Karaciğer kistlerinin oluşma nedeninin bilinmediğine dikkat çeken Koçum, genel kanının doğuştan insanlarda bulunduğu yönünde olduğunu ifade etti. Nüfusun %5’inde bu kistlerin görüldüğünü aktaran Koçum, bu kistlerin hastalarda %90’a varan oranda belirti göstermediğini ancak genel kontrol ya da farklı amaçlarla yapılan tetkiklerde ortaya çıktığının altını çizdi.
Karaciğer kistlerinin karaciğerin paraziter kistleri, kist hidatik, karaciğer apseleri, karaciğer dışı ana safra yolu kistleri, Caroli hastalığı ve kistik karaciğer tümörleri ile karışabileceğini söyleyen Koçum, karaciğer apselerinin ise amip kaynaklı olabileceklerini ve su ya da gıda yolu ile bulaştıklarını vurguladı.
Karaciğer apsesinin tedavisinin cerrahi boşaltma ve antibiyotik verilmesi şeklinde yapılabileceğini ifade eden Koçum bazı durumlarda boşaltma işleminin ameliyatsız olarak lokal uyuşturma ile deriden girilmesi şeklinde gerçekleştirildiğini belirtti.
Karaciğer kistlerinin tanısı için kullanılan yöntemleri anlatan Koçum, “Bu amaçla ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme gibi radyolojik tetkikler ile çeşitli biyokimyasal testler ile kanda CA 19-9 testi, amip antikoru ve kist hidatik antikoru araştırma testleri yapılabilir.”dedi.
Küçük basit kistlerin ameliyat gerektirmediğini vurgulayan Türkiye Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü doktoru Koçum, büyüme gösteren ve ağrı, şişkinlik hissi gibi yakınmalara yol açan kistlerde ameliyat düşünüldüğünü söyledi. Ameliyatlarda günümüzde laparoskopik cerrahi tercih edildiğini belirten Koçum, karaciğer kisti ameliyatlarının ardından safra sızıntısı, karaciğer altında veya diyaframa altında sıvı birikmesi ve safra yolu yaralanması gibi komplikasyonlar görülebileceğine dikkat çekti.