki emperyalist güçlerin yarattığı sorundur.
 
Bu topraklar üzerinde kardeşlik ve barış duyguları içerisinde yaşayan insanlar, bundan sonra da yurt içinden ve yurt dışından gelen misafirleri bağrına basacaktır.
Zaten Çatalca insanı ve özellikle ailelerimiz Dünya barışına nasıl katkı sunacağını iki senedir 23 Nisan’da göstermektedir. Çatalca Belediyesi tarafından düzenlenen 23 Nisan Uluslararası Çocuk Festivaline yurt dışından gelen Dünya çocukları; ilçemiz mahalle ve köylerinde Çatalcalı ailelerin yanında 5 gün boyunca misafir olmaktadırlar.
 
Kültürünü, yaşam tarzını bilmediğimiz bu çocuklara Çatalcalı aileler evlerini açtı ve onları kendi evlatlarından ayrı görmeden misafir etti.
 
Böylesine barışçıl ve böylesine misafirine sahip çıkan, insanı insan olduğu için kabul eden, ırk, din ve mezhep ayrımı yapmayan işte bu Çatalca insanıdır, ülkem insanıdır.
 
Kardeşliğin, barışın ve dostluğun sürdüğü bu güzel ilçemizde tüm dünyaya mesajımız bu kurtuluş günümüzde barıştır, sevgidir, kardeşliktir ve dostluktur” diyerek konuşmasını bitirdi. Belediye Başkanı Cem Kara’nın konuşmasının ardından tören sona erdi. Törenin bitmesiyle beraber Çatalca Askeri Gazinosuna geçildi. Bu esnada Çatalca İzzettin Mahallesinde bir tarlada bulunan ve Çatalca’da yaşanan savaşlardan bu yana toprakta gömülü olduğu sanılan eski bir top mermisi ilçe protokol üyelerine gösterildi. Böyle anlamlı günde bulunan top mermisi gerekli prosedürlerin izlenmesi için Çatalca İlçe Jandarma Komutanlığına teslim edildi.



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —