Tarih: 21.11.2011 08:41

Resim olan odaya melekler niçin girmez?

Facebook Twitter Linked-in

En iyi sureti yapan Allah’tır. Yaratmak yaratıcı için sadece bir kudret değil aynı zamanda “musavvir” sıfatıyla onu tahakkuk ettiren yani her bir varlığa şekil verendir. ( “Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren odur.” Ali İmran–3/6)

Allah’ın sıfatlarının birçoğu cüz’i olarak insanda da bulunur. Örneğin görme (basar) ve işitme (sem’i) gibi sıfatlar aslen kendisine ait olduğu halde Allah onun çok küçük bir parçasını halife olarak yarattığı insana da bahşetmiştir.

Yaratmak da böyledir. Bu en müstesna sıfat “vardan var kılma” şeklinde insana da verilmiştir. İnsan görmek ve işitmek sıfatlarını kullanarak Tanrıya aidiyetini tescillerken “tekvin” (yaratma) sıfatıyla yaratıcıyı değil yaratmayı taklit eder.

Yaratıcıyı taklit şirk, yaratmayı taklit ise insanın Allah karşısında acziyet ve teslimiyetinin dile gelişidir. Bu dile getiriş bir nevi zikirdir. Zikir en belirgin olarak kendini tekrarda gösterir. İnsanın yaratılanları tekrar edişi bu sebepten dolaylı bir tesbihtir. Musavvir olan Allah’ın tasvirini taklit etmek de bu anlamda neden bir tespih olmasın?

İslam’da resmin haram olduğuna dair Kuranî anlamda bir dayanak bulmak zor. İslam’ın ilk yıllarında putperestliğin yaygın biçimi figüratif özellikler gösterdiğinden suret yapma konusunda Müslümanlar dikkatli davranmış ve putperestliği çağrıştıracak şeylerden mümkün mertebe sakınmışlardır.

İnsanlık figüratif putçuluğu bırakalı yüzyıllar oldu. Putperestlik yüzeyden daha derinlere inmeye başladı. İdeolojilerin, kelime ve kavramların, arzu, istek ve tutkuların putlaştırıldığı bir yüzyılda yaşıyoruz. Dolayısıyla suretin insanı kıblesinden döndürecek bir yanı kalmamış veya diğer put unsurları onu etkisiz ve hükümsüz kılmıştır.

İnsan eylemlerini günah veya sevap olması niyetleriyle ilgilidir. Resim, heykel ve musikinin sanatkârı bu sanat dallarını toplumu ifsat için kullanıyorsa günahtır ve vebal altındadır. Şayet bir perestiş unsuru olarak kullanıyorsa elbette Allah’a ortak koşmaktır.

Bunların dışında, eğer bir Müslüman heykel, resim ve müziği iyi güzel işlere vasıta kılıyorsa bu da Salih ameldir. Kuran-ı Kerim sanat dalları içerisinde sadece şiire şerh düşer. Ne heykele ne de resme dair bu anlamda bir şerh yoktur. Bunun en önemli sebebi şiirin negatif sesinin o dönemde heykel ve resme göre daha yüksek çıkması ile ilgilidir. Sözün manipüle edildiği en yaygın alan şiirdir.

Cahiliye devri aynı zamanda şiirin de cehaletten pay aldığı dönemdir. Şair bugünkü anlamının çok üstünde bir anlam ve misyona sahiptir. Bir tür sahirdir, kâhindir ve o dönemin medyasıdır. Resmin, heykelin ya da musikinin böyle bir negatif etkinliği yoktur. Çünkü şiir gibi itibarlı bir ifade aracı değildir.

Müslümanların resim ve surete karşı hassasiyetlerinin en geniş biçimde görüldüğü yerler ibadethaneler ve namaz kılınan odaların kıble istikametidir. Camilerde suret bulundurulmaması mücerret dünyamızın ve tevhit anlayışımızın bir tezahürüdür. Bunu sadece suret ve resimle sınırlamak da doğru değildir, aynı zamanda camilerde yeknesak ve yekpare ortamı bozacak bir eşya da yoktur.

Eşya ve nesnenin –sandalye, masa vb-tek başlarına günah addedilecek bir tarafları olmadığına göre, camilerde yer bulmaması ancak mekâna atfettiğimiz uhrevi hava-yani mekânın poetikası-ile ilgili bir durumdur.

Namaz kılınan odada resim olmaması ise tamamen namazdaki dikkat, konsantrasyon ve mistik yoğunluğu muhafaza etmek içindir. Çünkü namaz esnasında gözün bir surete takılması, insanın zihinsel ve ruhsal güzergâhını değiştirebilir.

Evet, melekler resim olan yere girmezler; ama etik ve estetik olarak kötü olan resimlerin asılıp sergilendiği yerdir bu bahsedilen yerler; zira güzel olan her yerde melekler de olaya ve de oraya müdahildir.

Hüseyin Akın - Haber 7akinakinhuseyin@hotmail.com

Kaynak : haber7.com




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —