Haftanın en önemli gündem maddesi. Bedelli askerlik kanunu ve onun içeriğidir. Postal giymeden ve kışlaya uğramadan bedeli karşılığında askerlikten muaf olmakla ilgili olarak hükümet bir düzenleme yaptı.
Fakat 30 yaş sınırı ve otuz bin TL istenmesi gibi şartlardan dolayı gelir düzeyi yüksek kesimin dışında halktan fazla rağbet görmeyeceği ortada. İstenen gelire ulaşılamayacağı gibi toplumun ihtiyacına da merhem olamayacak maalesef.
Askerlik sistemi sorun üretiyor..
En önemlisi ise şimdiye dek süregelen askeri sistem ve çarpık anlayış devam edecek. Hâlbuki ülke insanı çağa aykırı yapılanmalardan şikâyetçi ve pratik aklıyla çok daha ileri seviyede düşünebiliyor. Ancak ne yazık ki zamanında darbe türü dikta rejimlerle oluşturulmuş sistem her alanda olduğu gibi askeri alanda da milletin üstüne yük olmaya devam ediyor.
Ne zaman Devlet ile Millet el ele tutuşarak ortak aklı işletecek. İşler böyle ağır aksak nereye kadar gidecek? Peki, bu şekilde gider mi? Bir yere kadar daha gider ama sürünerek. Ayağa kalkmak için mevcut çarpıklıkların tarihin çöp sepetine atıldığı bir anlayış ve acilen sorumluluk kuşanarak icraata geçirilen çok farklı düzenlemeler gerekiyor.
Öncelikle konuyla ilgili bazı bilgileri sevgili Osman Özsoy’un yazısından kısaltarak, alıntılayalım: “Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinden yapılan açıklamaya göre, TSK bünyesinde görevli uzman personel, yükümlü asker ve sivil personelin toplam sayısı 720 bin kişi. Bu rakam içinde erbaş ve erlerin sayısı 458 Bin 368. Er ve erbaş başına 1,57 oranında diğer askeri personel düşüyor…
Geçtiğimiz yıl 26 Ekim’de Star gazetesinin bir haberi, ‘Bir ordu’ çay servisi yapıyor şeklindeydi… Haberin devamında ise; “Muharip görevler üstlenmeyen, silahlı ve fiziki eğitim yapmayan bu erler işçi sayılabilecek statüde 500 tesiste görev yapıyor (sayıları 65 bini aşıyor). Sosyal Hizmet Tesisleri olarak anılan tesisler; Orduevi, Tatil Kampı, Havuzlu ve restoranlı tesisler, subay ve astsubay restoranları ve Gazino’dan oluşuyor. Bu tesislerde erler, rütbeli personele hizmet sunuyor. Ayrıca Lojmanlarda da az sayıda er bu tip işlerde istihdam ediliyor” şeklinde ayrıntılar aktarılıyordu.
“TSK’nin maaş ödediği personel sayısı yaklaşık 270 bin. Dünyanın pek çok büyük ülkesinin ordusundan bile fazla...”
…Yazık oluyor en verimli çağında ülkenin evlatlarına... Hayatın içinden koparılıp alınıyorlar. Elleri silah tutmayı öğrenemeden çatışmaya sürülüyorlar.
Kaymakamlığa ara verip askere gidenler, doktorasına, doçentliğine ara verip kışlanın yolunu tutan akademisyenler, çay çorba işiyle uğraşıyorlar. İşini düzenini, evini barkını kurmuş insanlar 30’lu yaşlarında askerliğe icbar ediliyorlar. Bedelini ödeyemeyenler de kışla yoluna revan oluyorlar”.
Köylü, işçi baba ve asker evladı
Öteden beri hayretle bakmışımdır. Baba köylüdür. Tek erkek evladı ve geçimine ancak yetecek işlenmeyi bekleyen az bir toprağı vardır adamın. Bir yardımcıya ihtiyacı vardır ve 15 ay boyunca askere alınır evladı ve işlerin tam da ortasında askere gider. Adam hastadır, beli bükülmüştür fakat vatan görevi der dayanır. Hatta çilekeş baba gururla bekler evladını. Evlatsa garson olur komutanına. Belki de 3 aylık eğitimle teröriste yem olacaktır. Reva mıdır bu babaya ve evlada?! Yazık değil midir eğitimsiz çaylak askeri adeta teröre kurban etmek. Kimdir bunun sorumlusu? Hiç kimse!..Koca bir sorumsuzluk. Ara ki bulasın…
İşçi baba için farklı mıdır durum? O’da kıt kanaat geçindirdiği ailesinin otuzlu yaşlara gelmiş ve bir türlü evlenememiş olan evladının 15 ay boyunca desteğinden mahrum kalacaktır.
Uzun tutulan askerlik süresi yüzünden, üretici durumda olan vatan evlatları tüketici duruma düşerek, askerlik süresince Devlete yük olacaklardır. Aslında vergi yoluyla bütün fatura millete düşmektedir. Kısacası ülke insanı bir taraftan üretici evladın tüketici konuma düşmesi ile diğer taraftan tüketim masraflarını da kendi cebinden karşılamasıyla iki defa mağdur olmaktadır.
En büyük mağdur eğitim ve eğitimci
Köylü, çiftçi ve işçi gibi bugünlerde en büyük mağduriyeti de öğretmenler ile akademisyenler yani eğitimciler yaşamaktadır.
Askerlik sisteminin akıl ve bilim yardımıyla ülkeye faydalı hale getirilmesi gerekmektedir. Öncelikle en uzun askerlik süresinin en fazla 5 ayla sınırlandırılması gerekiyor. Böylece askerlik görevi gençleri hayattan ve ailesinden koparmaya engel olacak hem bir an önce tekrar üretici duruma geçecekler hem de ülkenin maddi kaynakları daha sağlıklı olarak kullanılacaktır.
Bunun için bedelli türünden geçici tedbirlerle uğraşmadan asıl yapılması gereken köklü reformları yapmalıdır. Askerlik süresinin kısaltılması, askere çağrılan sayının düşürülmesini sağlayacaktır. Ayrıca hizmet eden çaycı askerin de azaltılması getirilmelidir. Mevcut asker memur sayısı da kendiliğinden düşecektir. Askeri teçhizata ayrılan bütçe de düşürülmelidir.
Askerden Öğretmene bir gönül köprüsü…
Böylece ortaya çıkacak muazzam kaynak (Ülke bütçesinin 3’de 1’i askeri harcamalara gitmektedir) sosyal alanlara ve özellikle eğitime aktarılabilecektir.
Sayın Başbakan çok güzel ifade etmiştir; “Bedelliden elde edilen kaynak sosyal alana aktarılacaktır”. Öyle görünüyor ki mevcut haliyle bedelliden fazla kaynak gelmeyecektir. Ancak Özsoy’un da ifadesiyle sisteme kökten neşter vurularak, buna da bugün ve hemen şimdi başlanarak, devasa kaynak oluşturulabilir.
Öğretmenler günü geldi çattı. Öğretmen ve akademisyenlere yine nutuklar atılmasın. Bir ilköğretim ve lise öğretmeninin maaşı düz memurla ve hizmetliyle aynı seviyeye geldi biliyor musunuz?! Üniversitedeyse doktorasını yapmış bir Yardımcı Doçentin maaşı öğretmenle aynı seviyeye inmiş durumda. Gelin bu anlamlı günde en önemli yatırım olan eğitime ve eğitimcilere güzel müjdeler verin. İnanın buna çok ihtiyaçları var.
Er ve erbaşlardan alıp millete verelim. Ordu erlerinden gönül erlerine sevdalar işleyelim.
Asil gönül erleri olan eğitimcilere selam, sevgi ve hürmetlerle…
Yrd Doç Dr. A. Muhsin Yılmazçobana.muhsinyilmazcoban@gmail.com http://www.facebook.com/#!/pages/Beyaz-Kalpler/205481566169258 http://twitter.com/#!/Beyazkalpler
Kaynak : haber7.com