Baykal'a kaset komplosu ve Kılıçdaroğlu'nun gelişi sürecinde ilk düğme yanlış iliklendiği için arkası da bir türlü düzgün gitmiyor.
Seçim sonrası yaşananlar bu öngörüyü teyit etmiş oldu. CHP tam anlamıyla her kafadan ayrı bir sesin çıktığı kaotik bir yapıya dönüştü.
Gerçi CHP yönetimi 'parti içi demokrasi' olarak lanse etmeye çalışsa da görünen şey farklı.
Kılıçdaroğlu'nun Silivri ziyareti ve mahkemeyi hedef alan talihsiz sözlerine geçmeden önce bir hatırlatma yapmam lazım.
Bu köşede defalarca gündeme getirdiğim ve hâlâ cevapsız kalan bir soru var. Baykal'a yönelik kaset komplosu kimin işiydi?
Eğer bu soruya sağlıklı ve tatminkâr bir cevap bulamazsak CHP'yi de anlamamız mümkün olmayacak.
Her ne kadar Kılıçdaroğlu 'bu komployu çözmek boynumuzun borcudur' dese de koltuğa oturduktan sonra pek gündemine almadı.
Oysa Türk siyasi tarihinin en girift komplosu hâlâ çözülmüş değil.
Sahi Baykal'ın bu kadar yakınına girebilen, birkaç farklı eve kamera yerleştirebilen, kimin hangi saatte geldiği bilgisine bile sahip olan güç kimdi?
Oran'daki siteye kim girdi ve o kamerayı elektrik prizine kim yerleştirdi? Evin kapısı zorlanmadığına, hırsızlık da ihbar edilmediğine göre 'tanıdık' birilerinin işi miydi?
Ergenekon kapsamında tutuklanan bazı kişiler bu işin neresindeydi?
Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz
Adem Yavuz Aslan - Bugün
Kaynak : haber7.com
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.