Şener, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'la yapılan telefon görüşmesinin ardından Emine Erdoğan'ın askeri hastaneye girdiğini iddia etti. Şener, üniversiteye girişte uygulanan katsayı uygulamasıyla ilgili de hükümeti gerekli yasal düzenlemeyi yapmamak ve Danıştay ile YÖK'ü karşı karşı getirmekle suçladı.
Antalya'da bulunan Abdüllatif Şener gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gündeme ilişkin ilginç iddialarda bulunan Şener, Emine Erdoğan'ın Gülhane Askeri Tıp Akademisi(GATA)'ne alınmamasıyla ilgili ilginç bir açıklamada bulundu. Şener, 'Ankara'nın da tartışmadığı yeni bir şey söyleyeceğim. Benim hatırladığım kadarıyla, Başbakan'ın eşinin GATA'yı ziyareti sırasında kendisine bir engel çıkartıldığı doğrudur. Fakat daha sonra telefon görüşmeleri neticesinde, bildiğim kadarıyla Emine hanım başörtüsüyle GATA'ya girmiştir.' dedi. 'Başbakanın eşi Nejat Uygur'u da ziyaret etti mi?' diye sorulması üzenine Şener, 'Bir telefon görüşmesiyle GATA'ya başörtüsüyle girdiğini ve ziyaretini yaptığını biliyorum ben.' cevabını verdi. Şener, bir gazetecinin 'Telefon görüşmesini kiminle yapmıştı bilginiz var mı?' şeklindeki sorusunu 'Bu bilgiler doğrudan değil, o dönem dolaylı aldığım bilgilerdi. O sırada Genelkurmay Başkanı ile yapılan telefon konuşması sırasında 'Elbette tabii ki ziyaret etmesi lazımdır. Ben gerekli talimatı veririm' dediği ve böylece ziyaret ettiğiyle ilgili bir bilgiye sahibim ben.' dedi.
'BAŞBAKAN BİRİNCİ SAFHAYI ANLATIYOR'
Başbakanın niçin öyle bir konuşma yapmış olacağının sorulmasını üzerine Şener söze şöyle devam etti: 'Meclis'teki tartışmalarda dikkat ederseniz, 'kapıdan içeri alınmadı' kısmında kaldı tartışmalar. Sonraki safhalarda neler olduğuyla ilgili bir açıklama olmadı. Başbakan, birinci safhayı anlatıyor. İkinci safhayı anlatmıyor.'
Türkiye Partisi lideri, Danıştay'ın üniversiteye girişteki katsayı uygulamasıyla ilgili son düzenlemeyi iptal ettiğinin hatırlatılması üzerine ise şunları söyledi: 'Bu katsayı konusu bir gerginlik alanı haline dönüşmüştür. Türkiye'nin önemli sorunları vardır. Problemleri vardır ve hiç bir konunun bir gergilik, atışma konusu haline dönüşmemesi gerekmektedir. Burada temel eksiklik ve yanlışlık, hükümetin üzerine düşen yasal ve idari bazı düzenlemeleri yapmadan konuyu YÖK üzerinden halletmeye kalkmış olmasıdır. Üzerine düşeni yapmayan siyasal iktidar, YÖK ile Danıştay'ı karşı karşıya bırakmıştır. Üst üste iki iptal ve yürütmeyi durdurma kararı ortaya çıkmıştır. Üniversite sınavına girecek tüm gençlerimiz de süreci ilgiyle, merakla izlemektedir. Böyle bir noktaya gelmiş olmasından dolayı ben de üzüntü duymaktayım. Ancak şunu söyleyebilirim, prensip olarak ben aynı sınava giren öğrencilerin, aynı cevaplarla farklı puanlara tabi tutulmasının, gençlerimizin enerjisini doğru değerlendirmek olarak nitelendirileceğini düşünmüyorum. Dolayısıyla okullar itibarıyla farklı katsayıların çok sağlıklı bir yöntem, usul olduğunu söyleyemem. Fakat bizde eğitim baştan sona gözden geçirilmeli.'