ALB Menkul Değerler Analisti Enver Erkan, Rusya’ya yapılan ekonomik yaptırımları ve olası etkilerini değerlendirdi. Enver Erkan, Avrupa yaptırımlarının ilk olarak enerji alanını gündemine getirdiğini ancak bu yaptırımların dünyanın e
İlk olarak Kırım krizi nedeniyle Rusya’ya yaptırımlar uygulanmaya başlanmıştı. Şimdiye kadarki yaptırımların boyutu; ilk aşamada ekonomik işbirliği müzakerelerinin askıya alınması, vize muafiyeti müzakerelerinin askıya alınması; sonraki adımda ise bazı Rus yetkililerine AB ülkelerine seyahat yasağı getirilmesi, malvarlıklarının dondurulması şeklinde gerçekleştirildi. Rus yetkililerine uygulanan yaptırımlar ise zamanla daha üst düzey Rus yetkililere kadar uzandı. Buna Rusya’nın cevabı ise Batı dünyasından gıda ithalatını yasaklamak ve diğer pazarlara yönelmek şeklinde olmuştu. Şimdi ise bu yaptırımlar Rus enerji ve savunma şirketlerine ambargo uygulamaya yönelmiş durumda.
Son adımlarla birlikte Avrupa’nın yaptırımlarının ilk olarak enerji kısmına kaydığını görüyoruz. Ancak, enerji kısmında uygulanabilecek olası ekonomik yaptırımların etkisi daha çok, dünyanın en büyük enerji ihracatçısı olan ve Avrupa’nın petrol ve doğalgazının büyük bir kısmını karşılayan Rusya’ya mı, yoksa Avrupa ekonomilerine mi zarar verir? Her şeyden önce, Avrupa Rusya için önemli bir ihracat pazarı. Ancak bağımlı olan Avrupa, özellikle enerji alanında. Rusya’nın bu krizde anlaşmazlık yaşadığı Avrupa Birliği, Ukrayna ve ABD’ye olan ihracatları toplam ihracatlarının yaklaşık yüzde 48’ini kapsıyor. Avrupa Birliği ve Rusya arasındaki ticarete baktığımızda 2013 tarihli Eurostat verilerine göre AB Rusya’ya yıllık 120 milyar Euro ihracat yaparken Rusya’dan ithalatı ise yıllık 206 milyar Euro olarak görünüyor. Ancak Rusya ihracatlarının çoğunu petrol, enerji ve madenler oluşturuyor. Buna karşılık Avrupa’nın petrolünün önemli bir kısmını karşılayan Rusya’nın dünya petrol üretiminde payı yüzde 13,28 olarak karşımıza çıkıyor. Avrupa’nın petrol aldığı diğer
pazarların üretimdeki paylarına baktığımızda Batı Avrupa’nın ihtiyacını karşılayan Norveç’in payı yüzde 2,76 seviyelerinde. Suudi Arabistan’ın üretim payı ise yüzde 12,65 seviyelerinde olmasına rağmen Avrupa’nın petrol ithalatının sadece yüzde 8’ini kapsıyor. Eurostat verilerine göre Avrupa’nın ithalatlarının yaklaşık yüzde 30’unu ise enerji ve maden oluşturuyor.
(Rusya tarafından sağlanan gaz haritası - ekli dosyada yer almaktadır)
The Economist dergisinin yayınlamış olduğu bu haritada Avrupa’daki doğalgaz boru hatlarını ve Avrupa ülkelerinin kullandıkları gazın ne kadarının Rusya tarafından karşılandığı görülmektedir. Rusya’ya coğrafi olarak yakın olan Doğu Avrupa ülkelerinin Rus doğalgazına daha fazla bağımlı olduğunu, bununla birlikte önemli ekonomilerden Almanya’nın gaz ihtiyacının yüzde 37’sinin, İtalya’nın yüzde 29’unun, Fransa’nın yüzde 16’sının; 28 ülkeli birliğin kullandığı gazın ise yüzde 24’ünün Rusya tarafından karşılandığını görüyoruz. Avrupa’nın batısına gidildikçe Rus doğalgazına bağımlılığın azalması, Batı’nın ihtiyacının bir kısmını Norveç’ten sağlıyor olması. Bunun yanı sıra petrol tarafında da özellikle İngiltere Kuzey Denizi petrollerinden yararlanma imkanları nedeniyle Avrupa içinde pozitif ayrışıyor. Fakat bu rakamlar, ilerleyen dönemlerde Rusya’nın olası bir enerji yaptırımına uygulayacağı
misillemenin, Kara Avrupası üzerinde büyük sorunlar doğuracağını gösteriyor. Çünkü Avrupa halen gazının yüzde 30’a yakınını Rusya’dan temin ederken, petrol ihtiyacının yüzde 35’i Rusya’dan geliyor. Kuzey Denizi’ndeki rezervlerin azalmaya başlaması da Norveç’in ilerleyen dönemde Avrupa ihtiyacını karşılamasını zorlaştıracaktır. Diğer bir nokta da, Avrupa’nın doğalgazını karşılayan pazarların toplam dünya üretimindeki payı olarak görünüyor. 2012 yılı Amerikan Enerji Enformasyon Yönetimi (EIA) verilerine göre dünya doğalgaz üretiminde en büyük pay Rusya’ya aitken, Avrupa’nın diğer pazarları olan Cezayir, Katar ve Norveç’in toplam doğalgaz üretimleri, Rusya’nın üretiminin altında kalıyor. Ancak Rus doğalgazına olan bağımlılığın eski Doğu bloku ülkelerinde daha fazla olduğu düşünülürse, olası gaz kesintisinde olan Avrupa’da küçük balıklara olacak.
İşin biraz da maden tarafına bakalım. Avrupa ekonomilerinin can damarı olan otomotiv sektörünün en temel ihtiyaçlarından paladyum ve platin madenleri açısından Rusya bir cennet olarak nitelendirilebilir. 2013 verilerine göre Rusya ve Güney Afrika dünyanın en büyük paladyum ve platin üreticileri konumundalar. Ancak bu yıl Güney Afrika’da yaşanan madencilik grevi bu ülkenin üretimine çok büyük bir darbe vurmuş durumda. Mevcut üretim rakamlarındaki trende bakılacak olursa da, Güney Afrika’nın üretimi en azından 2015 yılı ortasına kadar optimal seviyeye doğru toparlanamayacaktır. Eğer Rusya da ekonomik yaptırımlar nedeniyle devre dışı kalırsa, geriye paladyum ve platin madenleri için Kanada, ABD ve Zimbabve kalıyor ki bu ülkelerin üretim seviyeleri dünya ihtiyacını karşılayacak seviyede değil. Ayrıca Güney Afrika’nın yanında Rusya’nın da maden ithalat/ihracatında devre dışı kalması Avrupa ekonomilerinde başta otomotiv sektörü olmak üzere üretim ve elektrik/elektronik sektörlerine darbe vuracaktır. Zaten Avrupa ekonomilerinin büyümelerinin hız kaybettiği bir dönemde, Avrupa ekonomisinde bozulmanın ivme kazanması durumu ortaya çıkabileceği gibi; Rusya’nın madenlerini Japonya ve Çin pazarlarına yönlendirmesi; özellikle Avrupa otomotiv sektörlerinin Asya ile rekabet gücünü azaltacaktır. Bu durum da Kara Avrupası’nın en sağlam ekonomisi ve büyük bir otomotiv ülkesi olan Almanya’nın zararına olacaktır. Dünyada bu madenlerin en büyük alıcılarının ABD, Çin ve Avrupa olduğunu düşünürsek, alternatif pazarlar olan Zimbabve ve Botsvana gibi Afrika ülkelerinin dünya talebini karşılamakta üretim miktarları bakımından yetersiz kalacağı öngörüsüyle Avrupa’da zaten yavaşlamakta olan ekonomik büyüme daha da yavaşlayacaktır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.