Eryaşa'nın talebinin reddine gerekçe olarak, hükümlü ve tutukluların telefonla yapacağı tüm görüşmelerin dinlenip kayda alınabilmesine karşın, avukat ile yapılacak görüşmelerin dinlenmesinin ve kayıt altına alınmasının yasal olarak mümkün olmaması gösterildi. Ayrıca kanunda, tutuklulara avukatlarıyla telefonla görüşme hakkı veren bir düzenleme olmadığı vurgulandı.
Eryaşa, bunun üzerine Anayasa Mahkemesine başvurdu. Yüksek Mahkeme, başvurucunun haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verdi. Kararda, hükümlü ve tutukluların, Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun tutma olarak değerlendirilebilecek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı dışında temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahip oldukları vurgulandı.
Bu hakların, suç işlenmesinin önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi düzen ve güvenliğin teminine yönelik makul gerekliliklerin olması durumunda sınırlanabileceği belirtildi.
Temel hak ve özgürlükler alanında, keyfiliğe izin vermeyen, öngörülebilir düzenlemeler yapılması gerektiği aktarılan kararda, idareye keyfi uygulamalara meydan verebilecek çok geniş bir takdir yetkisi tanınmasının Anayasa'ya aykırı olabileceği ifade edildi.
Kararda, somut olayda 'hükmen' tutuklu başvurucunun avukatıyla telefonla görüşmesi konusunda yasaklayıcı bir hüküm bulunmamasına rağmen, bu konunun mevzuatta düzenlenmemiş olması gerekçesiyle görüşme talebinin kabul edilmediği anlatıldı.
Yüksek Mahkemenin kararında, 'Mevcut kanun hükümleri çerçevesinde hükmen tutuklu başvurucunun avukatı ile telefon vasıtasıyla görüşmesinin engellenebilmesi için yeterli bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Sonuç olarak Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmiştir' denildi.