Tarihten günümüze geleneklerimiz
Ramazan Kasabası’nda gerçekleştirilen ve Beylikdüzü sakinlerinin yoğun ilgi gösterdiği tarihi etkinlik, geçmişle bugünün buluşması gibiydi. Davetlilerle birlikte Baklava Alayı’nı izleyen Beylikdüzü Belediye Başkanı Yusuf Uzun, Baklava Alayı etkinliğiyle unutulan ve yok olmaya yüz tutmuş önemli bir kültür hazinesinin daha ortaya çıkarılmasını sağladıklarını ifade etti. Ayrıca Uzun, yeni bir ilçe olmalarına karşın, bir taraftan kentin inşaası ve modern bir hüviyet kazanması için gayret gösterdiklerini, diğer taraftan ise kentlilik bilinciyle tarihi ve kültürel etkinlikleri hayata geçirdiklerini dile getirdi.
Uzun: “ Baklavalar, Yiyenlere Şifa Olsun” …
Beylikdüzü Belediyesi olarak, tarih ve kültür mirasının korunmasında üzerlerine düşen görevi yapma gayretinde olduklarını hatırlatan Başkan Uzun, “Bu tarihi, eski geleneğimiz Baklava Alayı’nda baklavalar yiyenlere şifa olsun niyetiyle hazırlanırdı. Biz de halkımız için hazırladığımız bu baklavaların kendilerine şifa olmasını diliyorum” dedi.
Ayrıca Başkan Uzun ek olarak “Etkinliklerimiz bölge insanımızın takdirini topluyor. ‘Ramazan Beylikdüzü’nde Yaşanır’ sloganıyla gerçekleştirdiğimiz etkinliklerde bunu rahatlıkla görebiliyoruz. Bu anlamda her geçen gün daha iyi projeleri hayata geçireceğiz” şeklinde konuştu.
Baklava alayı
17. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan Baklava Alayı geleneği, baklavanın Osmanlı Saray Mutfağı’nda ve devlet geleneklerinde ne denli öneme sahip olduğunu gösteriyor.Kanunî Sultan Süleyman döneminde, sefere çıkan askere yahni, pilav ve zerde ikram edilirdi. Zamanla sefere pek çıkılmamasından dolayı, bu âdet terkedildi. Ama, bunun yerini, padişahın askere bir iltifatı olarak, üç ayda bir ulûfe dağıtılırken, ziyafet verilmesi ve Ramazan ayının on beşinde de baklava ikramı aldı.Ramazan ayının on beşinde, padişah, halife sıfatı ile, hırka-i şerifi ziyaret ettikten sonra, İstanbul'daki yeniçeri ve diğer asker ocaklarına, her on nefere bir sini düşecek şekilde saray baklavası giderdi. Baklavaların asker tarafından teslim alınışı ve kışlalara götürülüşü, gösterişli bir tören şeklinde olurdu. Hazırlanan baklava sinileri, bir çeşit peştamal olan futalara sarılmış olarak Saray mutfaklarının önüne dizilir; baklavaları teslim alacak askerler de bu sinilerin karşısında hizaya girerlerdi. Önce Silâhdar Ağa, bir numaralı yeniçeri olan padişah adına ilk iki siniyi alır; diğer sinileri de, ikişer nefer, futaların düğüm yerlerinden yeşil boyalı sırıklar geçirerek omuzlarlardı. Her bölüğün âmirleri önde, baklava sinilerini taşıyanlar arkada, açılan kapılardan dışarı çıkarak kortej halinde kışlalara doğru yürüyüşe geçerlerdi. Bu geçit resmine “Baklava Alayı” denirdi. İstanbul halkı, baklava alayını seyretmek için sokaklara dökülür, padişaha ve askere sevgi gösterilerinde bulunurdu.
Geçmişte bir sembol haline gelen bu gelenek, Yeniçeri Ocağı ile birlikte tarihe karıştı. En son baklava alayı, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasından yaklaşık iki ay önce, hicrî 15 Ramazan 1241 (milâdî 21 Nisan 1826) tarihinde yapılmıştı.