Türk Nefroloji Derneği Trakya sorumlusu da olan Doç. Dr. Sedat Üstündağ ve bazı dernek üyeleri, ’8 Mart Dünya Böbrek Günü’ nedeniyle Trakya Birlik İlköğretim Okulu’ndaki öğrencileri ziyaret etti. Sınıfları gezerek bilgi veren Doç. Dr. Üstündağ, böbrek hastalarının her geçen gün arttığını belirterek, öğrencilere fazla tuz kullanmamalarını öğütledi. Tuzun adeta bir zehir olduğunu belirten Doç. Dr. Üstündağ şunları söyledi:
'Marketlerde alışveriş yaparken alacağınız ürünlerin sodyum (Na) oranına bakın. Sodyum oranıyüksek ürünler vücuda zarar verir. Tuz aslında zehir gibidir. Günlük tükettiğimiz besin maddelerinde tuz oranı var. Vücut, ihtiyacı olan tuz oranını bu besin maddelerinden alıyor. Üstüne bir de biz tuz kullandığımızda, başta böbreklerimiz olmak üzere birçok organımız hasara uğruyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bir insan günde 6 gram miktarında tuz tüketmeli, ancak ülkemizde bu oran 3 katı yüksekliğinde.' dedi.
GÜNDE 3 BARDAK ÇAY, KANSER RİSKİNİ AZALTIR’
Milli içecek haline gelen çayın kanser riskini azaltmasına rağmen, çok sıcak içildiğinde hastalıklara neden olduğunu belirten Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedat Üstündağ, şöyle konuştu:
'Çay, halkımızın gerçekten çok tükettiği bir içecek. Hatta bizim milli içeceğimiz desek yanlış olmaz. Çayın çok olumlu yanları, damarları ve solunum yollarını, böbrek ve idrar yollarını genişletici etkileri var. Ayrıca yeşil çayda antioksidan dediğimiz, gün içerisinde hücre içerisinde oluşan toksin atıkların vücuda verdiği zararları engellemeye yönelik bir takım etkinliği söz konusu. Yapılan araştırmalarda günde 3 defa çay içildiği zaman içerdiği antioksidan maddelere bağlı olarak kanser oluşumunu bile yavaşlattığı çay içenlerde kanserin daha az oluştuğu belirlendi.'
’KOYU ÇAY DEMİRİ BAĞLAR, KANSIZLIK OLUŞUR’
Her bir molekülün olumlu olduğu kadar olumsuz etkilerin de var olduğunu kaydeden Doç. Dr. Sedat Üstündağ şu bilgileri verdi:
'Çay özellikle sıcak içildiğinde yemek borusunda tahribat, mide hasarına yol açabilir. Son yapılan araştırmalarda, özellikle doğu bölgelerinde sert şekeri ’kıtmala’ denilen bir tarzda ağzın içine koyarak o şekilde çay içme alışkanlığı var. Bir de çayın içerisine koyup kaşıkla karıştırarak içme alışkanlığı var. Kıtlama şekerle içenler, çayı diğerlerine göre çok daha sıcak içmek zorunda kalıyor. Oysa kaşık bile, şekeri atıldıktan sonra çayın içerisinde karıştırıldığında çayın ısısı, sıcaklığı bir miktar düşmüş oluyor. Dolayısıyla iki türlü çay içme alışkanlığı arasında yemek borusu lezyonlarının çay kaşığı yoluyla çayı karıştıranlarda daha az olduğu belirlendi. Birincisi sıcak çay içmeyle ilgili bir tehlike, ikincisi ise çayın içerisinde demiri bağlayan bir takım maddeler var. Koyu çay çok içilirse mide bağırsak sistemindeki demiri bağlar. Dolayısıyla anemi dediğimiz kansızlık hastalığının gelişmesini kolaylaştırır.'
’YEŞİL ÇAYI TERCİH EDİN’
UNESCO verilerine göre, süt verme dönemindeki Türk kadınlarının yüzde 73’nde demir eksikliği olduğunu belirten Doç. Dr. Üstündağ sözlerini şöyle sürdürdü: 'Gebe kadınlarımızın yüzde 65’nin, hatta ilköğretim çağındaki çocuklarımızın yüzde 30’nun demirlerinin eksik olduğunu görüyoruz. Bir de onun yanına koyu ve sık çay eklenirse kansızlığın gelişmesi kolaylaşır. Biz daha çok yeşil çayı tercih edersek, çok sıcak içmeyip De daha ılık çayı, açık olarak ve mümkünse limonla beraber içersek, sağlık açısından çok daha iyi yararlanabiliriz.' dedi.