Demir, özellikle ileri yaş hamileliklerde amniyosentez uygulamasından pek çok kadının çekindiğini belirterek, 'Anne kanından yapılan ve kromozomal anomalileri tespit eden 'Fetal DNA Testi' ise amniosentez ve koryon villus biyopsisi ile kıyaslandığında hiç bir riski taşımıyor' dedi.
Uygulama hakkında bilgi veren Demir, kanın özel bir tüpte saklanarak, belli bir süreyi aşmaksızın, laboratuvara iletildiğini; anne kanındaki fetal DNA'nın özel bir platformda çoğaltılarak eldeki sağlıklı veya belirlenmiş kromozomal hastalıkları içeren şablonla kıyaslandığını anlattı. Demir, söz konusu testin, amniyosentez ve koryon villus biyopsisi ile kıyaslandığında hiç bir riski bulunmadığının altını çizerek, 'Bu sayede kromozomal anomalisi olduğundan şüphelenilen sağlıklı fetuslar düşük riskine maruz kalmaz. İşlemin sonucunda fetusun sağlıklı olduğu ortaya çıkarsa, amnioseteze veya koryon villus örneklemesine gerek kalmamaktır' diye konuştu. Demir, şöyle devam etti.
'Teknikle şu an standart olarak en sık görülen 3 değişik kromozomal anomali değerlendirilmekte, klinik şüphe olursa bu sayı artırılabilmektedir. Belli başlı tüm kromozomal anomalilerin değerlendirilmesinin standart hale gelmesi ve maliyetin azalmasıyla, anne kanında fetal DNA testi, amniyosentez ve koryon villus biyopsisine olan ihtiyacı oldukça azaltacaktır.
Serbest fetal DNA gebelikte nadiren 5. hafta (son adete göre) kadar erken dönemde saptanabilse de genellikle 9. haftadan sonra saptanabilmektedir. Fetal kan dolaşımı başlamadan önce anne kanında serbest DNA saptanması bunun trofoblastlar kaynaklı olduğunu düşündürmektedir. Anne kanında serbest fetal DNA'nın yarı ömrü dakikalarla ifade edilebilecek kadar kısa saptanmıştır. Bu sebeple oğumdan yaklaşık 2 saat sonra anne kanında saptanamadığı bildirilmiştir.'
Demir, bebekte down sendromu taramasının neredeyse rutin olarak yapıldığını; ancak yapılan testlerle down sendromlu bebeklerin yaklaşık yüzde 15-20'sinin saptanamadığını belirterek, 'Ayrıca yüksek risk sebebiyle amniyosentez uygulanan her 20 gebeden 1'inde down sendromlu bebek saptanmaktadır, 19 gebe gereksiz girişime maruz kalmaktadır' dedi.
'DOKULARA OKSİJEN TAŞIYAN KAN HÜCRELERİ AZALIR'
Gebelikte en sık görülen kansızlık tipinin demir eksikliğine bağlı anemi olduğunu ifade eden Demir, demir olmadan yeni kan hücresinin yapılamayacağını söyledi.
'Anemisi olan gebelerde erken doğum oranının 2 katına dek arttığı gözlenmiştir' diyen Demir, şöyle devam etti:
'Aneminin en sık görülen etkisi ise bebeğin gelişmesinde ve büyümesinde gerilik yapmasıdır. Tüm gebelik boyunca bir gebenin toplam demir ihtiyacı 1000 mg'dır. Bunun 300 mg'ı bebek ve plasentaya aktarılır. 200 mg'ı mide ve barsaktan normal olarak kaybolur. 500 mg'ı ise artan kan hücresi ihtiyacını karşılamak için kullanılır. Gebelikteki günlük ihtiyaç 7 mg'dır.
Çok az kadının gebelik öncesinden gelen demir depoları bu ihtiyacı karşılayacak düzeydedir. Kırmızı et ve yeşil sebzeler iyi demir kaynakları olmakla beraber, diyetle alınan demir miktarı da bu ihtiyaca cevap veremez. Bu sebeple gebelikte dışardan demir takviyesi adeta bir zorunluluk halini almaktadır. Gebelikte demir alımı ilk 16 hafta içinde var olan bulantı ve kusmayı bir miktar arttırabilir. Bu olursa, demir takviyesine ara verilerek ilk 16 haftadan sonra tekrar başlanabilir.'