İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen, İstiklal Marşı’nın yazılması sürecini anlatırken, “Osmanlı heyetinin Alman ve İngilizlerle yaptıkları toplantılarda marş yerine çocuk şark?
Kurtuluş Savaşı’nın askeri önderinin Mustafa Kemal, manevi önderinin de Akif olduğunu ifade eden Şen, Akif’e Meclis’in bu görevi verdiğini ifade etti. Akif’in de bu görevi layıkıyla yerine getirdiğini anlatan Şen, “Akif’in vaazlarına baktığımızda da onun kişiliği ile düşünce dünyasını anlamamız kolaylaşır. Akif’in hayatına baktığımızda birçok insanda değerli görülen unsur onun hayatında vardır. Onu yakından tanıyan Eşref Edip, Hasan Basri ve Mithat Cemal gibi isimler kişiliğinin özelliklerini yazmışlardır. Akif’in yalan bilmeyişine, sözüne ve sadakatine dikkat çekmişlerdir. Yazdıkları eserlerin en az 5-6 sayfasında onun kişiliği anlatılmıştır.” dedi.
Aynı düşüncede olmayanların bile Akif’in inançlı, dürüst, namuslu ve vatansever olduğu konusunda aynı düşünceyi paylaştıklarını anlatan Şen şöyle konuştu:
“Onun düşünce dünyasına ve inancına kesinlikle katılmayanlar bile Akif’in kişiliğini överek düşünce dünyası ile ilgili olumlu şeyler söylemişlerdir. Akif daima haklıdan ve adilden yana olmuştur. Daima istibdadın karşısında olmuş ve tavır koyabilmiştir.”
“AKİF İSTANBUL BOĞAZI’NIN BİR YAKASINDAN DİĞER YAKASINA YÜZEREK GEÇTİ”
Akif’in, ‘Eski, eski olduğu için atılmaz işimize yaramıyorsa atılır. Yeni de yeni diye alınmaz, işimize yarayacaksa alınır’ diye öğütte bulunduğunu anlatan Şen, Akif’in sanat ve sporun birçok alanıyla ilgilendiğini de belirterek ney üflediğini, İstanbul meydanlarında kispet giyip güreş yaptığını, iyi bir sporcu olduğunu ve İstanbul Boğazı’nı yüzerek geçtiğini anlattı. Şen, “Akif, cehaleti amansız bir düşmanı olarak görmüştür. Bir milletin bilgisizlikle yıkılabileceğini ve aldatılmasının kolay olacağını ifade etmiştir. Bir Müslüman cahil olamaz. Cahil ise Müslüman olamaz gibi keskin ifadeleri var.” şeklinde konuştu.
“500 LİRA ÖDÜLÜ KİMSESİZ ÇOCUKLAR VAKFI’NA BAĞIŞLADI”
İstiklal Marşı’nın kabul edilmesi sürecini de ilginç detaylar vererek anlatan Şen, o dönem Osmanlı Devleti’nin milli marşı olmadığını hatırlattı. Devletlerarasındaki müzakerelerde sıkça marş okunduğunu kaydeden Şen, sıra Osmanlı’ya geldiğinde ise marş olarak neyi okuyacaklarını şaşırdıklarını anlattı. Şen konuşmasına şöyle devam etti: “Bu toplantılardan ikisi Alman birisi de İngilizlerle yapıldı. Heyetlerimize marş okumaları söylendiğinde aralarında görüşerek bir parça ararlar. Bu toplantılardan birisinde ‘Ay Dede’ isimli çocuk şarkısını marş diye okudular. Bir diğerinde ise ‘entarisi ala benzer’ türküsünü okumuşlar. Bir diğerinde de en vurucu olan marşı seçerek birlikte “Tekbir” getirirler. Milli Marş olarak sunarlar.” Bu durumun Meclis’e sunulduğunu ve Milli Marş için yarışma açıldığını anlatan Şen, Akif’in ‘para karşılığı yazılan şiir milli mücadele ruhunu taşıyamaz’ diyerek katılmadığını anlattı. Hamdullah Suphi’nin bu konuda kendisine teminat vermesi üzerine Akif’in İstiklal Marşı şiirini yazdığını kaydeden Şen, o dönem ciddi büyüklükte 3 çiftlik satın alınabilecek ödül olan 500 lirayı da kimsesiz çocuklara yardım yapan vakfa bağışladığını söyledi. Şen, “Oysa Akif’in Ankara soğuğunda giyecek paltosu bile yoktu. Cebinde de Zonguldak mebusu Hayri Bey’den aldığı 2 lira borç paradan başka parası yoktu. “ diye konuştu.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.