Zeytinoğlu Avrupa Komisyonu’nun vize serbestliğine ilişkin olumlu görüş bildirmesinin sevinçle karşıladığını belirten İKV Başkanı, hala karşılanması gereken 5 kriter kaldığını ve teknik sebeplerle geciken 2 kriter için de ek süre verildiğini ekledi.
İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Avrupa Komisyonu’nun bugün vize serbestliğine ilişkin yayımladığı 3’üncü ve son raporu değerlendirdi. Raporda Komisyon’un vize serbestliği için olumlu görüş bildirmesinin sevinçle karşıladığını belirten İKV Başkanı, hala karşılanması gereken 5 kriter kaldığını ve teknik sebeplerle geciken 2 kriter için de ek süre verildiğini ekledi. Başkan Zeytinoğlu, öncelikle vize serbestliğinin Türkiye-AB ilişkileri açısından kritik önemine dikkat çekti ve vizelerin kaldırılmasının bir psikolojik bariyeri yıkacağını belirtti:
“Schengen vizesinin kaldırılması kararı, Türk vatandaşlarına verilecek son derece olumlu bir mesaj olacaktır. Türkiye için de, bu zor şartlar altında bir moral takviyesi sağlayacak, AB ile ilişkilerde yeni bir başarı hikâyesi olarak kabul edilecektir.”
“Vizelerin kaldırılması, AB ile ilişkilerin geleceği için turnusol kâğıdı görevi görecek”
Vizelerin kaldırılmasına yönelik kararın Türkiye ve AB ilişkilerinin sağlığı açısından da önemli olduğunu vurgulayan Zeytinoğlu, iki taraf arasında güvene ve işbirliğine dayalı yeni bir sürecin başlaması için vize serbestliğinin bir ‘turnusol kağıdı’ görevi göreceğini belirtti. Zeytinoğlu şöyle dedi:
“Türk vatandaşları için Schengen vizesi zorunluğunun kaldırılması, AB ile varılan mülteci anlaşmasının önemli bir parçasını oluşturuyor. Yani Türkiye’nin mülteci krizinin aşılmasında AB’ye yardım ve desteğini karşılayacak şekilde vizelerin kaldırılması, AB tarafının samimi ve güvenilir bir ortak olduğunu gösterecektir. Türkiye ve AB arasında bu işbirliğinin sağlıklı bir şekilde devamı büyük ölçüde vize serbestliğinin sağlanmasına bağlı.”
“Ek önlemlerle, vize serbestliğinin içi boşaltılmamalı”
Başkan Zeytinoğlu, Avrupa Komisyonu’nun, vize serbestliği sağlandıktan sonra, anlaşmanın belirli hallerde askıya alınabilmesi, vize serbestliğinin geçici olarak durdurulabilmesi için öne sürdüğü korunma mekanizmalarına da değindi ve vize serbestliği sağlandıktan sonra bu tür keyfi kısıtlamalara tahammül edilemeyeceği uyarısında bulundu.
İKV Başkanı konuya açıklık getirdi:
“Elbette vize serbestliği sonrasında aşırı bir hızla artan göç akınlarının oluşması, vizesiz seyahat hakkının suiistimal edilmesi, güvenlik tehditleri ya da iltica başvurularında olağan dışı artış gibi durumlarda Schengen alanı ülkelerinin korunma önlemleri alma hakkı bulunuyor. Korunma önlemleri, Schengen alanı ve vize düzenlemeleri kapsamında tanınmış durumda. Ancak Türkiye özelinde bu tür önlemlerin daha kapsamlı hale getirilmesi ya da kolaylaştırılması kabul edilemez. Bu noktada Komisyon’un Mart ayında 2’nci vize serbestliği raporuyla birlikte yayımladığı çalışma belgesini hatırlamakta yarar var. Çalışma belgesinde Türk vatandaşları için vizelerin kaldırılmasının AB ülkelerine yönelik yeni bir göç hareketine yol açmasının olası olmadığı belirtiliyordu. Dolayısıyla vizelerin kaldırılması sonrasında Türkiye’den AB’ye doğru bir akın olacağını beklemek yersiz.”
“Olağanüstü ilerleme kaydedildi ama az da olsa ek süreye ihtiyaç var”
İKV Başkanı, vizenin AB ile ilişkilerdeki psikolojik anlamı ve sosyal ve kültürel etkileşim açısından öneminin altını çizdikten sonra, Türkiye’nin vize serbestliği yol haritasındaki 72 kriteri yerine getirmek için gerçekleştirdiği reformlara değindi:
“Özellikle 18 Mart’taki mülteci anlaşması ile vize serbestliği için hedef tarihin Haziran ayına çekilmesinden sonra, tekrar hızlı bir reform sürecine girdik. Bu kapsamda Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunu oluşturan kanun ve çeşitli Avrupa Konseyi Sözleşmelerinin onaylanmasını da içeren paketler Meclis’ten geçti. Soruşturma veya kovuşturmanın devri ile rızaya dayalı iade gibi müesseselere de yer veren ve 72 kriter arasında öne çıkan Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu Tasarısının TBMM’de 24 Nisan 2016 tarihinde kabul edilmesi ve Kolluk Gözetim Komisyonu’nun yasalaşması da şüphesiz ki vizesiz Avrupa hayali için önemli gelişmeler oldu. Öte yandan bir takım ikincil mevzuat çalışmaları da bu kapsamda öne çıktı. Örneğin Türkiye, Yunanistan ve Bulgaristan arasında geri kabul ve sınır yönetiminde işbirliğine yönelik mevzuat da TBMM’den geçirildi.
Bu reform süreci 2000’lerin başında AB ile müzakerelerin açılmasını sağlamak için gerçekleştirdiğimiz reformlara benziyor. Ancak ev ödevlerinin hepsi tamamlanmadı. Komisyon, 18 Mart 2016 tarihinde gerçekleşen Türkiye-AB Zirvesinden bu yana Türkiye’nin 72 kriterin karşılanması noktasında olağanüstü bir ilerleme kaydettiğini ifade etse de halen daha hızlı bir şekilde karşılanması gereken 5 kriterbulunuyor. Karşılanması beklenen bu 5 kriterin ilkini; Türkiye-AB Vize Serbestliği Yol Haritasında öngörüldüğü üzere, yolsuzlukla mücadele alanında GRECO tavsiyeleri ile uyumlu ileri adımlar atılması oluşturuyor. Öte yandan, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun AB standartlarına uygun hale getirilmesi gerektiği değerlendiriliyor. Üçüncü olarak, Europol ile bir operasyonel işbirliği anlaşmasının da uygulamaya koyulması gerekecek. Bu kriterin karşılanmasının da Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nun AB mevzuatıyla uyumlu hale getirilmesiyle doğrudan bağlantılı olduğunu hatırlamakta fayda var. Ek olarak cezai meselelerde AB Üye Devletlerle etkin adli işbirliğinin sağlanması da önümüzdeki kısa süreden karşılanması gereken bir diğer kriter. Son olarak ise Terörle Mücadele Kanununda değişiklikler yapılması, özellikle de Türkiye’de ilgili mevzuatta belirtilen “terör tanımının” AB’deki muadilleri ile uyumlu hale getirilmesi bekleniyor. Dolayısıyla, bugün yayımlanan raporda kriterleri tümüyle karşıladığımız belirtilmiyor. Bunun için az da olsa ek süreye ihtiyaç var.”
İKV Başkanı son olarak Haziran ayı itibarıyla uygulanması öngörülen Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması’na dikkat çekti:
“21 Mart itibarıyla Yunanistan ile geri kabul mekanizması aktive edilmişti. Ancak Geri Kabul Ortak Komitesi’nin, 3 yıllık geçiş süresinin dolmasını beklemeden Haziran 2016 itibarıyla geri kabul mekanizmasının işletilmesi yönündeki kararın TBMM tarafından onaylanmasının ardından, bu süreç AB ülkeleri ile de uygulamaya geçecek. Bu açıdan Türkiye’nin üzerindeki yükün artacağını tahmin etmek zor olmaz. Türkiye’nin AB ülkeleri tarafından iade edilecek üçüncü ülke vatandaşlarının kabulü ve kendi ülkelerine iadeleri için kapasitesini güçlendirmesi gerekli.”