Kadınların siyasi hayatta daha çok yer almaları için bunu istemeleri ve zorlamaları gerektiğini belirten Prof. Dr. Mithat Baydur, ‘Kadınların siyasette var olmak için baskıcı ve zorlayıcı bir işlev yüklenmeleri gerekir” dedi.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası Bölüm Başkanı Prof.Dr. Mithat Baydur, Türk siyasetinde kadının daha etkin olması için öncelikle, kadınlara büyük görevler düştüğünü söyledi:
‘Türkiye’de kadına seçme ve seçilme hakkı verilmesi, kadından gelen bir talep üzerine olmamıştır, sadece yukarıdan verilmiştir. Bu Türkiye’deki demokrasinin gelişim süreci için de geçerli. Mesela Türkiye’de 60, 71, 12 Eylül darbeleri olduğu zaman genelde halk katında geçerli büyük protestolar, büyük nümayişler olmamıştır dolayısıyla demokrasiyi de Türk halkı kendisi büyük gösterilerle ve mücadelelerle almamıştır.Yani 1946’da İkinci Dünya savaşı sonrası dünya konjonktürünün bir zorlamasıyla olmuştur. Müttefikler kazanınca Türkiye de o cenahta yer alabilmek için onların yanında gözükme arzusuyla kendi rejimini bir tür ayarlama ihtiyacı hissetmiştir. Bir şey verildiği zaman karşı taraf alma hakkını da saklı tutar. Bizim 1930’larda İsviçre’den önce seçme ve seçilme hakkı vermemiz aşağıdan gelen bir dinamizm, talep sonucunda olmadı.
Ancak günümüze geldiğimizde kadınların daha çok sosyal ve siyasi hayatta, özellikle kadın kollarında daha aktif olduğunu görüyoruz. Bu biraz kentleşmeyle, demokrasinin gelişimiyle paralel bir konu, yani kadınların Türkiye’de biraz daha kendi haklarına sahip çıkması gerekiyor.”
“Kadınlar kota beklemesin gayret göstersin”
Artık 1930’lar Türkiyesi’nde değiliz. Size kontenjan veriyoruz, zoraki, adeta lütfedercesine 'size şu kadar kontenjan veriyoruz gelin, yeriniz hazır' denmesinin çok anlamı yok. Bu sadece göstermelik ve bir mizansen olarak kalır. Kadınların bu talepte zorlayıcı, baskıcı, dayatmacı ve hatta ‘talep edici’ bir rol üstlenmesi lazım.’
Kadınların mücadelesini unutmamak lazım
Türkiye’de kadınların siyasete karşı mesafeli duruşlarının toplumdaki ataerkil yapıdan kaynaklandığını belirten Prof.Dr. Baydur, şu değerlendirmelerde bulundu:
‘Toplum olarak pederşahi, ataerkil yapımız var. Osmanlı’dan tevarüz ettiğimiz, Cumhuriyet’in tevarüz ettiği yapıdan kaynaklanıyor: Erkek evin efendisidir, erkek birinci konumdadır, erkek son sözü söyler, erkek evlat esas söz sahibidir ve işi yönetecek olandır. Ataerkil yapının izleri ve tezahürleri kadınların da bu hayatı kabullenmelerini getirmiştir. Sosyo ekonomik gelişme, özellikle kentleşme, kentleşmeye paralel olarak bireyselleşme, bireyselleşmeye paralel olarak özgürlük hareketinin gelişmesi, mesela başörtüsü özgürlüğü gibi, burada kızlarımızın ve kadınlarımızın büyük mücadelesini unutmamak lazım. Bu modernitenin, gelişmenin ve kentleşmenin getirmiş olduğu yeni açılımlar da kadınların giderek buna sahip çıkmaya zorluyor. Bu da memnuniyet verici bir gelişme.’
Kadınların siyasette yer almalarını sağlamada siyasi partilere de önemli görevler düştüğünü belirten Prof.Dr. Baydur, şu önerilerde bulundu:
Kadınlar oy potansiyelini etkiliyor
‘Siyasi partilerde özellikle kadın kollarının bütün istişare mekanizmalarının yani MKYK olsun, genel idare kurulu olsun bu aşağılardan gelen son 1990’lı yıllar sonrası kadınların göstermiş olduğu özgürlük mücadelesinin bir sonucu olarak onlara hak ettikleri yeri açabilmek konusunda partilere böyle bir talep geldiğini düşünüyorum. Bunların kısıtlayıcı, engelleyici bir tavırdan ziyade destekleyici bir tavırda olmaları lazım. Zira unutmamak gerekir ki herhangi bir partinin oy potansiyelinin gelişmesinde erkeklerden çok kadınlar aktif rol alıyor. Kadınlar siyasette ver olmak istiyorlarsa parti liderlerini, partinin karar organlarını zorlamaları gerekir.” dedi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.