Erdoğan, Kızılcahamam’daki konuşmasında referandumda yüzde 42’nin neden ‘Hayır’ dediği üzerinde duracaklarının, özeleştiri yapacaklarının altını çizdi ve ekledi: “Korkuları tedirginlikleri anlamaya çalışıyoruz. Biz 8 yılda nerede, kime müdahale ettik? Hangi yaşam koşulunu değiştirdik?” dedi.
Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, referandumdan çıkan yüzde 42’lik “hayır” oranı başta olmak üzere, terörle mücadele ve seçim hazırlıklarının masaya yatırılacağı partisinin Kızılcahamam Asya Termal Tatil Köyü’nde gerçekleştirilen 16. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nın açılış konuşmasında önemli mesajlar verdi. Erdoğan, şöyle konuştu:
TALİMAT VERİYORUM, SEN DE VER
İşten atılmanın acısını da üniversite kapısından boynu bükük geri çevrilmenin sızısını da biz biliriz. Susmanın ve susturulmanın, konuştuğu, yazdığı için mahkeme koridorlarına düşmenin, şiir okuduğu için mahpus damlarında gün saymanın nasıl bir hissiyat olduğunu biz biliriz. CHP Genel Başkanı, bu ülkenin genç kızlarının başörtüsü sorununu miting meydanlarına taşıdı. Ben bugünden tezi yok, ’gelin bu işi halledelim’ diyorum. Anamuhalefet eğer samimi iseniz, dürüst iseniz, hemen talimatınızı verin, ben de talimatımı vereyim, aynı şekilde MHP diyor ki ’biz de varız bu işin içinde’ diyor. BDP de bu işe katılacağını söylüyor. Şu anda grup başkanvekili arkadaşlarıma talimatı burada veriyorum, verdim ve lütfen hemen CHP’nin grup başkanvekilleriyle siz de görüşün, onların da talimat alıp almadıklarını öğrenin ve bunu biz de hemen kamuoyuyla da paylaşacağız. Onu da söylüyorum.
CUMHURA YASAKLANMAZ
Bu Cumhuriyetin sahibi bizzat cumhurun ta kendisidir, yani millettir. Cumhura ait olan hiçbir yer cumhura yasaklanamaz, bunu böyle bilelim. Birilerinin, ‘biz cumhuru istediğimiz yere sokarız, istediğimiz yere sokmayız’ gibi bir tavrı, anlayışı olamaz. Önce bunu kavramak, anlamak durumundayız, alamak durumundalar. Sıkıntının kaynağında cumhuru, cumuhuriyeti tanımamak yatıyor. Cumhuriyeti korumak ve kollamak, onu dışa kapatarak, sanal düşmanlar üreterek, kendi halkını, kendi milletini, yani cumhuru Cumhuriyete karşı gibi, düşman gibi görerek olmuyor.
SECCADELER SUÇ ALETİ SAYILDI
Bu ülkede kitapların yasaklandığı, hatta yakıldığı dönemler oldu. Bu halk partinin iktidar dönemidir. Bu ülkede inançlara, ibadetlere, hatta ve hatta ezanın okunuşuna müdahale edildiği dönemler oldu. Evler basıldı, kitaplar derdest edildi, seccadeler suç aleti sayıldı. İşlerine geldiği zaman ‘Biz Cumhuriyeti kuran bir partiyiz’ diyenlerin yaptıkları bunlar.
SEZER’E GÖNDERME
Bu ülkenin bir kısım memurları, eşleri başörtülü olduğu bahanesiyle, mahkemeye dahi gitme hakları ellerinden alınarak sorgusuz sualsiz yokluğa, yoksulluğa, çaresizliğe mahkum edildi. Bunu yaşadık ha kusura bakmayın. Biz imza atıyoruz Çankaya’ya gönderiyoruz bakıyoruz ki evlere gidenler gelenler, eşlerinin durumları bunlar inceleniyor ve olumsuz kararla ret ediliyor. Kimse biz eşi başörtülüdür diye iade etmiyor ki gerekçe de göstermiyor zaten. Bu devran değişiyor. Türkiye şu anda o prangalarından kurtuluyor.
DİKTATÖRLÜĞÜN SİVİLİ OLMAZ
‘Başı açık kızlar okula giremeyecek’, ‘Mahalle baskısı’ diyorlar, ‘sivil diktatörlük’ diyorlar. Ya diktatörlüğün sivili olmaz. Eşitlik, yani özgürlük, yani hukuk ve eşitliğin olmadığı yerde laiklikten söz edilemez, ibadet hürriyetinin olmadığı ortamda laiklik yaşayamaz.
KORKULARI ANLAMAYA ÇALIŞIYORUZ
Yüzde 58’in neden “evet” dediğinden çok yüzde 42’nin neden “hayır” dediğinin üzerinde duracağız. Korkuları tedirginlikleri anlamaya çalışıyoruz, özeleştiri yapıyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğum dönemde de ‘otobüslerin ikiye bölüneceği, bir tarafta başı örtülülerin, bir tarafta başı açık olanların bulunacağı’ iddiası ortaya atıldığını, 4.5 yıllık belediye başkanlığım döneminde böyle bir şey yaşanmadı. Trenden bir kızcağız düştü, ’işte demedik mi, işte kızı trenden attılar’... Bakın, 58-42 hemen ardından 1-2 olay yaşandı, işte Tophane olayı, hemen faturayı buraya kestiler, ’bak 58’in şımarıklığı’ dediler. Kafa aynı kafa.
KORKULAR SANAL
Şurada 8 yıldır ülkeyi idare ediyoruz, kimin tavuğuna ’kışt’ dedik ya. Yani eğlenmekse, nasıl eğleniyorsan eğleniyorsun. İstediğin gibi yaşıyorsun, nerede, kime müdahale ettik? Hangi yaşam koşulunu değiştirdik? Eğer ülkedeki refah düzeyine baktığınız zaman bakıyorsunuz ki bu dönemde refah düzeyi ciddi manada arttı. Fakat muhalefet partileri tabii ’küçük olsun, ama benim olsun’ anlayışıyla hareket ederken haritayı da renklere bölüp kendi renklerinin yüksek olduğu kesimlerle yetinirken biz diyoruz ki tamam, boyamışlar, sahil şeridi onların olsun. Siyasi tercihleri, ideolojik tercihleri elbette anlıyoruz. Ancak oy verirken tedirginliğin, seçmen üzerinde etkili olması bizi onları anlama çabasına sevk ediyor. O korkuların sanal olduğunu, gerçek dışı olduğunu o kesimlere bizler anlatacağız.
Ne proseförü olursan ol, işin aslına bakalım
BAYANLAR ARASINDA EŞİTLİĞİ SAVUNUN
Laiklik inancından dolayı başını örten için bir güvencedir. Bunu tam tersine çevirerek başörtülü gezmeyi laikliğe tehdit olarak göstermek zorlama bir yaklaşımdır ve bugüne kadar hep bunu yaptılar. İşte şimdi bu yerine oturuyor. Anayasa profesörüymüş... Ne profesörü olursan ol, işin aslına bakalım. Çünkü, bir tane anayasa profesörü yok ki Türkiye’de çok anayasa profesörü var. Sen kalkıp farklı yorumlarken bir başka anayasa profesörü de diyor ki ’Hayır öyle değil kardeşim, böyle’ diyor. Benim ülkemde her insan istediği gibi giyinmeli, istediği gibi hareket etmeli, yani başı örtülü olmayan hangi özgürlüklere sahipse, benim ülkemde başı örtülü olan da aynı özgürlüklere sahip olmalı. Şimdi ben bir şeye daha hayret ediyorum. Bazı bayanlar ekranlara çıkıyor diyorlar ki ’kadın erkek eşitliği’ Ya bu eşitlik haklar noktasında eyvallah ama diğeri yaradılışa ters, yaradılışa ters. Bunu savunan bayanlara söylüyorum, yani siz önce bayanlar arasındaki eşitliği bir savunun. Allahaşkına önce bunu bir halledin. Önce siz kadınlar arasındaki eşitliği savunmadınız, yanındaki aynı ekranda bir başka bayan arkadaşının hakkını savunmuyorsun. O bayan arkadaşın diyor ki ’Sana mahalle baskısı yapan varsa ben senin yanında olacağım seni savunacağım’ diyor. Ama sen kalkıp ’Ben de senin hakkını savunacağım’ diyemiyorsun ya hani nerede adalet, adil yaklaşım? İşte bu düzelecek, bunu düzeltmeye mecburuz bu bizim boynumuzun borcu.
Dış politikada ezberi bozduk
1999’da, Marmara’da deprem olduğunda, Ankara bölgeye nasıl ulaştı biliyorsunuz. Düzce, Sakarya, Kocaeli kıvranırken, Ankara hala bölgeye ulaşamamıştı. Bugün, Haiti’ye, Şili’ye, Pakistan’a, Sudan’a, Gazze’ye ulaşabilen, kırmızı hilali dünyanın en ücra köşelerine kadar taşıyan ve gururla dalgalandıran bir Türkiye var. Şu 8 yılda, dış politikada ezberleri bozduk. Hz. Ali ’Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır’ diyor. Yanıbaşımızda çocuklar öldürülürken, hiç kimse bizden susmamızı beklemesin.
Hani özgürlükten yanaydınız?
RESEPSİYON TEPKİSİ
Sayın Cumhurbaşkanı’nın resepsiyonuna bir tanesi katılmayacaklarını açıkladı. Sayın Genel Başkan da ’daha 29 Ekim’e çok var, aramızda görüşürüz, ederiz’ buna benzer şeyler söylüyor. Hani siz özgürlüklerden yanaydınız? Hani demokrasiden yanaydınız? Hani mağduriyetleri ortadan kaldıracaktınız? Hani artık değişecektiniz? Başbakanlığımın ilk yılına kadar Çankaya’ya eşli ve başörtülü olarak herkes çıkabiliyordu. Sayın Demirel döneminde de Sayın Özal döneminde de bunlar olan şeyler. Ama sonradan ne oldu, ne bitti, hop bir anda hava değişti. Bu herhalde meteorolojik bir değişimdi. Ve bu değişimden sonra dediler ki ‘burası kamusal alandır’. Literatürde böyle bir kavram mı var? Nereden çıktı? Yani Türkiye’de kamusal alan dediğiniz zaman eğer onların mantığından hareket ederseniz kamuya ait bir alan demektir ki kamuya ait alan çok. Yani şimdi bu tür şeyi anlamak mümkün değil, biz zorlanıyoruz. Tabii yine anayasacılara iş düşüyor. CHP Genel Başkanı’nın üslubunu değiştirmeye, hakaretlere bir son vermeye, popülizmi bir siyaset tarzı olarak görmekten vazgeçmeye niyetli olmasını dileriz. CHP Genel Başkanı üslubuyla, tutarsızlıklarıyla ve zikzaklarıyla kendisine koşulsuz destek veren kesimleri bile hayal kırıklığına uğratmış durumdadır. Muhalefetteyken bu kadar hayal kırıklığı yaratan bir genel başkanın eskaza yani farzı mahal iktidara gelmesi durumunda ülkeye nasıl bir rota, nasıl bir vizyon çizebileceğini de ben milletimizin takdirine bırakıyorum.
Bu ülkenin tek bayrağı var
TEK BAYRAK, AYYILDIZ
Ne barışı, hangi barışı savunuyorsunuz? Bir cami imamını öldürecek kadar ileri gidebiliyorsunuz. Yazılı ve görsel medyaya tekrar hatırlatıyorum, sizler Türkiye’nin barışına bu noktada yardımcı olmak durumundasınız. Bizde ülkemizi bölme gayretinde olanlar var. Ve zaman zaman söylenen farklı şeyler de var. Nedir o? Bayraklar meselesi. Ülkemizde siz oraya parti bayrağı asmıyorsunuz. Bu ülkenin tek bayrağı vardır, o da ayyıldızlı bayraktır.
Bizim sevdiğimiz kadar, benim Kürt kökenli vatandaşlarımın temsilcisi olduğunu söyleyenler inanın onları bizim temsil ettiğimiz kadar temsil edemezler. Verdikleri hizmete bakın, onlara kazandırdıklarına bakın, mukayeseyi ona göre yapın. Öyle lafla, ’biz Kürtlerin temsilcisiyiz’ demekle olmuyor. Milli birlik ve kardeşlik sürecini sonuna kadar kararlılıkla götürecek, açılımdan taviz vermeden, kardeşliğimizi yüceltmek için mücadelemizi sürdüreceğiz.”
MHP’Lİ BAŞKANI ZİYARET ETTİ...
Başbakan Erdoğan, kamp için bulunuduğu Kızılcahamam’da belediyeyi de ziyaret etti. MHP’li Belediye Başkanı Coşkun Ünal (sağda), Başbakan Erdoğan’ı kapıda karşıladı, makamına oturttu.