Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, dün Paris merkezli yayın yapan Charlie Hebdo Dergisine yapılan menfur saldırıya ilişkin bir basın toplantısı düzenledi.
Saldırının İslamofobik eylemlerin arttığı bir dönemde yapılmasını manidar karşılayan Başkan Görmez, yaptığı açıklamada şunları söyledi;
“Bu saldırı, bütün insanlığa karşı yapılmış bir saldırıdır…”
Bu saldırı, sadece bir dergi çalışanlarına karşı, ya da sadece Fransa’ya, Avrupa’ya, batıya karşı işlenmiş bir saldırı değildir; aslında bu saldırı bir dine inansın ya da inanmasın, inanıyorsa dini ne olursa olsun, dünyanın barışa değer veren bütün insanlarına karşı yapılmış bir saldırıdır. Bu insanlardan biri olarak, barışı aslî değer olarak yücelten bir dinin mensubu bir Müslüman olarak ve Türkiye’de din hizmetlerinden sorumlu Diyanet İşleri Başkanı olarak derin bir üzüntü içinde olduğumu ifade etmek isterim. Her şeyden önce bu saldırıyı şiddetle kınıyor, başta Fransız halkı olmak üzere tüm insanlık ailesinin acısını paylaşıyorum.
“Sivil insanları katletmekten ve insanların yüreğine korku salmaktan medet umanların başarı elde etmeleri mümkün değildir…”
Bizler Allah’ın barış mesajına, bu çağrıyı insanlığa ulaştıran rehberler olarak bütün peygamberlere, Hz. Musa’ya, Hz. İsa’ya ve Hz. Muhammed’e inanan insanlarız. Bu insanlık dışı saldırıyı gerçekleştirenlerin, onları yönlendirenlerin ve herkesin göreceği kadar açık bir biçimde onları maşa olarak kullananların ne Allah’a saygısı, ne herhangi bir topluluğa bağlılığı ve ne de her hangi bir dine mensubiyeti olabilir. Ne Irak’ta, ne Suriye’de ve ne de şimdi Fransa’da, çatışmayı körüklemekten, sivil insanları katletmekten ve insanların yüreğine korku salmaktan medet umanların başarı elde etmeleri mümkün değildir.
“Bütün insanlık vahşete, dehşete, şiddete ve ölüme sebep olacak her türlü eylemi lanetlemelidir…”
Müslümanlar olarak terör ve şiddete dayalı hiçbir eylemi tasvip etmemiz mümkün değildir. Hiçbir din, inanç ve düşünce sistemi her ne suretle olursa olsun insanları öldürmeyi hedefleyemez. Aksine başta İslam olmak üzere bütün dinler insana hayat vermeyi hedefler. Bütün insanlık vahşete, dehşete, şiddete ve ölüme sebep olacak her türlü eylemi lanetlemelidir. Şiddet ve terör kimden, nerden ve ne amaçla gelirse gelsin, nereye ve kime yapılırsa yapılsın hiçbir neden ve gerekçe gösterilmeden insanlık suçu olarak kabul edilmelidir.
“Bu saldırı İslam’ın ve bu yüce dine mensup Müslümanların kendisine doğrudan yapılmış bir saldırıdır…”
İslam peygamberinin adının kullanılarak, bir intikam duygusuyla yapıldığı söylenen bu katliam, rahmet ve barış elçisi Hz. Muhammed’in bütün insanlığa kazandırdığı yüce değerleri yok etmeye yönelik açık bir saldırıdır. Başka bir ifadeyle aynı zamanda bu saldırı İslam’ın ve bu yüce dine mensup Müslümanların kendisine doğrudan yapılmış bir saldırıdır. Hiç kimse ve hiçbir Müslüman Hz. Peygambere karşı yapılan saygısız ve seviyesiz düşüncelere karşı onun asla tasvip etmeyeceği çirkin yöntemlerle karşılık veremez. Hz. Peygamberi kendisine rehber edinenler ancak ve ancak onun Taif’te kendisine fiilî tacizde ve saldırıda bulunanlara karşı gösterdiği tavrı örnek alırlar.
“İslam hakkında dünya çapında oluşturulmak istenen olumsuz algı; dinler ve medeniyetler arası çatışmaların oluşmasına yönelik bir çabadır…”
Üzülerek belirtmek isterim ki, gerek İslam dünyasında yaşananlar gerekse bu yaşananları sebep göstermek suretiyle İslam hakkında dünya çapında oluşturulmak istenen olumsuz algı; dinler ve medeniyetler arası çatışmaların oluşmasına yönelik bir çabadır. Dünyanın esenliği ve güvenliği hiçbir din, ırk, toplum ve ülke halklarının proveke edilmesiyle tesis edilemez. Şiddetin, baskının ve zorbalığın başkaca şiddetleri ve ölümleri doğurduğu yüzyılımızın yaşadığı en acı tecrübelerden anlaşılmaktadır. Bu ve benzeri hadiselerden hareketle, ifade ve inanç özgürlüğü üzerinde yapılacak her türlü baskı ve bunlar bahane edilerek Müslüman kimliğini yok sayma düşüncesi toplumların güvenliğini tesis edemez.
“Algı mühendisleri, katillere dinimizin simgelerini telaffuz ettirerek akılla alay ediyorlar…”
İslami simgelerin açık ve aleni bir şekilde bu eylemi gerçekleştirenler tarafından kullanılması, bir algı manipülasyonudur. Algı mühendisleri, katillere dinimizin simgelerini telaffuz ettirerek akılla alay ediyorlar. Sadece Müslümanların değil, esasen batı kamuoylarının aklı ile de alay ediyorlar. Bu eylem de diğer terör eylemlerinde olduğu gibi Müslümanların en temel kavramlarını zabtetme, çarpıtma ve dönüştürme amacı taşıyor.
“İslam’ın kavramları üretilmek istenen algıya uygun bir şekilde manipüle ediliyor…”
İslam’ın olmazsa olmaz kavramları ele geçiriliyor, rehin alınıyor ve üretilmek istenen algıya uygun bir şekilde manipüle ediliyor. Hayatımızın acı tatlı bütün anlarında temel vazgeçilmezlerimiz arasında yer alan ‘tekbir’ gibi müstesna bir kavram niyetlerini meçhul grupları tarafından çarpıtılıyor, İslam, iman ve irfanında hiçbir şekilde karşılığı olmayan karanlık hedefler için alet ediliyor. Bu elîm olay nedeniyle batı kamuoyunda oluşan teessür ve infiali anlıyor ve bu teessür ve infiali biz de paylaşıyoruz. Ancak dikkat çekmek isterim ki, bu teessür ve infial, gerek Müslüman halklara ve gerekse batıda yaşayan göçmen ve mühtedi Müslümanlara yönelik bir nefret söylemi içinde Müslümanları topyekun mahkum etmek amacıyla yönlendirilebilir. Bu eylemleri gerçekleştirenler tarafından İslamî simgelerin açık ve aleni bir şekilde kullanılmasını ve hatta çalınmasını kabul etmek mümkün değildir.
“İslamafobinin nefrete ve düşmanlığa dönüşerek yaygınlık kazandığı bugünlerde böyle bir eylemin gerçekleşmiş olması manidardır…”
Bu eylemi İslam’la ilişkilendirmeye yönelik yapılan her açıklama, en az bu eylem kadar tahrip edici ve olumsuz sonuçlar doğrucu niteliktedir. PEGİDA örneğinde olduğu gibi İslamafobinin nefrete ve düşmanlığa dönüşerek yaygınlık kazandığı bugünlerde böyle bir eylemin gerçekleşmiş olması manidardır. Bu algı mühendisliğinin tuzağına karşı, hem batıda yaşayan Müslüman kardeşlerimizi hem de insaf ve iz’an sahibi bütün batılı halkları duyarlı olmaya davet ediyorum.
“Terörden kaynaklanan her ölüm, hakka, hukuka, adalete ve barışa olan ihtiyacı her geçen gün daha da artırmaktadır…”
Başta İslam coğrafyasında her gün yaşanan yüzlerce ölümler olmak üzere bütün dünyada terörden kaynaklanan her ölüm; hakka, hukuka, adalete ve barışa olan ihtiyacı her geçen gün daha da artırmaktadır. Bugün insanlığın hukuk, adalet ve barış özleminin gerçekleşmesi için aydınların, bilim adamlarının, siyasetçilerin, din adamlarının ve uluslararası tüm kuruluşların ortak bir vicdanı harekete geçirerek sağduyulu bir şekilde ellerinden gelen bütün gayreti ortaya koyması insanlık sınavını geçmek adına yüce bir sorumluluktur.
“İnsanlığın her türlü cinnet halinden, nefretten, vahşetten ve şiddetten uzaklaşarak akl-ı selim ile hareket etmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.”
Yaşadığımız bu zor günlerde insanlığın her türlü cinnet halinden, nefretten, vahşetten ve şiddetten uzaklaşarak akl-ı selim ile hareket etmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, başta Fransız halkı olmak üzere tüm insanlık ailesinin acısını derinden paylaştığımı ifade etmek isterim.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.