Tarih: 27.06.2016 17:41

Tükeniyoruz!

Facebook Twitter Linked-in

 Yoğun bir çalışma döneminin ardından güzel bir tatille rahatlamak, iş hayatındaki herkesin hayali. Ancak günümüzde pek çok insanın muzdarip olduğu tatil öncesi tükenmişlik sendromu, tatil heyecanını gölgeleyebiliyor. Emsey Hospital’dan Psikiyatr Uzm. Dr. Orhan Karaca, konuyla ilgili görüşlerini paylaşıyor.

Kocaman bir yılın ardından kısa bir süre tatil yapabiliyor olmak, kişinin beklentisinin yükselmesine ve çok iyi bir planlama yapma ihtiyacı duymasına neden oluyor. Tatil öncesi işleri toparlama stresine bir de tatil alışverişi ve planlamalar eklenince sıkıntılı bir döneme girilmiş oluyor.

Yükselen beklentiler korku doğuruyor

Tatil için binlerce seçenek arasından birini seçmek her zaman diğer seçeneklerden birinin çok daha iyi olma ihtimalini de içerisinde barındırıyor. Kişi seçimini yaparken, sonradan pişman olmanın ve yaptığı planın o kadar da iyi olmayabileceğinin endişesiyle sürekli bir stres altında oluyor. Sahip olduğu kısa tatil süresini en iyi şekilde değerlendirmesi gerektiği düşüncesi, yaptığı planda çıkabilecek aksilikler, yokluğunda aksayabilecek işler ve döndükten sonra kendisini bekleyen yoğun bir iş dönemi de eklenince tatil, keyif vermekten çok eziyete dönüşebiliyor. Kişilerin içerisinde bulunduğu bu tarz durumları tükenmişlik sendromu olarak adlandırmak mümkün.

Tükenmişlik Sendromu nedir?

Tükenmişlik Sendromu; iş hayatında aşırı yorgunluk, kronik zorlanma, monotonluk, yeteri kadar istirahat etmeme ve kişinin gösterdiği efora karşı beklediği verimi alamayışı sonrasında ortaya çıkar.

Halsizlik, yorgunluk, motivasyon kaybı, isteksizlik, çaresizlik duygusu, tahammülsüzlük, sinirlilik, uyku ve iştah bozukluğu, vücut ağrıları gibi belirtilerin ortaya çıktığı tükenmişlik sendromunu her meslek grubunda görülebiliyor.

Tükenmişlik Sendromu’nda kişisel özellikler belirleyici oluyor

Emsey Hospital’dan Psikiyatr Uzm. Dr. Orhan Karaca’ya göre, Tükenmişlik Sendromu’nda kişisel özellikler, bu sağlık sorunun gelişmesi ve ilerlemesinde belirleyici oluyor. Dr. Orhan Karaca konuyla ilgili görüşlerini şu sözlerle sürdürüyor: ”Mükemmeliyetçi kişilik yapısı, Tükenmişlik Sendromu’nda önemli bir risk faktörü olmasıyla dikkat çekmektedir. Her şeye yetişmeye çalışmak, işleri mükemmel yapmaya çalışmak, zamanla yarışmak, beklentileri yüksek tutmak, sarf edilen enerjinin beklentilerini karşılayamayacağını düşünmek, hayır diyemediğinden gerek işte gerekse özel yaşamında birçok yükü üstlenmek de tükenme hissinin baskın çıkmasında büyük pay sahibidir. Bu kişilerde mükemmeliyetçiliğin yanı sıra; aşırı özveri gösterme, idealistlik ve yaşadığı zorlukları derinleşmeden çözme becerisinin yetersizliği gibi durumlar da sıklıkla gözlenir.”

Nasıl önlenebilir?

Mükemmeliyetçi yapı, kişinin kendini telkinle ve dikkatini başka yönlere dağıtarak büyük ölçüde kontrol edebileceği bir kişilik yapısıdır. Kişinin bazen her şeye yetemeyeceğini, her zaman her şeyin yolunda gidemeyebileceğini bilmesi, tükenmişlik duygu durumunu hayatından uzak tutabilmesi açısından büyük fayda sağlayacaktır. Kişilerin yüksek ve ulaşılması güç hedefler yerine daha ulaşılabilir hedefler koymaları, Tükenmişlik Sendromu’nu önleme konusunda önemli bir adımdır. Kişinin yaşadığı sorunda kendi payını değerlendirirken objektif olması, yaşadığı tükenmişlik sürecini aşmasına yardımcı olur.

Kişinin kendi durumunun farkına varıp, kendine daha çok zaman ayırması gerekir. Yaşadığı zorlukları sisteme bağlamak ya da sorumlu bireyler aramak, sık rastlanan ve tükenmişliğin şiddetini arttıran durumlardır. Bu nedenle bu düşünce biçimlerinden uzak durulmalıdır. Ayrıca, bu sorunu yaşayan kişiler bazen yardım almak istemeyecek kadar çaresiz hissedebilirler. Böyle durumlarda, kişinin yakınlarına da önemli sorumluluklar düşer. Kişi, profesyonel yardım almaya ikna edilmelidir. 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —