Tarih: 20.04.2017 19:37

Koşabiliyorsan Özgürsündür

Facebook Twitter Linked-in

 Müzik Yapanın Değil İhtiyacı Olanındır

Kendi arayışlarının sonucu müziğini yaptığını söyleyen Emrah Karataş şair Pablo Neruda ile anılan‘şiir yazanın değil ihtiyacı olanındır’ sözüne atıf yaparak “Müzik de bunun gibidir. Hayatımızdaki boşlukların arayışı üzerine düşünüp insanlarla etkileşime girdim. Müzik de ihtiyacı olanındır” dedi.

Yaptığı müziği kategorileştirmeyen Emrah Karataş Viya Müzik etiketiyle ikinci single çalışması ‘Ferman’ı hazırladı.Hayatının dönüm noktalarında müziğin çok yardımcı olduğunu belirten sanatçı,müzik arayışları ile ilgili ilginç açıklamalarda bulundu.

Herkes Beş Yaşında Müziğe Başlar Ben Sekiz Yaşımda Yürüdüm

‘Geçirdiğim kemik erimesi rahatsızlığı sebebiyle 5 yaşımdan 8 yaşıma kadar yürüyemedim. Yürümeye başladıktan sonra çok agresif bir yapıya büründüm. Herkesle; evde, sokakta ve okulda kavga ediyordum. İyi bir lisede okuyordum ama sırf bu kavgacı özelliğim yüzünden okuldan da soğudum. Sınıfta kaldım. Neredeyse okuldan atılıyordum.

Koşabiliyorsan Özgürsündür

Bir gün çok bilindik ama gitarla tanıştım. Çalışıp para biriktirdim ve klasik gitar aldım. Hızla ilerledi müzik hevesi.Adeta yürüyemediğim günlerin acısını çıkarmak istiyordum. Öyle ki; o dönem yaşadığım ruh hali bende, özgürlüğün koşabilmek olduğunu düşündürdü. Müzikle koşmaya başladım. Bir grup kurduk ve KASDAV (Kadıköy Sosyal Dayanışma Vakfı) ödülü aldık. Böyle olunca iyiden iyiye müziğe yöneldim. Okuldan atılmadım ama tamamen müziğe döndüm. Ben ve grubum konservatuar için çalışmaya başladık. Aynı zamanda bir çok yerde çalmaya başladım.

Nota Bilmeden Konservatuara Girdim

Etraftan gelecek kaygıları ile meslek önermeleri gelmeye başladığında hemen konservatuara hazırlandım. Çünkü ben ne olursa olsun bu yolda bir şeyler yapabilirdim. İyi çalıştım ve bass gitar çalarak konservatuara girdim. Ancak Türk müziğinden kanunu seçtim. İkinci yılda hakkını veremediğim için kanunu bıraktım. Hiç nota bilmeden girdiğim okulumda batı müziğine yöneldim. Bass gitarımla bir çok grupla ve müzisyenle çaldım. Erasmus programı ile Hollanda’ya gittim. Latin müziği okudum. Çok yüksek notlar aldım. Döndüğümde konservatuardaki derslerimi birer birer vererek mezun oldum. Ardından yüksek lisansa başvurdum. Tam yüksek lisans yapacakken evlendim. Böylece hayatın yüksek lisansına devam ettim. Hiç nota bilmiyordum ama doğaçlama ve nota bilgisini de katarak ders verir hale geldim. Müzikle hayatımı idameye ettirmeye başladım.

Kafayı Çıkarabilen Yürüyor

Müzik artık öyle bir alanda var oluyor ki; fark edilmek için kafayı yukarı çıkarman lazım. Teknoloji dediğimiz bu alan herkese şans tanıyor. Yani rekabetten öte farklılık benimseniyor. Avantaj gibi görünse de böylesine büyük bir havuzda var olmak zor. Gerçek müzik unsurları var ama fantastik hisler ve görüntüler de bekleniyor.

İnstagramik Hayatlar

İnsanlar ne görmek istiyorsa onu sunuyor ve bekliyor. Algılar böyle olunca da olumsuz tarafları yok edebiliyoruz bu görüntülerde. İnstagramik hayatlar dediğim şey bu. İstemediğimiz bir görüntüyü yok ederek paylaşıyoruz ve bunları beklemeye başlıyoruz. Sevmediğimizi ve istemediğimizi yok edebildiğimiz bir görsel algıda yaşıyoruz.

Zaman Tüccarlarıyız

Viya Müzik’le ‘Sandım’ adlı bir single yapmıştık. Şimdi albüm öncesinde “Ferman” adlı single dinleyiciye sunmak üzere çalışıyorum. Prodüktör Kurtuluş Cengiz’le üretimde ve sunumda çok şeye dikkat ediyoruz. Sonuçta biz müzisyenler zamanın tüccarlarıyız. Alkış ve keyif karşılığında insanlara zamanı veriyoruz. Kazancımızın para olduğunu düşünenler işin sadece magazin tarafında olabilirler. Müzik, hangi sunum olursa olsun fabrika ayarlarının çok ötesine geçmez. O yüzden müzik, insan için hem iyileştirici hem de üretici etkiye sahiptir. Ben bunun en canlı örneğiyim.

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —