Projenin mimarı Şef İbrahim DEMİRTAŞ 1968 İstanbul doğumlu olup; 1996 yılında Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuarı Temel Bilimler bölümü Türk Halk Müziği Ana Sanat dalından mezun oldu. 1996 yılında müzik öğretmeni olarak meslek hayatına başladı. Müzik adına pek çok projede görev aldı. Halen İlçemiz Ambarlı İlköğretim Okulu müzik öğretmeni olarak görevini ifa etmektedir. Müziğe gönül veren değerli öğretmenimiz ilçemizde de gönlümüzdeki türküler çalışması ile Avcılar Kaymakamımız Sayın Savaş TUNCER’in projesine destek vermiştir.
Barış Manço Kültür Merkezinde gerçekleştirilen Gönlümüzdeki Türküler Türk Halk Müziği Konserinde yirmi eser koro ve solo olarak seslendirildi. Yurdumuzun her yöresinden özenle oluşturulan repertuarda solistler eserlerini profesyonel bir sanatçı edası ve titizliği ile icra edip tüm izleyenlerin gönlünde taht kurdular.
Türküleri anlamak halkın yaşam biçimini anlamakla eşdeğerdir. Her türkü ayrı bir hikâyenin eseridir. Nazım biçimindeki anonim halk ezgilerinin dilden dile günümüze kadar gelen biçimidir türküler. Söyleyeni belli olan türküler de vardır. Halk edebiyatının en zengin alanıdır. Anadolu halkı bütün acılarını ve sevinçlerini türkülerle dile getirmiştir. Halkın derdini, neşesini, dünya görüşünü yansıtır. Hecenin değişik kalıplarıyla oluşturulur. Belli bir ezgi ile söylenir. Türkülerin ilk söyleyeni zamanla unutulmuştur. Kuşaktan kuşağa ve yöreden yöreye aktarılırken gerek içeriğinde gerek yapısında değişiklikler meydana gelmiştir. Türküler bent ve kavuştak denen bölümlerden oluşur. Türkünün asıl sözlerinin yer aldığı bölümlere bent adı verilir. Her bentten sonra gelip bu bentleri birbirine bağlayan bölümlere bağlama veya kavuştak adı verilir. Türküler, diğer halk şiiri ürünlerinden ezgileriyle ayrılır.
Gönlümüzdeki Türküler Türk Halk müziği konserinde seslendirilen bir eserin hikâyesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Eser Sivas yöresinden “Üğrünü üğrünü gelir dereden” isimli türkü.
BEDİR
Şarkışla’da çiftçilik yapan bir ailenin Bedriye isminde çok güzel bir kızları vardır. Kızlarına kısaca Bedir derler. Birde Ömer vardır yanlarında çalışan. Ömer güçlü kuvvetli yakışıklı bir delikanlıdır. Ömer’le Bedir aynı yaştadırlar. Ömer küçük yaşta başlamıştır bu ailenin yanında çalışmaya. Çocuklukları beraber geçmiştir. Ömer’le Bedir büyüdükçe o çocuksu sevgileri aşka dönüşür. İçten içe gizli duygularla severler birbirlerini. İkisi de duygularını açığa vurmazlar. Ömer zaman zaman diyecek olur sevgisini. Bedir’in yanına varınca cesareti kırılır. Hiçbir şey söyleyemez yutkunur kalır. Ömer bir şey dese karşılık verecektir ama çaresiz oda bir şey söyleyemez. Günler ayları, aylar yılları kovalar. Şarkışla’da hayvanları sürüleri olanlar, her yıl yaz aylarında yaylaya çıkarlar. Sürülerini daha geniş otlaklarda yaylarken, tertemiz havayı teneffüs edip buz gibi suyunu içerek, tabiat’ın bütün güzelliklerinden doya doya faydalanırlar.
Bedir’in ailesi de yaz aylarını Kızanandı denilen yaylada geçirmektedirler. Kızanandı, tertemiz havasıyla buz gibi sularıyla tipik bir Anadolu yaylasıdır. Fazla kalabalık olmadığı içinde, insanlar çok iyi ilişki içerisindedirler. Akşamları bir yerde toplanırlar masal anlatırlar, türküler söylerler, halaylar çekerler. Yaz mevsiminin nasıl geçtiği anlaşılmaz dı bu topraklarda. Bir sonraki yaz mevsimi iple çekerlerdi. İşte bu yaylada kaldıkları zamanların birinde! Daha fazla yalnız kalma imkânı bulurlar. Ve bir gün, Ömer Bedir’e duygularını açar. Ne söyleyeceğini tam anlatamaz ama Bedir’de heyecandan anlayacak durumda değildir zaten. Sözlerden çok bakışlar konuşur . Karşılıklı olarak aşklarını ilan ederler. Sonra, gizli gizli buluşmaya başlarlar. Sözde gizlice buluşurlar ama gören görür bilen bilir onların aşklarını. Ve kısa zamanda herkes tarafından konuşulur olur Ömer ile Bedir’in aşkları. Ama kimse yadırgamaz bunu. Herkes yakıştırıverir birbirlerine ve evlenmelerini isterler. Ömer Allah’ın emriyle istetecektir Bedir’i. Dünürcüler belirlenir. Bedir ailesinden geleneklere uygun bir şekilde istenir. Kızın ailesinin kararı olumsuzdur. Özellikle Bedir’in annesi Gürcü hatun, Ömer’in fakirliğini bahane ederek bu evliliğe karşı çıkar. Araya girenler ne kadar ısrar etseler de kara dediğine ak demez gürcü hatun. Âşıkların evlenmesine mani olur.
Bir süre sonrada Bedir’i Şevki adında yaşlı ve zengin bir adama verirler. Düğün günü Ömer’le çok yakın bir arkadaşı yaylaya çıkarlar. Ve gelin alayını çok üzgün bir şekilde orada seyrederler. Ömer çok içlenir ve ağlayarak türkü söylemeye başlar. Bedir’in yaşlı kocası evlendikten bir süre sonra ölür.
Ömer henüz evlenmediği için ahali tekrar araya girip, bunları evlendirmek isterler ama Bedriye Ömer’i çok sevdiğini fakat evlenirse dedikoduların çıkabileceğini söyleyerek, aşkını kalbine gömer ve teklifi kabul etmez. İki kere kaybettiği aşkı için Ömer’in yaktığı türkü dilden dile söylenir oldu.
BEDİR
Uğrunu uğrunu gelir dereden
Benlerini sayamadım kareden
Sevdiğimi bana yazsın yaradan
Şen ol yaylam şen ol Bedir geliyor.
Şu dereden cıvıl cıvıl kuş gelir
Armağanlar dolu gider boş gelir
Sevda bilmeyene hayal düş gelir
Şen ol yaylam şen ol Bedir geliyor.
Boğazımda lira alnımda altın
Bedir’i vermiyor şu Gürcü hatun
Param çok değil alayım satın
Şen ol yaylam şen ol Bedir geliyor.
Kırık boğazında ardından yettim
Kız yandığın yere kadar bende gittim
Bedir’i yaylaya emanet ettim
Şen ol yaylam şen ol Bedir geliyor