ET BAĞIMLILIK YAPAR!
Doç. Dr. Yerebakan yemek kültürümüzün çok önemli bir unsuru olan “et ve et ürünlerinin tüketimi”yle “erken ölüm” bağlantısını ve toplumumuz için vazgeçilmez olan bu besinle ilgili neler yapabileceğimizi anlattı.
Sebze, meyve ve baklagiller gibi besin değeri yüksek gıdalar içeren bir beslenme düzenine aniden geçtiğinizde anlamsız bir yorgunluk hissettiğiniz oluyor mu?
Belki de kendinize soruyorsunuzdur ¨acaba yeterli besleniyor muyum?¨ diye.
Saydığım besin değeri yüksek gıdaların toksik etkisi yoktur, kırmızı et gibi değildir kısaca.
Biraz abartılı bir tabir olsa da hayvansal gıda yediğinizde kendinizi adeta zehirliyorsunuz (iyi huylu zehir diyelim) ve diğer zehirler gibi (sigara, alkol) bu da size kendinizi iyi hissettiriyor!
Hayvansal gıdalar sindirilirken açığa toksik metabolik maddeler çıkar, ve damarlarınızda gezmeye başlar, ne zamanki hayvansal gıdaları aniden azaltırsınız o zaman adeta diğer bağımlılıklarda olduğu gibi çekilme bulguları gün yüzüne çıkar.
Besin değeri yüksek gıdalara ani geçişin oluşturduğu yorgunluk-bitkinlik hissi işte bundan kaynaklanıyor.
Hipoksantin adı verilen madde etin uyarıcı ve tatmin edici etkilerinden sorumludur.
Yani, beslenme düzeninizden eti çıkarttığınızda oluşan ¨bir şeyler eksik¨ hissinin sebebi etin sindiriminde açığa çıkan bu maddedir.
Bu madde eti oluşturan kas hücrelerinde bulunur ve et yaşlandıkça-dinlendirildikçe artar.
Kimyasal yapısı kahvedeki kafein veya kakaodaki teobromin ile aynı olup etkileri de benzerdir. Bunların hepsi sinir sistemi uyarıcıları olup bağımlılık yaparlar.
Nasıl ki bazen çikolata ararsınız veya kahvesiz yapamazsınız, işte benzer bir etki ile et de bağımlılık yapar ve onsuz yapamayabilirsiniz.
KENDİ ELİMİZLE ERKEN ÖLÜME DAVETİYE Mİ ÇIKARTIYORUZ?
Kırmızı et ve ölüm arasındaki ilişkiyi değerlendiren 2012 yılındaki bir çalışma medyada çok yankılandı.
Hatta dünya basınında ¨Kırmızı et ölüm araştırması¨ ve ¨Kırmızı et sizi öldürür¨ gibi atılan manşetlerle bilim ve haber detayı uyumsuz olarak servis edildi.
Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü tarafından yapılan bu araştırmaya göre her gün ekstra bir öğün işlenmemiş kırmızı et (kasaptan bütün et kestirilerek alınan), erken ölüm riskini %13 arttırdığı gösterildi.
Aynı araştırma işlenmiş kırmızı etlerin (salam, sosis, sucuk, vb.) ise %20 arttırdığını göstererek ciddi bir korku fırtınası estirdi.
Araştırma 121 binden fazla kadın ve erkeğin 24 yıl süreyle takip edilerek yapıldı.
Araştırma süresince her 4 yılda bir beslenme alışkanlıkları kaydedilmiş ve çalışma süresince yaklaşık 24 bin insan hayatını kaybetmiş.
Araştırma sonuncun verdiği bilgiye göre daha fazla kırmızı et yiyen bireyler daha erken ölmüşler. Araştırmaya katılanların yaş ortalamasının 50 ve yenilen etin ise günlük 100gr’lık normal öğüne ilave 100grları değerlendirmeye kattığını belirmek gerekir.
Günümüze kadar yapılan en kapsamlı ve uzun süreli araştırma bu olduğu için sonuçlarına kulak vermek gerekir.
SEVDİĞİNİZ YİYECEKTEN VAZGEÇMEDEN SAĞLIĞINIZI KORUMANIN BİR YOLU VAR
Sadece bir araştırma ile karar vermek elbette mümkün değil, bu sebeple diğer delilleri de incelemekte fayda var.
Bahsettiğimiz araştırmadan kısa bir süre önce Japonların 51bin insanı 16 yıl süre ile takip ettikleri bir diğer et tüketimi ve erken ölüm araştırması literatürde yerini aldı ve bu çalışmaya göre günde 85 gr kırmızı et tüketimi ile erken ölüm arasında hiç bir ilişki gösterilemedi.
Bu güncel araştırmalar doğrultusunda iyi bir haber olarak kırmızı et tüketiminin günlük ortalama 100gr civarında tüketilmesinin istatistiksel olarak erken ölümle ilişkisi bulunmadığını söyleyebiliriz.
Her şeyin çoğu zararlı olabileceği gibi kırmızı etin de çoğu zararlı olabilir.
Bağımlılık yapan ve ülkemiz beslenme düzeninde ciddi yeri olan kırmızı etin tüketimini beslenme alışkanlıklarınızdaki uzun vadeli değişimlerle gerçekleştirmenizi ve sınırlamanızı öneriyorum.